Eğer bu “bilinmeyenler”i keşfedilmemiş, duyulmamış diziler ve filmler olarak düşünüp geldiyseniz size üzülerek aradığınızın maalesef bu yazıda olmadığını, ama daha ilginç bilgiler bulabileceğinizi söylemek istiyorum. Öğrendiğimde benim de oldukça şaşırdığım, her gün milyonlarca kişinin ziyaret ettiği, herkesin saatlerini harcadığı ve artık babaannelerimizin bile adına aşina olduğu Netflix’in kuruluş hikayesini ve bugüne kadar olan yolculuğunu paylaşmak istiyorum.
Neydi, ne oldu?
Her ne kadar Türkiye’de 2016 yılından itibaren faaliyet göstermeye başlamış ve özellikle son iki yıl içinde popülerliğini artırmış olsa da Netflix’in asıl kuruluşu ta 1997 yılında dayanıyor, yani Google’dan bile eski bir şirket. Şaşırtıcı, değil mi? Netflix, Amerika’da ilk kurulduğunda, DVD kiralama ve sonrasında da puanlamaya dayalı bir sistemi olan bir şirketti. Kullanıcılar, Netflix üzerinden istedikleri filmi kiralıyor ve izledikten sonra da kargo ile geri gönderiyordu. Sonrasında ise izlenilen film hakkında yorum ve puanlama yapılıyordu. Kullanıcıların neleri sevip nelere ilgi duymadıklarına göre onlar için özel listeler oluşturularak onlara sunuluyordu. Doğru kişiye doğru filmi önererek kullancılar ile iletişimini güçlendiren ve onları sürekli sistemin içinde tutmayı başaran Netflix, zaman içerisinde kullanıcı dostu olan bir platforma dönüştü ve üye sayısını giderek artırdı. Bu sistem, makul bir fiyat ile sunulduğu için de her geçen gün üye sayısının artışı ile beraber şirket de büyümeye devam etti.
1997’den 2007’ye kadar kiralama & satın alma sistemi ile oldukça başarılı olan Netflix, 2007 yılında yenilikçi bir adım attı ve artık bu sistemin kullanılmayacağını açıkladı. Onun yerine, kullanıcılar istedikleri filmleri kendi bilgisayarlarından izleyebileceklerdi. O dönemlerde DVD’ler hala popülerdi belki ama bu değişim ile Netflix, adını daha da duyurmuş oldu. E tabi, “filmi seç, kirala, kargoyu bekle, filmi izle, sonra geri kargola” gibi uzun bir süreç yerine tek tık ile filme ulaşmak çok daha cazipti. Böylelikle Netflix, bugün hepimizin bildiği şekline yavaş yavaş kavuşmaya başladı.
Online platforma geçiş ile beraber bazı sorunların doğması da tabii ki kaçınılmazdı. Netflix, filmleri kendi sitesinde yayınladıkça, başka kaynaklar bundan faydalandı ve bazı filmleri kendi sitelerinden yayınlamaya başladılar, yani çaldılar.
Peki sonra ne oldu?
Netflix, bunu önlemek için sadece kendi sitesinde yayınlanacak içerikler üretmeye başladı ve “Netflix Originals” adı ile yayınladı. Bu sayede kullanıcı sayısını da artırmış oldu; çünkü insanlar, bu içeriklere sadece oradan ulaşabileceklerini bildikleri için merak edip üye oluyorlardı. House of Cards, Orange Is the New Black, BoJack Horseman gibi bir çok dizi, bugün oldukça popüler olan ilk Netflix Originals içeriklerinden sadece birkaçı. Arka arkaya gelen girişimler, yenilikler, içerikler derken ödüller yağmaya başlayan Netflix zaman içinde büyükçe büyüdü ve 190’dan fazla ülkede toplam 130 milyon olan üye sayısına ulaştı.
Artık Netflix sektörde yalnız değil, çünkü birden çok benzer platform var. Ancak sağladığı kullanıcı dostu arayüzü, hızı, içerikleri ve daha bir çok etken düşünüldüğünde Netflix’in neden başarılı olduğunu ve neden diğer platformlarla hiçbir zaman karşılaştırılmadığını anlamak zor değil. Zaten öyle ki Netflix CEO’su Reed Hastings de “En büyük rakibimiz uyku.” diyerek kendilerine ne kadar güvendiklerini açıklamış bile.
Not: Netflix’in tarihçesi ve gelişimi hakkında daha detaylı bilgiye https://about.netflix.com/tr adresinden ulaşabilirsiniz.