Ölümünün üzerinden geçen 23 yıla rağmen Türk siyasi hayatında özlenen bir figür olmaya devam eden Adnan Kahveci, 1949 yılında doğmuştur. Dürüstlüğü, çalışkanlığı, ürettiği yeni fikirler ve ülkemizin kronik sorunlarına sunduğu çözümlerle yaşadığı döneme damgasını vurmuş bir siyasetçidir. Lise eğitimini İstanbul Kabataş Erkek Lisesi’nde alan Kahveci, lisenin bitimiyle girdiği üniversite sınavında Türkiye birincisi olmuştur. Sınav sonucunun açıklandığı günü, verdiği bir röportajda şöyle anlatıyor:
” Tren istasyonundan eve doğru babamla yürüyorduk, eve yaklaşırken bir de baktık ki kapıda 5-6 kişi birikmiş. İçimden sanki büyük bir şey koptu çünkü babam memurdu ve bakkallara hemen hemen 2-3 aylık borcu vardı. Eyvah dedim, alacaklılar kapıya dayandı şimdi biz ne yapacağız? Ve hayatımın en mutsuz hissettiğim anı oydu. Yaklaşınca baktım ki tanıdık yüzler değil, bakkala benzemiyorlar. Siz Adnan Kahveci misiniz dediler. Evet dedim. Siz üniversiteler arası seçme sınavında birinci oldunuz dediler. Tabi o birden bire büyük mutsuzluk çok değişik bir duyguya dönüştü. Hiç unutamadığım bir andır.”
Üniversite eğitimini ABD’de Indiana’daki Purdue Üniversitesi’nden alan Kahveci buradan elektrik mühendisi olarak mezun olur, Missouri Üniversite’sinde yaptığı doktoranın ardından bir süre sonra Türkiye’ye dönerek Boğaziçi Üniversite’sinde öğretim üyeliği yapar. Bürokrasiyle tanışıklığı Korkut Özal’a danışmanlıkla başlamış ve Turgut Özal’a danışmanlıkla devam etmiştir. Özal’la birlikte parti kurma çalışmalarına girmiş ve 1983’te ANAP’ın kurucuları arasında yer almıştır. Bu çalışmalar sırasında yaşanan bir olayı Bedrettin Dalan anlatıyor:
“Özal bana kurucu üyelik önerdiğinde, memnuniyetle kabul ettim. Orada enteresan bir anımız daha var. Adnan o zaman, sürekli Özal’ın yanındaydı ve gelen giden misafirlerle de ilgileniyordu. Bir ara Özal bana döndü “Ne içersin?” dedi. Ben, “Bir çay içerim” dedim. Adnan’a döndü; “Kahveci, bir çay söyler misin?” dedi. Kahveci, baktım Özal ile İngilizce konuşuyor. Eve döndüm, hanıma “Yahu adam müthiş. Kahvecisi bile İngilizce konuşuyor” dedim. Sonradan, o kişinin Adnan Kahveci olduğunu öğrendim.”
Siyasete girişinin ardından 1987’de ANAP’tan İstanbul milletvekili seçildi. DPT ve Hazine’den sorumlu Devlet Bakanı oldu. 1990 yılında yaklaşık 18 ay sürecek Maliye Bakanlığı görevine getirildi. Bir iddiaya göre “KDV yolsuzlukları” (askeri kantinlerin KDV’den muaf oldukları halde, Türkiye’de KDV iadelerinde en büyük ödemenin, yani Türkiye’deki vergi iadesi geri ödemesinin yüzde 80’inin askeri kantinlerden verilen faturalara gittiği) hakkındaki çalışmaları yüzünden Maliye Bakanlığı görevinden azledilmişti. Görevi sırasında halkla iç içe olmayı her zaman tercih etmiştir, Ankara’da, mecliste işi biter bitmez seçim bölgesi İstanbul’a halkın sorunlarını dinlemeye yola koyulurdu. Hatta bir defasında gazeteci-yazar Avni Özgürel’in anlattığına göre, yine bakanlığı sırasında, bir bayram günü Bursa- Yalova arasında insanların kendisi ve hükümeti hakkındaki düşüncelerini öğrenmek için minibüs şoförlüğü yapmış, muhtelif tepkileri dinlemişti. Günümüzde bazı siyasetçilerin koruma ordusu olmadan halkın içine dahi çıkamayışıyla kıyasladığımızda ne denli cesur bir insan olduğu ve vatandaşların düşüncelerine ne kadar önem verdiği de rahatlıkla görülebiliyor.
