GazeteBilkent Ekonomi ve İş Dünyası birimi olarak Kasım ayında Bilkent Üniversitesi’nde enerji seminerleri düzenlemiştik. Biraz da o seminerlerden esinlenerek 3 yazılık bir ‘Enerji Yazıları’ yazı dizisi hazırlamayı yerinde buldum. 21. Yüzyıl, tüm devletlerin enerji kaynakları konusunda arayışa girdiği ve ekonomi politikalarında enerjinin yerinin son derece önemli bir zaman dilimi. Bütçesini enerji konusunda çevreci ve bilimsel bir gelişmeye ayıran devletlerin bu akılcı yatırımlarından uzun vadede kârlı çıkacakları aşikâr. Türkiye’nin enerji üretimi konusundaki son dönem adımları ise son derece tartışmalı adımlar. Japonya örneğine sığınılarak savunulan nükleer santral inşa edilmesi, biyolojik çeşitliliğe zarar verecek şekilde hidroelektrik santraller dikilmesi uzun vadede Türkiye’ye pahalıya patlayacak adımlar. Ne var ki bunlara gelmeden önce, yenilenebilir ve yenilenemez enerjiye daha yakından bakmaya ihtiyaç var.
Nedir Yenilenebilir Enerji?
Yenilenebilir enerjinin temel olarak yenilenemez enerjiden farkı, enerji üretmek için kullanılan teknolojinin ortaya yanma reaksiyonu çıkarmamasından geçer. Fosil yakıt ve benzeri yakıtların kullanımında süreç sonucu ortaya karbondioksit (CO2) çıkar. Yenilenebilir enerjinin can alıcı noktası ise kimyasal reaksiyon yoluyla değil potansiyel enerji yoluyla enerji üretmesidir. Dolayısıyla potansiyel enerji kullanımının bu kadar önem verilmesinin sebebi fosil yakıtların bir gün tükenecek olmasından ziyade, CO2 salınımı. Eğer tahrip edilmemiş olsa ve dünyanın bu CO2 salınımını kaldırabilecek kadar fazla ağacı olsa CO2 kullanımına devam etmek ekonomik ve çevresel olarak bugün olduğundan çok daha az maliyetli olabilirdi. Lakin petrol ve kömür gibi yakıtlar zaten dünyada milyonlarca yıl boyunca fosillerde depolanan güneş enerjisinin farklı formları. En fazla son 200 yıldır çok yoğun olarak insanoğlunun kullandığı fosil yakıtların tüketimi, katlanarak artıyor. Bu aslında şu demek; milyonlarca yılda biriktirdiğiniz sermayenizi, o kadar kısa bir sürede harcıyorsunuz ki en iyimser ihtimalle 100 yıl içinde zaten alternatif enerji kaynaklarına mahkûm olacaksınız. O zaman şimdiden bunların inşa ve planlamasına başlamamak neden?
Bu bize verimliliği arttıracak bir ekonomik deneyim katmakla kalmaz, enerji politikalarının yönlendirilmesinde de büyük avantaj sağlar. Zaten yenilenebilir enerjiyi çok önemli kılan bir başka artısı da yerli olması. Daha doğrusu, yerli olmak zorunda oluşu. Başka bir devlet toprakları üzerindeki bir rüzgâr gülünden enerji elde edemezsiniz. Aynı şekilde, enerjiyi Türkiye’de kullanmak istiyorsanız güneş panellerini tutup da Litvanya’ya kuramazsınız. Bugün Türkiye’nin ekonomisinde enerji ithalatı için harcanan para, neden içeride kalmasın?
Türkiye ne yazık ki enerji ithalatında da fosil yakıt kullanımında da dünya sıralamasında üst sıralarda yer alıyor.
Çünkü şehirleşmenin ve nüfusun artmasıyla birlikte enerji talebi de akıl almaz boyutlara ulaştı. Ne var ki hükumet bu artan talebi üretimi arttırarak değil, ithalatı arttırarak karşıladı.
Büyük meblağlarda enerji ithal etmenin ekonomiye zararları anlaşılmış olacak ki, Türkiye son yıllarda Nükleer Enerji’ye yönelmekte. Nükleer enerjinin neden yanlış ve tehlikeli bir seçenek olduğunu ise bir sonraki yazıda ele alacağız.
Kaynakça
Türkiye ile ilgili veri ve grafikler için: Şubat 2015, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Bülten 200, Ek.
http://www.mmo.org.tr/resimler/dosya_ekler/a5a69d7ec06d9cd_ek.pdf?dergi=1522
Dünya enerji kaynakları rezervleri grafiği ve ek bilgiler için:
https://www.ecotricity.co.uk/our-green-energy/energy-independence/the-end-of-fossil-fuels