Yazının ilk bölümüne CRUISE MACERASI: BÖLÜM 1 buradan ulaşabilirsiniz.

KONGRE ZAMANI

İlk bölümde anlattıklarıma bakıp çok mutsuz ve korkunç bir süreç geçirdiğimizi düşünmeyin. Hayatımın en eğlenceli günlerini yaşıyorum. İlk bölümde yazdıklarım sadece gemiye binmenin verdiği bir korku. Dört beş gündür gemideyim ve hiçbir şey olmadı çok şükür. Ara ara hafif bir sarsıntı oluyor o kadar. (Aşırı sarsıntı olan geceden önce yazmıştım bu satırları. O gece olacaklardan bihaberim.) Ayrıca internetsizlik de bir miktar iyi geldi sanki. Dünya ile bağlantım kesildiği için, gemide iletişim kurmak zor olduğu için (WhatsApp’a giremediğim için bazen annemle bile iletişim kuramıyorum ve koca gemide birbirimizi aramak zorunda kalıyoruz.) ve sosyal medyada paylaşım yapamadığım için bir miktar üzgünüm. Annemi ve kongre ekibini gemide kaybetmekten de korkuyorum ara ara. Ancak buna alıştım sanırım.

Peki gemide ve turlarda neler yapıyorum ona gelelim. Yani işin heyecanlı bölümüne…

Kongrede konuşmacıları dinledim ve çalıştaya katıldım. Çalıştayda, pratikte uygulanan kurallar ve değiştirilmesi, eklenmesi, çıkarılması gereken kanun maddeleri falan konuşuldu. İşin ilginç tarafı, okuldaki (Bilkent’teki) derslerde olayı takip etmek için bir miktar zorlanırken kongredeki konuşmalarda ve Çalıştayda hiç zorluk çekmedim. Bu nedenle iş hayatına atılmaktan hiç ama hiç korkmuyorum. Zorlanmama nedenim belki de ortaokuldan beri annemle bu tarz kongrelere ve eğitimlere gelmemle ilgilidir.  Konulara aşina olmam ve ilgimi çeken konuların eğitimlerine katılmam ciddi bir faktör bence.

Acaba okulda neden zorlanıyorum onu anlayamadım pek. Bu arada henüz bir sınava girmedim. Hukuk kitaplarını okurken bir miktar zorlanıyorum. Okumayı da yazmayı da çok severim. Türk ve Dünya klasikleri, felsefe kitapları okurum çoğunlukla. Ancak felsefe kitapları içerik olarak ağır olmalarına rağmen hukuk kitaplarından daha hızlı okunuyor bence. Belki de henüz hukuk kitaplarında kullanılan dile alışamadım ondan.  Birkaç aya alışırım ve bu kitapları daha rahat okuyup anlarım diye umuyorum.

GEMİDE EĞLENCE

Kongrenin en güzel bölümüne geldik bence. Gezilerden bile daha eğlenceli olan yere. Geminin içindeki aktivitelere…

Öncelikle yemeklerden bahsetmeliyim.  İster açık büfede isterseniz de şık restoranlarda yemek yeme şansınız var. Tabii onlarca küçük kafe ve bar tarzı yerler de var. Benim en sevdiğim yer geminin ön tarafındaki restoran oldu. Hizmet çok güzel, yemekler çok lezzetli, tüm çalışanlar çok nazik. Bayıldım buraya. Hem de ilginç yemekler tatma şansını elde ediyorsunuz. Turda Yunanistan civarında olduğumuzda o yörenin yemeklerini, İtalya civarında olduğumuzda ise İtalyan yemeklerini denedik. Kuşadası’ndan çıkarken de hem Yunan hem İspanyol hem de Türk yemekleri servis edildi. Ben farklı tatlar denemek adına İspanyol yemeklerini denedim o gün. Yunan yemeklerini önceki günlerde yemiştik. Hepsi birbirinden lezzetliydi.

Annem tüm yemeklerin ne olduğunu biliyordu. Ondan tavsiye aldım her seferinde. Deniz ürünleri, peynir çeşitleri, makarnalar, etler olağanüstüydü. Tek sorun çok yemek yemem ve kilo almam. Otuz iki beden kıyafetlerim hâlâ üstüme oluyor ama sanki aldım biraz. Ona da yapacak bir şey yok. Gemiden ayrılınca diyet ve spor yaparım zaten. Her gün saatlerce hoplaya zıplaya dans etmemin de bana katkısı olmuştur diye umuyorum. Akşamları aralıksız dört saat dans etmek iyi bir kondisyon gerektiriyor. Öğleden sonraları da iki saatlik dans derslerine katıldım. Geminin içerisinde kaybolduğum için de her gün on beş-yirmi bin adım attım. Bir de gezmeye gittiğimiz günler var. O günlerde de çok adım attık. Genelde gittiğimiz yerler de hep yokuştu ve yürümek zordu. Evet, yemek yediğim için pişmanlık duymamalıyım bence. Daha fazla hareket edemezdim!)

