Her takım genç futbolcularını el üstünde tutar çünkü onlar takımların geleceğidir ve hem kentin hem de kulübün bir bakıma göz bebeğidir. Böyle durumlarda Totti, Gerrard ve Bülent Korkmaz gibi bazı isimler takımlara kendilerini adar ve efsane olurlar; bazıları ise tutunamaz sonrasında da Mevlana misali diyar diyar gezip futbol dünyasından silinip giderler. Yurt dışından bu ”gezgin” futbolculara örnekler verecek olursak sizinde zihninizden şimdiden birkaç isim canlanmıştır.
Mesela Jose Antonio Reyes‘ten İspanya medyasının beklentisi çok yüksekti ama Sevilla dışında hiçbir kulüpte verimli olamadı sonra döndü dolaştı ve şuan futbola baba ocağı Sevilla’da devam ediyor, Pablo Aimar‘ın da bir futbol efsanesi olması bekleniyordu ama Ortega gibi Arjantin halkının ”Maradona” beklentisini yerine getiremedi.Yolu Türkiyemizden de geçen, piyasaya ”yeni Ronaldinho” olarak servis edilen Giovanni Dos Santos‘u da atlamamak gerek; şuan İspanya orta sıra takımlarını bir bir dolaşmakla yetinebildi. Yine Barcelona altyapısından Bojan Krkic‘i de bu listeye dahil edebiliriz, Katalan ekibinden ayrıldıktan sonra halen patlama yapacağı kulübü bulamadı. Türk futboluna geri dönersek,Türk takımları her sene birçok genç yetenekle kadrolarını güçlendiriyorlar. Galatasaray’ın Bruma ve Ontivero hamleleri geleceğin yıldızlarını mı çıkarır yoksa aklımıza tekrar Carrusca anılarını mı getirir bu soru cevaplanmadan önce bakalım zamanında hangi Türk futbolculara ”yıldız geliyor” gözüyle bakmışız ve maalesef ki beraberinde hayal kırıklığına uğramışız hep birlikte görelim.
Okan Koç :
17 yaşında Çanakkale Dardanelspor’da oynarken Ajax’ın gözlemcilerinin izlemeye geldiği rivayet edilen, kurt başkan İlhan Cavcav tarafından anında transfer edilmiş ve yüksek bir bonservis ücretiyle Beşiktaş’a satılmış olan bir adam düşünün. Yıldız olmak için belki de her şeye sahipti ama olmadı, olamadı. Satışı sırasında Galatasaray’da oynamak istediğini açıkça dile getirmişti hatta babası TV kanallarına oğlunun Galatasaray taraftarı olduğuna dair açıklamalar bile yapmıştı. BJK’de kadro dışı kaldıktan sonra 2005-2006 sezonu 2. yarısında Galatasaray ile anlaştı ama bu sefer de ona lisansındaki bazı sorunlar izin vermedi ve Ankaragücü’ne transfer olmak zorunda kaldı, sonrasını kimse takip edemedi. Keşke bu işin en başında Galatasaray’a gelip efsane olabilseydi ama İlhan Cavcav’ın gazabına ve Lucescu ile Del Bosque’nin hışmına uğrayıp gönlümüzde bir yara olarak kaldı.
Batuhan Karadeniz :
”Yerli Balotelli” yakıştırmasını kimseye böyle yakışamazdı. 15 yaşında 1.91 boyu ve 25 maçta attığı 81 golle o zamanlar ”geleceğin Hakan Şükür”ü diyorlardı. Biz futbolseverler ondan hep çok şey bekledik. Aslında yıldız olma potansiyeli çok yüksekti, kendi felsefesini ”Kral yapmayacaksın kral olacaksın.” sözüyle bizlere aktarmıştı ama ne kral yapabildi ne de kral olabildi. Hala şansı var ama önce İbrahimoviç yeteneğine sahip olmadan İbrahimoviç egosuna sahip olma huyunu bir kenara bırakıp artık bir şeyler yapmak için çabalamalı. Gerçi kime diyorum ben, vereceksin Yılmaz Vural hocamın eline, gerisini Batuhan düşünsün diyeceksin.
