Bilkent Genetik Topluluğu ve Bilkent Psikoloji Topluluğu’nun ortak çalışmalarıyla geçtiğimiz Aralık ayında VI. Sinirbilim Günleri düzenlendi. Aralarında Hacettepe Üniversitesi, Ankara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin de bulunduğu okullardan psikoloji, tıp, moleküler biyoloji ve genetik gibi bölümlerden akademisyenleri ve öğrencileri ağırladığımız kongrede; sayı ve zaman algısı, yapay zeka ve sosyal robotlar, bilişsel süreçler, epilepsi ve kök hücre teknolojileri gibi konular tartışıldı. Yeni döneme girmemize günler kaldığından, bu yazımda uykunun ve rüyalarımızın hayat kalitemize olan etkisini hatırlatmak üzere Prof. Dr. Selçuk Aslan’ın Rüyalar ve Uyku konuşmasından bahsetmek istiyorum.
PEKİ NEDİR BU “RÜYA”LAR?
Prof. Aslan, rüyaları “korku ve beklentileri anlatan süreçler” olarak tanımlıyor. Aslında rüyalarımız; bize ruh halimiz, beklentilerimiz, kaygıları ve korkularımız gibi duygu ve düşüncelerimiz hakkında bilgi veren araçlardır. Rüyalarımızı gerçek hayata benzer fakat bir o kadar da farklı kılan etmen, rüyalarımızda davranışsal sürecin bilişsel sürece kıyasla çok daha hızlı işlemesidir. Başka bir deyişle beynimiz, rüya görürken, gün boyu aldığımız uyaranları akıl süzgecinden geçirmeden, darmadağın birer imge yumağı olarak ortaya serer. İşte bu yüzden, rüyalarımızdaki nesnelerin ve kişiler, gerçek hayatta tanıdığımız imgelerden oluşmasına rağmen rüyalarımızda akla pek de yatkın olmayacak şekilde davranabiliyorlar.
RÜYALARIN GERÇEK HAYATA BİR KATKISI VAR MIDIR?
Görünenin aksine, rüyalar kendi duygu durumumuzu kontrol altında tutmamız açısından oldukça yardımcı araçlardır. Rüyalarda zihnimiz, hissettiklerimizi bilincin süzgecinden geçirmek zorunda kalmadığından, yaşadığımız sorunlar hakkında uyanık olduğumuz hale kıyasla çok daha özgür düşünme fırsatı buluruz. Uyandığımızda hatırladığımız rüyalar üzerine düşündüğümüz ve bu rüyaları başkalarıyla paylaştığımız zaman, fark etmeden de olsa, zihnimizin geri planına attığımız bu sorunların çözümüne kafa yoruyoruz.
RÜYALAR, ÖĞRENDİĞİMİZ BİLGİLERİ PEKİŞTİRİR
Rüyaların en önemli işlevlerinden biri de, öğrenilmiş bilgiyi pekiştirmek. Uyku sürecinde zihnimiz, gün içinde öğrendiğimiz şeyleri sürekli tekrarlıyor. Özellikle yeni bir yabancı dil öğrenmek, bilimsel teoriler üzerinde düşünmek ya da araba kullanmayı öğrenmek gibi öğrenme süreçlerinde, kaliteli uyku süresinin çoğunluğunu oluşturan REM uykusu sürecinde artış görülüyor. Kısacası, ne kadar çok öğrenirsek, o kadar kaliteli uyuyoruz. (Bu durumda Bilkent öğrencilerinin mışıl mışıl uyuması gerekir oysaki!)
RÜYALARIM ÇIKAR MI?
Rüyalarım gerçekten çıkar mı? Uykuda yabancı dil öğrenebilir miyim? Kabuslarım bana bir şey anlatıyor mu? İşte kongrede tartıştığımız sorulardan birkaçı.
- Görme engelli insanlar rüya görürler mi?
Şaşıracaksınız ki, evet. Fakat rüyaları görsel imgelerden değil, günlük hayatta karşılaştıklarına benzer dokunmalardan oluşur.
- Piyasada “Uykuda İngilizce öğrenin!” gibi programlar var. Peki gerçekten uykuda öğrenme gerçekleşebilir mi?
Uyku halinin büyük bir kısmında frontal lob oldukça geri planda olduğu için, uyku halinde öğrenme pek mümkün değildir.
- Kabuslar görüyorum. Özel bir anlamı var mı?
Kabus olarak adlandırdığımız rüyalar, tıpkı diğer rüyalar gibi birer imgesel bütünlüklerdir. Bu rüyalara “korkutucu, büyülü, geleceğin habercisi” gibi anlamları bilişsel süreçte yükleyenler ve kendi kendimizi korkutanlar yine bizleriz. Bu tarz düşüncelerden kaçınmak ve onları sadece rüya olarak kabullenmek daha sağlıklı olacaktır. - Benim rüyalarım hep doğru çıkıyor. Bu duruma ne diyorsunuz?
Her birimiz her gün pek çok rüya görüyor ve bunların çoğunluğunu unutuyoruz. Hatırlayabildiğimiz rüyaların pek çoğunu da günlük hayat ile birebir bağdaştıramıyoruz. Anlamsız bulduğumuz rüyaları es geçerken, rüyalarımızdaki durum veya nesnelerden biri karşımıza çıkarsa, algıda seçicilikten dolayı rüyalarımızı hatırlıyoruz.