Gün boyunca gemide farklı farklı onlarca aktivite oluyor. Ben genelde akşam yemeğinden sonraki etkinliklere katılabiliyorum. Çünkü sabahtan ya kongre oluyor ya da gemi Yunanistan adalarında, İtalya’da duruyor ve gezmeye gidiyoruz. Akşam programları da genelde şu şekilde oluyor. 19.00’da yemek oluyor. Bazen 18.00 gibi kokteyller düzenleniyor. 21.00’de ve 22.15’te dans dersi 21.30’da tiyatro salonunda gösteri veya konser oluyor. Akşam 23.30 gibi de dans gösterileri ve yarışmaları oluyor, oyunlar oynanıyor ya da sabaha kadar dans ediliyor. İşte şimdi en eğlendiğim bölüme geldik. Dans etmek…

Küçüklüğümden beri dans etmeye bayılırım. On yıllık bir dans geçmişim var. Bale, Latin dansları ve halk oyunları kurslarına gittim. Onlarca gösteriye çıktım. Cruise’da genelde Latin dansları dersleri oluyor. Şimdi on sekiz yaşındaki hâlimle daha çok keyif alıyorum. İki ders arasında canlı müzik oluyor ve dans hocalarıyla dans edebiliyorsunuz. Gerçekten çok keyifli.

Dün akşam 21.00’den 00.40’a kadar aralıksız dans ettim. Bu akşam da aynısını yapmayı planlıyorum. (Yaptım da! Gece 01.00’e kadar dans ettim.) Dans hocaları, dans dersleri almış yaşlı bir karı koca ve ben… Tüm akşam aralıksız dans eden tek ekip bizdik. Bizlerin yanı sıra da bazen otuz bazen yüz kişilik bir ekip oluyor. Bir de insanlar bizleri görünce gaza gelip yaptığımız hareketleri taklit etmeye çalışıyorlar. Çok güzeldi. Kendimi gösterideki baş dansçı gibi hissettim. (Birazcık öyleydim sanki. Dans hocalarıyla en çok dans eden bendim. Hep en önde dans ettim. En uzun süre dans eden bendim. Gemideki çoğu kişi beni tanıyordu. Kimisi İtalyanca kimisi Almanca kimisi İspanyolca kimisi Fransızca kimisi de İngilizce bana aynı soruyu soruyordu karşılaştığımızda: “Yine dans etmeye mi gidiyorsun?” Cevabım hiçbir zaman değişmedi: Evet, yes, sí, oui.)

Bu akşam da dans yarışması olacakmış. Salsa yarışması. Kesinlikle katılacağım. Eğlenceli oluyor bu tarz etkinlikler. Bakalım orada neler olacak? (Eşinizle katılmanız gerekiyormuş. Henüz on sekiz yaşında olduğumdan ve gemide yaşıtım kimse olmadığından ben de dans hocalarıyla dans ettim. Yaşları bana yakın tek grup onlardı. Onlarla da arkadaş oldum. Hep birlikte çok eğlendik. Yarışmaya katılamamış oldum sonuç olarak ama olsun. Yetenekli ve profesyonel dansçılarla dans etmek daha eğlenceliydi bence…)

Akşamüstü 16.00’da ve 17.00’de de iki farklı dans dersi oluyordu. Bunlar havuz başında açık havada oluyordu. Bu derslerin de büyük bir çoğunluğuna katıldım. Kongrenin oturumları biter bitmez koşa koşa dans derslerine gittim ve saatlerce dans ettim. Dans ederken de hayatın anlamını bir kez daha keşfettim. Neden eğitim aldığımı da bir kez daha anladım. Rahat rahat dans edebilmek, gezebilmek, istediğimi yiyebilmek için okul zamanı saatlerce çalışıyorum. Bence bu eğlence için değer. (Dönüş yolunda ders çalışmak için kendimi motive etmeye çalışıyorum da… Ondan yazdım bu satırları.)

Bana bir diğer keyif veren şey ise şık şık giyinip gezmek. Bir günde iki üç kez kıyafet değiştirip geziyorum geminin içinde. Özellikle akşamları güzel elbiselerimi ve parıl parıl parlayan bluzlarımı, eteklerimi giyiyorum. Yaşama enerjimi artırıyor süslü püslü giyinip gezmek.

Sizlere talihsiz bir hikaye anlatacağım. Gemiye cumartesi günü 13.00 gibi bindik. Yedik, içtik, eğlendik, gemiyi keşfettik, kongreden insanlarla tanıştık. O gün henüz kongre başlamamıştı. Akşam boyunca dans ettik her zamanki gibi. Odamıza dönmek için merdivenlerden inerken topuklu ayakkabımın topuğunu kırdım. Saat 22.55’ti tam olarak. Geminin kalkışını kendi kamaramızın balkonundan izlemek için koştuk. O arada oldu bu kaza. Ve gemi akşam 23.00’te kalktı. Yanımda da sadece iki tane topuklu ayakkabı vardı. Genelde akşamları rahat rahat spor ayakkabımı giyiyorum çünkü gemi çok büyük. Çoğunlukla yolunuzu kaybedip çok yürümeniz gerekiyor. Yemek sırasında topuklu ayakkabımı giyip süslü süslü oturuyorum. Ondan sonra rahatça dans etmek adına spor ayakkabımı giyiyorum. Eskiden (2 hafta önce) şıklık rahatlıktan daha önemli diyordum. Şimdi ise tam tersini söylüyorum. Yaşlanıyor muyum acaba?

Leave a Reply