Berkant Göktan :
Lucescu tarafından köreltilen bir başka genç yetenek ile birlikteyiz. Almanya’dan geldiğinde herkesin tırstığı bir forvet izlenimi veriyordu. Tıpkı Cafercan Aksu veya Serdar Özkan gibi Berkant’ta Ümit Milli takımın yıldızıydı ama genç milli takımlardaki başarısını Milli Takıma taşıyabilen tek yetenek Arda Turan olabildi. Galatasaray ‘a imza attığında Hıncal Uluç köşesinde Berkant’tan şu şekilde bahsetmektedir: ‘’17 yaşında Bayern Münih’te Şampiyonlar Ligi’nde oynamış, Emre Belözoğlu’nun sağ ayaklısı,hatta ondan bile daha iyi. ” Yıl 2014 oldu, ne Hıncal Uluç artık o köşe de yazıyor ne de Berkant Göktan’ın oynadığı takımı Google’a yazmadan bulabiliyoruz ama Emre Belözoğlu halen Fenerbahçe’nin kaptanlığını yapıyor, demek ki neymiş bir Emre Belözoğlu, Hagi olmadan kolay yetişmiyormuş. Berkant Galatasaray ve Beşiktaş’ta yakalayamadığı başarıyı Ümit Davala’nın ” Hadi Gülüm Yandan Yandan ” klibinde oynayarak başka bir platformda denemiş ama yine hayal kırıklığının ötesine geçememiştir. Merak edenler için klip :
Sercan Yıldırım :
Bir zamanlar Manchester United’ın istediği Bursa’nın bıçkın delikanlısıydı. Hızlıydı ve tek eksiği bitirici vuruşta yaşadığı acemiliklerdi ama sıkı çalışmayla çok başarılı olabilirdi hem Ferguson bile onda birşeyler görmüş olmalıydı ama çalışmadı veya doğru çalıştırılmadı. Şimdilerde Galatasaray ve Şanlıurfaspor maceraları sonrası Reyes misali baba toprağına dönüp Bursa’da eski günlerini arıyor. 1990 doğumlu bir oyuncu olduğunu düşünürsek halen aklımızda ” neden olmasın? ” sorusu var ama önemli olan Sercan’ın aklından ne geçtiği çünkü başarısız Galatasaray yıllarından sonra yeniden üst düzey futbola adapte olabilir mi yoksa Bursa’ da da tutunamayıp hayatımızdan kaybolup gider mi, bu soruların cevabını bize zaman gösterecek.
İbrahim Akın :
İbrahim Akın belki de bu listedeki futbolcular arasında en şanslısıydı. Daha önce futbol dünyasına Henry, Trezeguet, Saha ve Riise gibi genç oyuncuları kazandıran Tigana gözünü Beşiktaş’ın gençlerine dikmişti ve Tigana, İbrahim Akın için bulunmaz bir kaynak olabilirdi ama olmadı. İbrahim’i kadro dışı bıraktıktan sonra Tigana’nın sözleri her şeyi açıklar nitelikteydi : ”Maçın kasetini aldırdım. Onun yaptığı yanlışları göstermek için özellikle yaptırdım kaseti. Pazartesi günkü Gençlerbirliği maçına onu hazırlamak için yanlışlarını gösterecektim. Ama ne yazıkki gelmedi. 4. kez ona şans verdim. Herhalde kendisinin en önem verdiği şey at yarışları. ” At yarışları demişken hepimizin aklına Sergen abisi geldi değil mi, ama Sergen’i farklı kılan birçok şey vardı, Sergen istese sizi 100.yılınızda şampiyon yapabilir veya deplasmanda Chelsea’ye 2 gol atabilirdi. İbrahim’in potansiyeli ise hiçbir zaman bilinemedi. İster kader deyin ister tesadüf, şike skandalı sonrası İbrahim’in son durağınında Sergen Yalçın’ın teknik adam olduğu Gaziantepspor olması da bir başka ilginç enstantane olarak karşımıza çıkmaktadır.
Mehmet Genç
Lucescu tarafından köreltilen genç yetenek?
Ersin Sezer
Merhaba Mehmet Genç ;
Berkant Göktan 2001 yılının yazında 3 büyükler tarafından ısrarla istenilen bir futbolcuydu. Kazanan Rumen teknik adam Mircea Lucescu yönetimindeki Galatasaray oldu. UEFA Kupası’nı kazanan kadro tamamen dağılmış, yerlerine toplama bir takım kurulmuştu ve bu süreçte Lucescu’nun da işi çok zordu. Berkant’a belki birçok şans verdi ama bu fırsatı farklı mevkilerde verince verim düştü ve Berkant 21 maçta attığı sadece 5 golle beklentilerin çok uzağında kaldı.
Bir sonraki sene Galatasaray’da göreve Fatih Terim getirildi ve yepyeni bir kadro kuruldu, Berkant kulüpte kalmasına rağmen 11 maçta attığı 3 gol Fatih Terim’in takımında ”yıldız” olabilmek için onu yeterli seviyeye ulaştıramadı.
Tekrar köreltilme konusuna dönersek, Lucescu onu belki de Almanya’da yıldızının parladığı yer olan forvette ”düzenli” şekilde oynatabilseydi, Berkant Göktan körelmeyecek ve bir yıldız haline gelecekti.