16 Ocak tarihinde gerçekleşen genel seçimlerin sonucunda Çin Cumhuriyeti (Tayvan), tarihinin ilk kadın başkanını seçti. Oyların %56,1 ini alan Tsai Ing-wen (蔡英文) liderliğindeki DPP olarak da adlandırılan Demokratik İlerleyiş Partisi (民主進步黨) zafere ulaşan taraf oldu. Sonuçların açıklanmasından sonra, çiçeği burnunda olan başkan ilk açıklamasında ise şunları söyledi: “Bugünkü seçim sonuçları bana halkın nasıl bir hükümet istediğini gösterdi. Halk insanlarını dinlemeye istekli, şeffaf politikalar izleyen, ülkenin karşılaştığı mevcut sorunları aşma yeteneğine sahip ve insanlarının ihtiyacını giderebilecek bir hükümet istemektedir.”
CNN’e göre dünya politikalarında en etkili 12 kadından biri olan Tsai, 2012 seçimlerinde yaşadığı yenilgiden sonra, iktidardaki parti olan milliyetçi KMT’nin (國民黨) hatalarını iyi bir şekilde değerlendirerek 2016’nın ilk günlerinde gerçekleşen bu seçimden açık ara farkla önde çıktı. Tsai’ın seçimi kazanmasının sebebi olarak DPP’nin izlediği politikaları söylemek çok da isabetli bir tespit olmaz. 2008’de iktidara gelen Ma Ying-jeou’nun (馬英九) seçim vaatlerini yerine getirememesi KMT’nin DPP’ye bu zaferi altın tepside sunması şeklinde değerlendirilebilir. Ma’nın eleştirildiği temel noktaların ilki Tayvan’ın kendisinden beklenen ekonomik patlamayı bir türlü gerçekleştirememiş olmasıydı. 2012’deki seçimlerde Tayvan’ın ekonomik olarak potansiyelini yansıtması için çalışacağını ve bunu başaracağını söyleyen Ma, ne yazık ki bu konuda bir başarıya ulaşamadı. Kişi başına düşen milli gelir hedefinin senelik 10 bin dolar gerisinde kalmasının yanında, Tayvan’daki işsizlik oranı da hedeflenen noktaya ulaşamadı.
KMT liderinin Çin Halk Cumhuriyeti ile yakınlaşma göstermesi ise Tayvan halkının yeni bir alternatif arayışının asıl sebebi olarak değerlendirilebilir. Tayvan’ın uluslararası arenada iyice gözden düştüğünü düşünen halk, Hong Kong’da 2014 yılında ortaya çıkan yaşanan Şemsiye Hareketi’nin sebeplerini de göz önüne alarak Halk Cumhuriyeti ile olası bir yakınlaşmanın Tayvan aleyhine olacağı sonucuna vardı. 2015 yılının sonlarına doğru Singapur’da Tayvan ve Çin hükümet başkanları Ma Ying-jeou and Xi Jinping (習近平) arasında gerçekleşen kısa süreli toplantı ise Tayvanlılar arasında büyük endişelere sebep olmuştu. Bu toplantı ise hem halk tabanından hem de Tsai’ın liderlik yaptığı muhalefet kanadından Ma’nın bu kritik görüşmeyi şeffaflık ilkesini terk ederek gerçekleştirdiği sebebiyle ağır eleştirilere maruz kalmıştı.
Önceki başkan Ma’nın kendileriyle olan yakın ilişkilerinden memnun olan Çin hükümeti ise Tayvan’ın olası bir bağımsızlık teşebbüsünde askeri gücünü kullanmaktan kaçınmayacağını dile getirdi. Her ne kadar uluslararası kamuoyu aynı zamanda bir hukuk profesörü olan Tsai’ın böyle bir hamlede bulunmayacağından neredeyse emin olsa da, Çin Hükümeti’nin Tayvan’ı kendi iç meselesi olduğunu hatırlatması ve askeri müdahale tehdidinde bulunması bölge hakkında endişelere yol açmış durumda. Çin Hükümeti’nin Tayvan kanalı olarak bilinen bölgede askeri eğitimlerini arttırma yoluna gitmesi de bu konuda ne kadar ciddi olduklarının bir göstergesi. Tüm bunların yanında son zamanlarda yeni başkan Tsai başta olmak üzere DPP’nin ileri gelen isimlerinin Facebook hesaplarına Çinli gruplar tarafından gerçekleştirilen siber saldırılar da iki taraf arasındaki uçurumun sadece hükümetler seviyesinde değil, aynı zamanda halklar bazında da olduğunu gösteriyor.
Tsai’ın halkın bağımsızlık için duyduğu özlemi sona erdireceğini düşünmek hiç de gerçekçi olmaz ama umarız ki Tayvan ülke olarak bölgede tırmanan gerilimi düşürecek ve dengeleyici bir rol üstlenir.