“Harika Çocuk” olarak adlandırılan Kahveci, siyasete tepeden girme biri olduğu için seçmenin gönlüne girebilmek için yoğun bir çalışma yapıyordu, telefon rehberinde kayıtlı olan yaklaşık 15 bin kişiyle toplumun nabzını ölçüyor ve olabildiğince çok insanla iletişime geçmeye çalışıyordu. Yaşantısı boyunca oturduğu koltuğun getirdiği imkanları kullanmazdı, hakkında çok defa anlatıldığı gibi hayatını sıradan yaşamaya özen gösterirdi. Kimi zaman herkesten kaçıp hamburger yemeye gider, kimi zaman pazara gidip sepetini doldururdu. Aynı zamanda döneminde Türkiye’deki sayılı elektrik mühendislerindendi. Devrelerine kadar çizdiği akıllı mini yazar kasa, akıllı seperatörlü çöp kutusu, dokunmatik seçim makinesi gibi patentini aldığı birçok icadı vardı.
1991-92 yıllarında yaklaşık 100 kişinin hayatını kaybettiği nevruz kutlamalarının ardından Kürt meselesi konusunda bir çalışma yapması için Turgut Özal tarafından görevlendirilmiş ve bu konuda “Kürt Sorunu Nasıl Çözülmez?” başlıklı bir rapor hazırlamıştır. Kürt sorunun enflasyon (yaklaşık %70 olmasına rağmen) ve işsizlikten çok daha önemli bir boyuta geldiğini söylemiş, sorunun çözülemeyişini de ülkenin henüz bunu çözecek demokratik olgunluğa erişememiş olmasına bağlamıştır. Eğer soruna ciddi teşhis konmaz ise ülkenin iç savaşa sürüklenmesinin kaçınılmaz olduğunu ileri sürmüştür. Çözüm için cesur siyasi adımlara ihtiyaç olduğunu, bu nedenle Kürt realitesi, Kürt kimliği ve Kürt dilinin hızla kabul edilmesi gerektiğini bu durumun Türkiye’de demokrasiye ufuklar açmakla kalmayıp, PKK gibi terör örgütlerine olan halk desteğini de ortadan kaldıracağını belirtmiştir.
Bu raporun hazırlanmasından 10 ay sonra hayatını kaybeden, siyasi tarihimizde geriye dönüp baktığımızda adı dürüstlük ve temiz siyaset ile anılan ender isimlerden olan Adnan Kahveci’ye göre başarının tanımı “Merhumu nasıl bilirdiniz?” sorusunda saklı:
“Bence bir insanın başarılı olup olmadığı o insan ölene kadar belli olmuyor, arkada bıraktığı eserler topluma bir tortu bıraktıysa ve toplum ondan yararlanabildiyse o insan başarılı denebilir. Ve ister beğenelim ister beğenmeyelim hiçbir toplumda başarılı insanlar sağlıklarında objektif olarak ölçülememişlerdir hepsi gittikten sonra ölçülebilmişlerdir.”
Kahveci, 5 Şubat 1993 tarihinde eşi ve iki çocuğu ile birlikte Bolu Gerede yakınlarında trafik kazası geçirdi. Kendisi ve eşi olay anında hayatlarını kaybederken, 17 yaşındaki çocukları Aslıhan Kahveci yaralı olarak kurtuldu ancak bitkisel hayata girdi ve 10 gün sonra vefat etti. Kazanın, yeni yapılan otobanda yoğun sis nedeniyle yolu göremediği bir zamanda, yol kenarındaki bir görevliye yol sorduktan sonra ters yöne girmesi sonucu gerçekleşmesi ölümü hakkında çeşitli şüphelerin ortaya atılmasına sebep olmuştur.
Kaynakça:
TRT Haber; Faili Meçhul Belgesel Programı
Mehmet Ali Birand – Soner Yalçın, The Özal, s.167-168