Bağışıklık, Sorumsuzluk, Dokunulmazlık
Türkiye Anayasasında parlamenter ayrıcalıklar 83. maddede, ‘Yasama Dokunulmazlığı’ başlığı altında düzenlenirler. Literatürde Yasama Dokunulmazlığı kavramının kategorilere ayrılışı, 83. maddede adlandırılış şeklinden farklıdır çünkü aslında 83. madde hem yasama sorumsuzluğunu hem de yasama dokunulmazlığını düzenlemektedir. Yasama Bağışıklığı adı altında toplanabilecek bu iki kavramdan ‘yasama sorumsuzluğu’ milletvekillerinin ifade özgürlüklerini koruyan, devamlı, kaldırılamayan ve istisnası olmayan bir kurumdur. Ne var ki ‘yasama dokunulmazlığı’ milletvekillerinin meclis kararı olmadan suç işlemiş oldukları gerekçesiyle cezai işleme maruz kalmayacakları anlamına gelir. Yasama dokunulmazlığı kaldırılabilir, geçicidir ve istisnaları vardır.
Bugün bütün demokratik ülkelerde farklı isim ve kapsamlarla mevcut olan parlamenter ayrıcalıkların amacı meclis üyelerini hukuk önünde üstün kılmak değildir. Nitekim 83. madde bunu sağlamaz; bahsedilen yasama dokunulmazlığının kapsamı yalnızca milletvekilliği boyunca olduğuna göre, suç işlemiş bir milletvekili milletvekilliği düştükten sonra zaten yargılanacaktır. Üstelik bu hallerde ceza hükmüne zamanaşımı uygulanmaması da yasalar önünde eşitliği tehlikeye atacak bir durum söz konusu olmayışının en büyük güvencesidir. Halihazırda 1982 Anayasasının 10. maddesinde de herkesin kanun önünde eşit olduğu vurgulanmaktadır. O halde milletvekillerine Anayasayla tanınan ayrıcalıkların amacı, milleti temsil yetki ve görevlerini kesintisiz ve kamu yararını en gözetecek şekilde yerine getirmelerini sağlamaktır.
Türkiye’de Cumhuriyet ve Parlamenter Ayrıcalıklar
Yasama bağışıklıkları Türkiye tarihinde ilk olarak 1924 Anayasasının 17. maddesiyle düzenlenmişlerdir. Ardından 1961 Anayasasının 79. maddesinde yer almış ve 1982 Anayasasına 83. madde olarak girmişlerdir. Lakin dünyada parlamenter ayrıcalıkların tarihi Türkiye’de olduğundan çok daha eskiye dayanmaktadır. Bunun öncüsünün Kıta Avrupasındaki parlamenter sistemlerden çok farklı bir çizgisi olan İngiliz Westminster sistemi olduğu söylenebilir.
Westminster’da Avam Kamarasının Konuşma Mücadelesi
İngiltere’de Lordlar Kamarası üyeleri Avam Kamarası üyelerinin yasama bağışıklıkları kazanmaları kadar uzun ve zorlu bir süreç olmamıştır. Avam Kamarası bugün bile, yalnızca geleneği korumak namına olsa da her yasama dönemi başlangıcında parlamenter ayrıcalıklarını bir dilekçe ile kraliçeden talep eder. Bu talep başbakan tarafından kraliçe adına kabul edilir ve yazılı bir Anayasası bulunmayan İngiltere’de parlamenter bağışıklıklar, bu şekilde güvence altına alınmış olur.
İngiltere Parlamentosunda ifade özgürlüğünün güvenceye alınması hikayesi Sör Thomas Haxey ile başlamıştır. Mali işler sorumluluğu da yapmış olan bir din adamı olan Haxey, parlamento üyesi olmamasına rağmen 1397’de hanedanın harcamalarını aşırı bulduğunu belirten bir dilekçeyi avam kamarasına verir. Kral II. Richard, Haxley’i bu beyanından ötürü vatana ihanetle suçlar ve Lorlar Kamarası Haxley’i ölüme mahkum eder. Ne var ki II. Richard’ın ertesinde kral olan IV. Henry, Avam Kamarasının da baskısıyla ölüm fermanını geri çeker. Kademeli bir ilerleyiş sergileyen parlamenter ayrıcalık kazanma süreci, I. Elizabeth’in hükümranlığı sırasında dikkat çekici boyutta yoğunluk kazanmıştır. Başta dini meseleler olmak üzere, Avam Kamarası üyelerinin konuşma özgürlüğü kapsamı dışında sayılan pek çok konu mevcut idiyse de, ifade özgürlüğünü yasallaştırma çabalarının o tarihlerde (1558-1603) hız kazanmış olduğu söylenebilir. Parlamenter Ayrıcalık Kanunun (The Privilege of Parliament Act 1512[i]) geçmesi ve 1629’da görülen Sir John Elliot davasının bir hükümdarın parlamentoda konuşulanlar üzerine yasal yola başvurabildiği son olay olmasıyla İngiltere Parlamentosu nezdinde ifade özgürlüğü yolculuğu neredeyse tamamlanmış olur. 1689 Haklar Beyannamesi ile de, yüzyıllar boyunca adım adım kazanılan haklar tamamıyla garanti altına alınmıştır.
Sonuç
Türkiye yasama bağışıklıkları ile İngiltere’ye nazaran çok daha kısa ve tepeden inme bir şekilde karşılaşmıştır. 1982 Anayasasıyla güvenceye alınan bu parlamenter ayrıcalıkların bir monarşi karşısında sesini gittikçe yükselten mebusların tarihsel mücadelesinin bir sonucu kazanılmış olmaları gerçeğinin, Türkiye’ye tarihsel bakımdan uzaklığı belki de bugün milletvekili dokunulmazlıklarının ne derece önemli olduğunun görülememesinin kaynağıdır. Zira parlamenter ayrıcalıklar demokrasi geleneği ile birleştiklerinde, halk temsili açısından vazgeçilmez kıymeti haiz olmaktadırlar.
[i] Bugünkü adıyla Parlamenter Ayrıcalık Kanunu, ilk adıyla Strode Kanunu, aslında parlamenter Richard Strode özelinde verilmiş bir mahkeme kararından doğmuştur. 1512’de teneke işçilerinin çalışma koşullarıyla ilgili tasarı sunan Strode, Darmoor bölgesinde bulunan ve teneke işi meselesinde yetkili olan yerel mahkeme tarafından (Stannary court) hapse atılınca parlamento, Strode’nin yargılanamayacağını öne süren bir beyanname çıkarır. Bu beyanname 1667’de genele uygulanan bir yasa haline getirilir.
Kaynakça
Hardt, Sascha. Parliamentary Immunity: A Comprehenive Study of the Systems of Parliamentary Immunity in the United Kingdom, France, and Netherlands in a European Context. Cambridge: Intersentia, 2013.
Özbudun, Ergun. Türk Anayasa Hukuku. Ankara: Yetkin Yayınları, 2014.
Görseller İçin
http://mycatbirdseat.com/2012/10/calling-ministers-to-account-or-trying-to/british-parliament/
http://www.surmelihaber.com/fotogaleri/cankaya-kosku39nun-misafirleri-7-1.html