Röportajımızın ilk kısmına linkten ulaşabilirsiniz.
Gazete Bilkent: Neyzen Kahvehanesi’nden bahsetmiştiniz. Burayı biraz daha ayrıntılı tanıtabilir misiniz?
Neyzen kahvehanesini açma fikri bende yıllar önce vardı zaten. Çünkü bir hobi alanım olsun istiyordum. Neylerin ve kitapların bulunduğu, herkesin rahatlıkla gelip gidebildiği, arkadaşlarımın rahat edeceği, felsefe, tasavvuf felsefesi, müzik vb. sohbetlerin yapılabileceği, daha özgün ve kendime ait bir alanım olsun istiyordum. Yurtdışına gittiğimde arkadaşlarım bana Türkiye’ye döndüğümde ne yapacağımı soruyorlardı. Ben de emekli olduktan sonra ney derslerime devam edebileceğimi söylüyordum. Onlar Türkiye’ye gittiğimde bu işleri bir okul haline getirip derslerle, sohbetlerle insanları bir araya getirmemi tavsiye ettiler. Kahvehane fikri de aslında oradan doğdu.
Burası sadece bir müzik kahvehanesi değil, hayata bakışımın somut hale gelmiş bir şekli. Hayatımda zevk ettiğim şeyleri burada yapılan çalışmalarda toparlamaya çalışıyorum. Sadece sufi müzik değil, halk müziği, pop müzik, caz müzik de dinleyip müzik hakkında, müzik felsefesi hakkında sohbet ediyoruz. Ney dersleri veriyoruz. Türk Müziği meşkleri düzenliyoruz. Çeşitli zamanlarda Mevlevi ayinleri yapıyoruz. Ankara Radyosu’ndan arkadaşlarım geliyor. Beraber sohbetler ve dinletiler yapıyoruz. Dışarıda güzel bir avlumuz var. 50-60 kişiyi ağırlayabileceğim bir alan burası. Perdemiz var, sinema gösterileri yapıyoruz. Film anlatımları ve gösterimleri yapıyoruz. Facebook’ta “Neyzen Kahvehanesi” sayfamız mevcut, etkinlikleri bu sayfadan duyuruyoruz. Haber vermek şartıyla “Hocam, karnımız acıktı.” diyenlere de çeşitli hizmetler veriyoruz. Kurabiyelerim, çaylarım, kahvelerim arzu edenler için mevcut.
Gazete Bilkent: Sizin için ney üflemek mi daha güzel yoksa dinlemek mi?
Benim için ney dinlemek daha önemli çünkü üfleyebilmek için önce dinlemek lazım. Mesnevi’de de “Dinle neyden!” diye başlar genellikle. Demek ki dinlemek çok önemli. İnsan çocukken bile konuşabilmek için önce dinlemek zorundadır. Müzikte enstrüman çalmak için de böyledir. Bir eser icra ederken dahi önce dinlemelisiniz ki onu sazınızla ifade edebilesiniz. Bu bakımdan dinlemek daha önemli.
Gazete Bilkent: Müzik olarak genellikle sufi müzik mi dinliyorsunuz yoksa başka tercih ettiğiniz türler de var mı?
Evet, var. Klasik müzik benim sevdiğim tarzlardan birisidir. Bu zamana kadar popüler müziği çok dinlemedim. Genellikle klasik olup hala unutulmayan tarzlar bana daha uygun. Bir Mozart’ı, bir Schubert’i dinlemek benim için bir keyiftir. Onların ortaya koymuş olduğu kültürden bir şeyler anlayabilmek önemlidir benim için. Mesela caz dinlerken onun ifade ettiği mananın bendeki karşılığını bulmak, anlatmak istediğini kavramak, bestekârının hangi acılarla veya neşelerle bu eseri yapmış olduğunu anlamaya çalışmak benim müzikteki mana arayışımın bir yansıması. Halk müziği Anadolu’nun ana müziği olduğu için onu dinlemekten de çok keyif alıyorum. Bütün yörelerini de seviyorum. İnsanımızın çok renkliliğini, benzerlik ve farklılıklarını görmek, algılamak, hissetmek beni çok heyecanlandırıyor. Tabi ki sufi müzik, üzerinde daha çok çalıştığım alanlardan biri. Sufi müziği gruplandırmak mümkün ancak ben gruplamayı da sevmiyorum. Ney denince akla genelde ilahiler ve tasavvuf müziği geliyor. O da güzel bir şey tabi ama neyin daha geniş algılanması, daha geniş platformlarda dile getirilmesinden yanayım. Artık ney, hemen her türlü müziğe eşlik edebilecek bir alana yayılmış durumda. Sufi müzik, hemen her türlü müzik türünün içinde barınabiliyor. Bütün müzik türleri sufi müzikten ateş almak istiyor. Mesela bir caz sanatçısının bir yerde bir ney ile beraber sahne aldığını görebilirsiniz. Bir pop müziği şarkıcısın neyi yanına aldığını, onunla beraber bir çalışma yaptığını görebilirsiniz. Artık müzik türleri birbirinden çok kesin sınırlarla ayrılmıyor. Eskiden daha kategorikti. Günümüzde popüler müziklerin hepsi bir arayış içerisinde oldukları için farklı türleri alıp kendilerine malzeme olarak kullanabiliyorlar. Değişik müzik türleri doğmuş oluyor böylece. Dolayısıyla, benim ihtisasım sufi müzik ancak sadece ilahi çalmıyorum. Sufi müziğin formu içerisinde hemen her müzisyenle çalışabilirim. Beni bir gitara eşlik ederken bulabilirsin ama tabi ki kendi tarzımdan vazgeçmeden. Çünkü bir üslubumuz, bir formumuz, bir tavrımız var.
Gazete Bilkent: Müzik dışında ilgilendiğiniz herhangi bir kültürel-sanatsal alan var mı?
Fotoğraf çekmeyi seviyorum. Kitap okumayı çok seviyorum. Sinemayı takip etmeyi seviyorum ama çok sık gidemiyorum bu aralar.
Gazete Bilkent: Neyzen Kahvehanesi’ne gençleri çağırmak adına birkaç cümle söyler misiniz?
Tabi, söyleyelim. Ney sadece üflemek için bir enstrüman değil. Ney, sembolizması ve manası olan bir kültür dersi niteliğinde. Neyle ilgilendiğiniz zaman bazı şeyler olmazsa olmazdır. Mesela Hz. Mevlana ve öğretileri, insanlık için söyledikleri, Mesnevi’den kesitler bunlara örnektir.
Gençleri sadece ney üflemeye değil, aynı zamanda bir dünyaya çağırıyoruz. Sadece ney üflemek istiyorlarsa o benim işim değil. Onu daha kısa zamanda öğrenebilecekleri yerler olabilir. Ancak bu işi zevk etmek istiyorlarsa ve Türk Müziği’yle ilgili bir şeyler öğrenmek istiyorlarsa her zaman onları bekliyoruz. Çay içmeye de sohbete de bekliyoruz.
Gazete Bilkent: Bu keyifli sohbetten ötürü teşekkür ederiz.
Oğuz Kaan Birhekimoğlu’nun biyografisi için tıklayın.
Suat Babatan
Ömer kalemine sağlık :)