– Serinin önceki yazısı için:

Kutsal Topraklar: Kudüs I

Haçlı Seferleri Döneminde Kudüs

Haçlı seferleri, Papa II. Urban’nın 1095 yılından itibaren tüm Hristiyanları, Kudüs’ü Müslüman işgalinden kurtarmaya çağırması ile alevlendi. Hristiyanlar, 1099’da vuku bulan ilk Haçlı Seferinin sonucunda Kudüs Krallığını kurarak Müslümanların ve Yahudilerin şehre girişini yasakladılar. Şehre dönüşlerine engel olmak için Yunan, Bulgar, Macar, Gürcü, Ermeni, Suriyeli gibi geniş bir etnik çeşitlilikle dolduruldu. Özellikle şehrin doğusu Hristiyanlardan oluşuyordu. 1187 yılında, Selahaddin Eyyubi’nin Kudüs’ü haçlıların elinden alması ile Yahudilere ve Müslümanlara şehre tekrar dönmeleri için izin verdi. Eyyubi’nin hoşgörü politikaları hem Yahudilere hem Hristiyanlara yönelikti. 1250-1517 tarihleri arasında Kudüs, Memlükler tarafından yönetildi. Bu dönemde Memlükler ve Haçlılar arasında birçok savaş gerçekleşti.

Kudüs’te Haçlı Seferleri

Kudüs’te Osmanlı Hakimiyeti

1517’de Yavuz Sultan Selim’in Kudüs’ü fethetmesi ile birlikte başlayan Osmanlı hakimiyeti, Kudüs’te 400 yıl sürecekti. Şehir, Kanuni Sultan Süleyman döneminde en ihtişamlı dönemine şahit oldu. Barış, yenilenme ve imar dönemi olarak da adlandırılabilecek bu yıllarda şehrin çevresi tamamen surlarla çevrilip içerisinde medreseler ve imarethaneler yapıldı. Müslüman yönetimin hoşgörülü politikaları sonucunda şehirdeki Musevi nüfusu da bir hayli artmıştı. Osmanlı yönetimi boyunca Kudüs, önemli bir din merkezi olarak kaldı. Bu dönemde Osmanlılar, şehre modern posta sistemi, posta araçları, taşıma ve yol hizmetleri gibi yenilikler getirdi. Kudüs’ün Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa tarafından ilhak edildiği 1831 yılının ardından Kudüs birçok ayaklanmaya şahit olacaktı.

Osmanlı Döneminde Kudüs

Osmanlı hâkimiyeti zamanında şehirde Musevi nüfusu oldukça arttı. Nüfus yapısına dair farklı kaynaklarda farklı kayıtlar mevcuttur. 19. Yüzyılın sonlarına doğru bölgenin nüfusunun büyük bir çoğunluğunu Yahudiler oluşturuyordu. Ancak I. Dünya Savaşı’ndan sonra savaş şartlarından dolayı nüfus bir hayli azalmıştı. 1917 yılında, Kudüs Savaşı’ndan sonra, General Edmund Allenby tarafından yönetilen İngiliz Ordusu, şehri ele geçirdi. 1922 yılında, Lozan Konferansı’nda Kudüs, Milletler Cemiyeti tarafından İngiltere mandası altındaki Filistin’in başkenti olarak kabul edildi. Bu süreç içerisinde nüfusu oluşturan Arap ve Yahudiler arasında çatışmalarla sonuçlanan anlaşmazlıklar baş gösterdi.

Kudüs’ü Osmanlılardan teslim alan İngiliz Ordusu

 

1948 Arap-İsrail Savaşı ve Bölünme

İngiliz himayesinin biteceği tarihlere yaklaşıldığında Birleşmiş Milletler tarafından 1947 Bölüm Planı tavsiye edildi. Bu plana göre şehir BM gözetimi altında olmak üzere bölünecekti. 10 yıllık bir bölünmenin ardından halk, kaderine referandum ile karar verecekti.  Fakat bu plan 1948 Savaşı nedeni ile işleme konulamadı. İngilizlerin Filistin’den çekildiği sırada İsrail bağımsızlığını ilan etti.  Savaş sırasında İsrail, Arap yerleşim kesimlerinin birçoğunu ele geçirdi. Yaklaşık 30.000 kişi sığınmacı durumunda idi. 1948 savaşı Kudüs’ün bölünmesine sebep oldu. Arada kalan bölge ise tampon bölge olarak korundu. Kudüs, Doğu bölümü Ürdün’de, Batı bölümü ise İsrail’de kalacak şekilde paylaşıldı. İsrail, elde ettiği Kudüs topraklarını başkent ilan etti. 1967’deki Altı Gün savaşının ardından şehrin tamamını ele geçiren İsrail, bu kez tüm Kudüs’ü bölünmez başkenti ilan etti. Tüm kutsal mekan ve kuruluşları kendi kontrolü altına aldı.  1980 yılında, çıkarılan bir kanun ile Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğu resmen onaylanıp altı çizildi. Aynı yıl şehirdeki Araplara vatandaşlık verildi ve istemeyenlere daimi oturma izni verildi.

Günümüze Doğru Kudüs

İsrail devletine ait meclis, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve bakanlıklar gibi resmi kurumların Kudüs’te yer almasına rağmen İsrail’in Kudüs üzerindeki başkent ilanı uluslararası alanda tanınmadı. Bu yüzden hiçbir ülke büyükelçiliğini Kudüs’te barındırmadı. 1967 yılından bu yana İsrail burada en az 10 yerleşim birimi kurdu ve buraya yaklaşık 200 bin civarı Yahudi yerleştirildi. Uluslararası hukuk tarafından Kudüs’te yapılan bu yerleşimleri yasa dışı kabul ediliyor. Ancak İsrail, buna itiraz ediyor. Önceki yazıda bahsettiğim Trump’ın açıklaması bu anlamda bir ilk olma özelliği taşıyordu. Geçtiğimiz Mart ayında Amerika Tel Aviv Büyükelçiliği’nin Kudüs’e taşınması uluslararası alanda büyük yankı uyandırdı. 

Trump Kudüs’te

Bugün Kudüs’te yaklaşık 857 bin kişi yaşıyor. Nüfusun yüzde 37’sini Araplar, yüzde 61’ini de Yahudiler oluşturuyor. Paylaşılamayan her toprak parçası gibi kan ile beslenen Kudüs toprakları yüzyıllardır değerini koruyor. Üç dinin merkezi olan bu kent, savaşların ve çatışmaların arasında hala özünü yaşatmaya çalışıyor. Kudüs, onu devletlerin güç savaşı içerisinde görmektense tüm insanlık adına temsil ettiği manevi değeri anlayabilenler ile var olmaya devam edecek. Müslüman, Musevi ya da Hristiyan diye ayırmak büyük yanlış. Kudüs hepimiz için dünya üzerindeki en önemli şehirlerden biridir.

Kaynakça

http://www.internethaber.com/kudus-haritada-nerede-ve-kimin-kudusun-3-onemi-1828726h.htm

http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-42248198

http://www.mynet.com/haber/guncel/kudusun-tarihi-kudus-nerede-ve-aslen-kime-ait-3538305-1

http://www.yolculukterapisi.com/kudustarihi/

www.celebialper.com/ulkeler/israil-filistin/kudus-hakkinda-bilgi.html

https://www.ahaber.com.tr/dunya/2017/12/06/abd-kudusu-israilin-baskenti-olarak-taniyacak

 

Leave a Reply