FUTBOLUN ÜVEY EVLADI: DURAN TOPLAR

“Neden zengin bir kulübü yenemeyesiniz ki? Ben para dolu bir çantanın gol attığını hiç görmedim.”   

Johan Cruyff

Sporların en popüleri olan, hemen her ülkede en çok ilgiyi gören futbol bu ilgiye mazhar olmak için çokça yetiye sahiptir. 105’e 68 koca sahayı yirmi iki oyuncuya paylaştıran, geometrik olarak her türlü sürprize açık olma yetisine sahip bir top ile oynanan, atılan hiçbir golün bir daha tekrarlanma imkanının olmadığı ve belki de en güzeli, her zaman en iyiye, en güçlüye, en pahalıya şans vermeyen, çoğu kez istatistik kağıdını cesurca buruşturup çöpe atan bu oyun ekonomik atılımlara, her türlü endüstriyelleşme hamlesine ve geçirdiği değişimlere rağmen özünden koparılamamıştır.

Dar bir sokak arası, birbirinden biraz uzakta iki taş, aceleyle içilip ezilen bir su şişesi ve o şişeyi taşların arasından geçirmek isteyen bir arkadaş grubu… İşte bu oyunu oynamak için gerekli tüm etmenler. Köklerine bağlı bir spor olmasıyla genç, yaşlı birçok spor severi ekrana kitleyen futbol, her zaman sürpriz sonuçlara açıklığıyla pastadan en büyük payı almıştır. Cruyff’un dediği gibi para dolu bir çanta sahada ahenki yakalayamadığı her senaryoda yenilgiye mahkumdur. Şimdi şöyle bir soru oluşabilir, uyumsuz bir takım karşı takıma nazaran bütçe olarak fersah fersah öndeyse yetenek organizasyonu yenemez mi? Cevap tabii ki evet. Peki öbür taraftan bütçe olarak geride olan bir takımın hiç mi çözümü yok? Yine var, hem de çok kestirme bir çözümü var, o da duran toplar.

Basitçe aktarmak gerekirse, futbol üç faza sahiptir. Hücum fazı, savunma fazı ve durgun faz. İlk iki hal, yetenek ile çok sıkı fıkı olduğundan organizayonu yüksek ve bunu yetenekle harmanlayan ekipler rakiplere rahatlıkla üstünlük sağlar. Peki ya üçüncüsü? İşte orada terazi dengeye gelir, şartlar eşitlenir, Marx’ın dahi hayal edemeyeceği şekilde oyun sosyalizmin doruklarına ulaşır. Ama eşitler arasında hep daha eşitler vardır, bu sahada da öyledir, hemen her takım duran toplar yerine akan oyunda hücum kurgulamayı önceler ve duran toplar sihirli bir ayağa ve ivmelenerek gelen uzun bir oyuncuya kalır. Peki bu iş bu kadar basit midir, akan hücum her türlü kıymeti görürken oyunun durgun fazı üvey evlat mıdır? İşte en yüksek sesle sorumuza hayır diyen birkaç futbol adamı:

Eddie Howe

Premier Leauge ekiplerinden Newcastle United’ın patronu Howe, presli oyun algısına uygun olarak fizik kapasitesi yüksek bir kadro ile çalışmayı önceler ve bu algıyı sahaya yansıtır. Fizik olarak bu denli üstün bir takımın presin yanı sıra en büyük güçlerinden biri de duran toplardır. Howe, iyi kesicilerin ortasında ceza sahasında yarattığı kaostan faydalanıp demarke bir savunma oyuncusuyla bolca gol bulmasının yanı sıra durgun faza farklı bir perspektif de katarak daha çok basketbol setlerini andıran ve yerden kurgulanan duran top setlerini de oynatır. Akan oyunda cesur ve presli bir oyunla seyirciye keyif veren Howe takımları buna bir de duran topları ekler ve oyun üç faz için de coşkusunu korur. Peki bu basketbol setleri nasıl mı oynanır? Fazla söze gerek yok, işte Howe’un Bournemouth günlerinden şimdiki takımı Newcastle’a attığı gol:

