İlk Türk Boykotu: 1908 Fes Boykotu

1908 yılında Osmanlı İmparatorluğu’nda gerçekleşen fes boykotu; yalnızca bir başlık değişimini değil, aynı zamanda millî kimlik, ekonomik bağımsızlık ve toplumsal dayanışma arayışının güçlü bir ifadesini temsil eder. Bu boykot, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Bosna-Hersek’i ilhak etmesine karşı Osmanlı halkının gösterdiği sivil direnişin simgesi haline gelmiştir.

Bosna Hersek’in İlhakı

I.Meşrutiyet’in İlanını Takiben Bosna Hersek ve Bulgaristan Krizleri İle Boğuşan Osmanlıları
Temsilen Bir Resim

San Stefano Antlaşması, 1878 Berlin Antlaşması ile bozuldu. 29. maddeye göre, Avusturya-Macaristan, Osmanlı İmparatorluğu’nun Bosna-Hersek ve Novi Pazar Sancağı’ndaki özel haklara sahipti. 25. madde, “Bosna ve Hersek eyaletleri, Avusturya-Macaristan tarafından işgal edilecek ve yönetilecektir.” şeklinde ifade edilmiş ve devamında “Avusturya-Macaristan, Novi Pazar Sancağı’nın eski Bosna Vilayeti’ndeki tüm bölgeye askerî garnizonlar yerleştirme ve askeri ile ticari yolları kullanma hakkını saklı tutar.” denilmiştir.

1878 Berlin Antlaşması Sonrası Bosna Hersek
ve Geriye Kalan Türk toprakları

Bosna-Hersek’teki Boşnak nüfusunun yoğun olduğu Novi Pazar Sancağı, Karadağ ile Sırbistan’ı birbirinden ayırarak bu iki devletin coğrafi ve politik birleşimini engellemiştir. Avusturya’nın Novi Pazar Sancağı’nı işgali aynı zamanda Avusturya-Macaristan’a, Osmanlı İmparatorluğu’nun kontrolündeki Makedonya’daki Selanik’e doğru olası bir genişleme için stratejik bir alan sağlamıştır. Bosna nüfusu zaten dini olarak Müslümanlar, Katolikler ve Ortodoks Hristiyanlar arasında bölünmüş durumdaydı.

Avusturya-Macaristan, yasal haklarını kullanarak Bosna-Hersek üzerinde kesin bir kontrol kurmuş ve Novi Pazar Sancağı’nı Osmanlı İmparatorluğu ile birlikte ortak olarak işgal etmiştir. Berlin Antlaşması, Bosna-Hersek’in yalnızca Avusturya tarafından işgal edilmesine izin vermiş ancak eyaletlerin nihai durumunu belirtmemiştir. Bu eksiklik, 1881’deki Üç İmparatorlar Birliği Antlaşması’nda giderilmiş ve Almanya ile Rusya, Avusturya’nın Bosna-Hersek’i ilhak etme hakkını onaylamıştır. Aynı yıl Avusturya ile Sırbistan arasında yapılan bir ticaret antlaşmasında, “Sırbistan, topraklarından Avusturya-Macaristan monarşisine, Bosna Hersek ve Novi Pazar Sancağı dahil, herhangi bir siyasi, dini ya da başka bir gizli entrikaya izin vermeyecektir.” şeklinde gizli bir ek madde yer almıştır. Ancak 1897’de, Rus İmparatoru II. Nicholas döneminde, Rusya, Bosna-Hersek’in Avusturya tarafından ilhakını desteklemeyi tekrar geri çekmiştir. Rus Dışişleri Bakanı Kont Michael Muraviev, Bosna-Hersek’in Avusturya tarafından ilhakının “özel bir inceleme gerektiren geniş bir soru” oluşturacağını belirtmiştir. Sırbistan, 1881 yılındaki ticaret antlaşmasındaki yükümlülüklerini 1899’da sona erdirmiştir.

