“Ama sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi işine döndü.” Belki hiçbir öyküde geçmiyor, fakat eski öyküler yığınından kulağımıza aşina gelen sözler bunlar.
Hepimizin hayatlarımızda bizleri biz yapacak ya da gerçek benliklerimizi bulmamızı sağlayacak dönüm noktaları olmuştur. Bu dönüm noktaları; edindiğimiz tecrübeler ve biriktirdiğimiz anılarla kendimizi tanımamıza olanak sağlamakta. İç dünyamızı keşfetmeye daldığımızda kolay kolay içinden çıkamayacağımız derinlikte ve sonsuzlukta. Kendimi tam anlamıyla keşfetmeye başladığım zamanlardan bugüne yaşadığım olaylar, kazandığım ya da kaybettiğim onlarca insan, iyisiyle kötüsüyle yaşadığım ve bana kalan her anı benim ben olmamı sağladı. Bazı zamanlarda ise kendi doğrularımızdan çok başkalarının doğruları uğruna yaşamaktayız ve bu durum, bizim için var olan tek bir hayatı harcamamıza neden olabilmekte. Kendi doğrularımızı seçmek, onlar için savaşmak her zaman mutlu olmak, toz pembe bulutlar üzerinde hayalleri gerçekleştirmek anlamına gelmemekte ne yazık ki; kendi doğrularını seçen cesur insanlar umutlarını ve hayallerini ıstırapla acıyla harmanlayarak çektikleri zorlukların meyvelerini alabilmekteler. Her ne kadar Nietsche “umudu yitirmenin özgürlük olduğu”nu söylese de insan ümit etmeden, hayaller kurmadan ve yarınlara ışık tutamadan yaşarsa hayatın getireceklerinden bana göre çoktan vazgeçmiştir .
Franz Kafka, pek çoğumuzun ismini duyduğu, edebiyatın çok önemli değerlerinden. Kafka ile meşhur romanı Dönüşüm sayesinde tanışmıştım. Kitabı okuduğum dönemde tesadüfen bir televizyon programında Kafka’nın hayatıyla ilgili birçok çarpıcı bilgi edinmiştim. Bunlar arasında benim için en etkileyici olanı Kafka’nın kendisi bu dünyaya veda ettikten sonra tüm eserlerinin yok edilmesini istemeseydi. Bu dileği, Kafka’nın yapıtlarının değerinin hiçbir zaman fark edilemeyeceğini sindiremeyen yakın arkadaşı Max Brod tarafından yerine getirilmemiş ve Brod, Kafka’nın bazı eserlerini kendisi derlemiş. Brod’un düzenlediği bir eser de Aforizmalar. Aforizma çeşitli konulardaki düşünceleri, kesinlikle bilinmesi gereken kural ve özellikleri birkaç kelime ile öz ve ahenkli olarak anlatan cümle, bir çeşit vecize veya bir slogan anlamına gelmekte. Batı’ya has bir söyleyiş biçimi. Bizdeki vecizeye benzemekte; fakat biraz daha uzun ve felsefi. Aforizmalarda ileri sürülen fikirler, başkalarının kabulünü beklemeyen, yazarın sübjektif kanaatleri. Kafka, bu eserde günah, ıstırap, umut ve doğru yol olmak üzere dört ana konuya değinmiş.
Her biri ikinci hatta üçüncü kez okunmayı hak eden, her okuyuşta yeni ve düşündüren farklı açılarla iç dünyalarımızı zenginleştiren aforizmalar oldukça etkileyici. Oldukça ince olan kitap, bir oturuşta okunacak gibi gözükmesine rağmen; hazmedilmesi beklenenin çok daha üstünde bir nitelik taşıyor. Bu aforizmalar içinde beni en çok etkileyen yazıma giriş olarak kullandığım söz oldu. Günümüzün, bizlerin kısacası hayatlarımızın en az ve öz şekilde ifade edilişi bana göre. Olaylar oluyor, acılar yaşanıyor, ıstıraplar çekiliyor, hüzün dalga dalga etkiliyor bizleri; fakat sonrasında hiçbir şey olmamış gibi kendi kabuklarımıza çekiliyoruz. Yazılan her yeni öykü ne yazık ki değişmeyen mutsuz sonlarla bir öncekileri tekrar tekrar yaşatıyor . Küçük yaşlarımdan itibaren kendi kendime bir çıkarımda bulunmuştum gerek kişisel deneyimlerimden gerekse toplumda yaşanan büyük acılardan yola çıkarak; çok büyük bir felaketin ardından gelen gün hep karanlık, puslu, çoğu zaman da yağmurlu oluyordu. İnsanların içindeki siyaha yakın grinin gökyüzüne bulaştığını düşünürdüm ve insanların içlerine doğmadan güneş, gökyüzünün de aydınlanmayacağını… Yine gri gökyüzü ve yüreklerimiz aydınlanamıyor ama Kafka’nın da altını çizdiği gibi hiçbir şey olmamış gibi işlerimize dönmediğimiz zaman gün yeniden aydınlanacak.