Nicolas Jover

Geldik Arsenal’in savunma oyuncuları Gabriel Magalhães ve William Saliba’yı takımın en ciddi hücum tehditlerinden biri haline getiren Fransız antrenöre. Teknik adam Mikel Arteta’nın yanında görev yapan Jover, topa sahip olmayı çok seven, rakibi önde karşılayıp sıklıkla dönenleri toplayan ve bununla rakip kaleyi frekansı yüksek şekilde yoklayan Arsenal takımında bu sayede kazanılan duran topları bir altına çevirmiş durumda. Öyle ki Arsenal takımı özellikle son iki yılda hemen her hafta ya duran top golü atıyor ya da ciddi tehlikeler yaratıyor. Jover kendisinin özellikle Amerikan futbolundan ilham aldığı haliyle perdeleme prensiplerine dayanan bir duran top algısı olduğundan bahsediyor. Rakip kaleciyi perdeleme üzerine görevlendirilen ve genelde 3 kişiden oluşan ekip, altı pasın içini alabildiğine dolduruyor ve Arsenal’in savunmacıları için gole davetiye çıkarıyor. Geçtiğimiz sezonu bulduğu 16 duran top golüyle hem Premier Leauge tarihinin hem de  Avrupa’nın zirvesinde tamamlayan topçular, bu sezona da aynı ritimde başladı ve devamı da gelecek gibi.

Thomas Gronnemark

Özellikle Jurgen Klopp’un yanında çalıştığı Liverpool günleriyle ünlenen Danimarka’lı yardımcı antrenör uzmanlığını taçlar üzerine yapmıştır. Yaptığı işi kendi dahi her zaman garip olarak adlandıran Gronnemark daha çok marjinal fayda odaklı bir çalışma yürütse de özellikle son yıllarda sıklıkla gördüğümüz ve genelde bek oyuncularından gelen ceza sahasına uzun toplar ya da kalabalık orta saha örgüleriyle oluşturulan kenar oyunlarıyla önemi giderek tırmanan bir iş yapıyor. Yine diğer duran topların aksine taçtan gelen topun ofsayt engeline takılmaması takımları bu alan üzerine çalışmak için daha da iştahlandırıyor. Gronnemark en yoğun mesaisini Danimarka ekiplerinden FC Midtjylland’da yürütse de birçok takımda görev yaptı. Öyle ki ülkemizde Trabzonspor’un geçen yılki yaz kampına katılmışlığı dahi var. Klopp’un her zaman övgüyle bahsettiği Danimarka’lı çalıştırıcının Liverpool’da oldukça somut bir etkisi var. Göreve gelmeden bir yıl önce, 2017/18 yılında yüzde ellinin altına inerek taç sonrası topa en az sahip olan üçüncü takım olan ve taç sonrası ilk 7 saniyede (futbolda bir takımın ortalama 100 metre yani yaklaşık bir saha boyu mesafe kat ettiği ortalama süre) yalnızca 2 gol bulurken Gronnemark sonrası 2018/19 yılında taç sonrası topa sahip olmada birinci sıraya oturdular ve o sezon ligde taç sonrası 7 saniyede 15 gol attılar.

Son Notlar

Yetenek futbol için her zaman en kestirme çözümlerden olmuştur, hele bu yetenek organizasyonla birleştiğinde rakip için oldukça acımasız bir hal alır ve ezici bir üstünlüğe kavuşur. İşte bu üstünlük bütçeler mevzu bahis olduğunda altta kalanın hep ah ettiği, üsttekine imrendiği bir konu olmuştur. Tabii ki maddi olarak mutlak bir eşitlik söz konusu olmaz ama futbol duran toplarla, ötekilere de bir şans vermek için diğer spor dallarından, sanattan, eğitimden, siyasetten, ekonomiden kısaca hayattan daha bonkör davranır ve Carrey’in dileği kısa süreliğine de olsa gerçekliğe kavuşur:

‘Tanrım, bir gün bütün insanlara istedikleri kadar para ver ki asıl ihtiyaçlarının o olmadığını anlayabilsinler.’

Jim Carrey

Görseller Manchester United, Premier Leauge ve TotalFootballAnalysis sayfalarından alınmıştır.

KAYNAKÇA

https://www.premierleague.com/news/3990121

https://ajansspor.com/haber/tac-atisinin-da-antrenoru-mu-olur-demeyin-iste-karsinizda-thomas-gronnemark-320025

Leave a Reply