Herkes işinde gücünde Avrupa’da, Asya’da, ABD’de, kimse kimsenin işine burnunu sokmuyor. Suriye’de Esat gücünü topluyor, İran sonunda iktisadi sıkıntılarından kurtulmak için ABD’ye yakınlaşıyor, ABD bütçeyi tartışıyor, Almanya yeni enerji kaynakları için kaynak arıyor, ABD, Türkiye’nin başaramadığı bölgedeki sorumluluklarını İran’a ve İsrail’e paylaştırmaya başlıyor. Kimse kendi uygulamalarının iyi ya da kötü olarak sonuçlanmasında Türkiye’yi sorumlu tutmuyor.
Hüseyin Çelik’in dekolteye ilişkin son çıkışı tepkileri beraberinde getirdi.
Ama biz her olayın altında dış mihrakları arıyoruz. Çocukluğumuzdan bu yana böyle oldu bu. Sorun hep başkalarında oluyor. Yaramazlık yaparız suçu başkalarına atarız, haram kazanç sağlamayı düşünürüz çevre faktörünü öne süreriz, pisliğe batarız arkadaş çevresi deriz. Biraz büyürüz, kız arkadaşlarımız, erkek arkadaşlarımız olur, hatalar yaparız suçu karşı cinse atarız. Öğrenciliğimizde niye ise hoca hep bize takar, hiç biz çalışmadık da bu not bu hale geldi demeyiz. İş yaşamına gireriz, toplantılara gitmeyiz, proje de bitmez. Ama suç ya patrondadır ya grubun diğer üyeleri Ahmet Bey ya da Ayşe Hanım’dadır. Siyasette de bu alışkanlığımızı sürdürürüz biz maşallah. Suriye uçağımızı düşürür İsrail’e gürleriz, Gezi olayları çıkar Almanya’yı, İran’ı vs. eleştiririz, Cizre’de polisin ağzını burnunu kırarlar yine başkalarına atarız suçu. Varsa yoksa dış mihraklardır hep bunlar. Gâvurların ülkemiz üzerindeki oyunlarıdır. Tabi bu adamların hiç bütçe açıkları, sorunları yoktur, hep ben merkezli olan Türkiye’ye pusu kurar gâvur tohumları. Kimse üstlenmiyor suçlu olduğunu bu ülkede.kes işinde gücünde Avrupa’da, Asya’da, ABD’de, kimse kimsenin işine burnunu sokmuyor. Suriye’de Esat gücünü topluyor, İran sonunda iktisadi sıkıntılarından kurtulmak için ABD’ye yakınlaşıyor, ABD bütçeyi tartışıyor, Almanya yeni enerji kaynakları için kaynak arıyor, ABD, Türkiye’nin başaramadığı bölgedeki sorumluluklarını İran’a ve İsrail’e paylaştırmaya başlıyor. Kimse kendi uygulamalarının iyi ya da kötü olarak sonuçlanmasında Türkiye’yi sorumlu tutmuyor.
Tutuklu vekillerin durumu önümüzdeki dönemde de çok tartışılacak gibi gözüküyor.
Demeyiz ki biz dekolteye falan taktık, o yüzden başarısız olduk, biz adam gibi muhalefet yapmadık sonumuzu getirdik, ordu görevini üstlenmedi, vatandaş vergisini ödemedi demeyiz. Süleyman Demirel’in de dediği gibi “Galibiyetin sahipleneni çoktur, mağlubiyet ise yetimdir.” Ne zaman Türkiye’de Kılıçdaroğlu seçim kaygısından ve çocukça muhalefetinden vazgeçerse, Bahçeli cümlelerinin sonuna soru işareti koymayı bırakıp biraz hareketlenirse, her şeyi geçtim çok sevdikleri demokrasiyi kendi partilerinde yansıtırlarsa, polis polisliğini, garson garsonluğu yapar, valiler Hasip Kaplan’dan azar yemezse o zaman suçu dışarıda arayalım. Sebahat Tuncel devletin polisine tokat atmazsa, hangi partiden olursa olsun milletvekilleri ve gazeteciler (siyasi suçu olmayanlar) hapislere tıkılmazsa, seçim barajı indirilirse, bir de ben güneydoğu ile ilgili haberleri Press Tv ile Reuters’ten öğrenmeyip Türk medyasından öğrenirsem belki o zaman suçu başkalarında arayabiliriz. Milletin başörtüsüne, dekoltesine, inancına, andına karışmayıp, ahlak memurluğunu ve başörtüsü düşmanlığını bıraktığımızda kendi görevimize daha çok zaman ayırabiliriz belki.