1907 yılına gelindiğinde, Avusturya-Macaristan Dışişleri Bakanı Alois Aehrenthal, Bosna-Hersek’in ilhakı yoluyla Avusturya-Macaristan’ın Sırbistan’a karşı pozisyonunu pekiştirmeyi planlamaya başlamıştır. Bu fırsat, Rusya Dışişleri Bakanı Alexander Izvolsky’nin, Rus savaş gemilerinin Türk Boğazları’na daha iyi erişim sağlamasına yönelik bir anlaşma çerçevesinde Bosna-Hersek’in Avusturya tarafından ilhak edilmesi teklifini içeren bir mektup göndererek ortaya çıkmıştır ve bu teklif, Moravya’daki Buchlau Şatosu’nda yapılan görüşmelerle somutlaşmıştır.

6 Ekim 1908’de de, Bulgaristan Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını ilan ettikten bir gün sonra, İmparator Franz Joseph; 30 yıl boyunca Avusturya tarafından işgal edilen bu Osmanlı toprağındaki halkına, onları ilhak eden egemen olarak kendi otoritesi altında otonom ve anayasal bir rejim tanıma ve verme kararlılığını duyurdu. Ertesi gün, Avusturya-Macaristan, Novi Pazar Sancağı’ndan çekildiğini açıkladı. Bulgar bağımsızlığı ve Bosna’nın ilhakı, Berlin Antlaşması’nda yer almamıştı ve bu durum diplomatik protestolar ve tartışmaların patlak vermesine neden oldu.

Boykot

Osmanlı Devleti’nin Başlıca Ülkelere Dış Ticareti (1907-1913)

Boykot, İrlanda’da toprak yöneticisi Boycott’a karşı gelişen “ilişki kesme” barışçıl eyleminden sonra dünya dillerine girmiştir. Osmanlı’da da benzeri direniş biçimleri vardır ancak 1908 Devrimi sonrası boykot, halkın aşağıdan mobilizasyonuyla ortaya çıkmış ve bu eylem, toplumun çeşitli kesimlerinden destek bulmuştur. Boykot; devletin veya siyasal elitlerin değil, toplumun farklı gruplarının tercihiyle gelişmiştir. Tüccarlar yerli ürünleri öne çıkarmak için, işçiler ise ücret artışı talebiyle boykota katılmışlardır.

Boykotun 1908’deki önemli sembollerinden biri fes olmuştur. Fes, çoğunlukla Avusturya’dan ithal edilen ve erkek nüfus tarafından yaygın olarak kullanılan bir üründü. Bu yüzden fesin boykotu, hem yaygın hem de görünür olduğu için sembolik bir anlam taşıyordu. Ayrıca, şeker gibi diğer ürünlere yönelik de benzer sembolik eylemler gerçekleştirilmiştir. Boykotun etkisiyle yerli ve millî ürünlere yönelme çabaları başlamış, kalpak gibi semboller popülerleşmiştir. Ancak bazı girişimler, örneğin keçe külah gibi, sonraki yıllara ulaşmamıştır.

Avusturya, ticaret özgürlüğünü sağlamadığı için Osmanlı’ya baskı yapmıştır. Ancak Osmanlı hükümeti, boykotun barışçıl bir halk hareketi olduğunu belirterek karışmayacağını ifade etmiştir. Avusturya, protestolara karşılık olarak tazminat ödemeyi kabul etmiş ve boykot hareketi sonunda sona erdirilmiştir. Hükümet ve İttihat ve Terakki Cemiyeti, sokaklardaki gösterilerden hoşnut olmamış ve boykota son vermiştir. Boykot, halkın güçlü bir tepkisiyle sona ermiş olsa da, yerli ürünlere yönelme çabaları ve halkın mobilizasyonu, önemli bir dönüm noktası olmuştur.

Kaynakça

Pamuk, Şevket, (2016). Türkiye’nin 200 Yıllık İktisadi Tarihi, İstanbul: İş Bankası
Kültür Yayınları.
Pazarcı, Hüseyin, (2004). Uluslararası Hukuk, Ankara: Turhan Kitabevi.
Pinson, Marc, (1996). “The Muslims of Bosnia-Herzegovina under AustroHungarian Rule”, Marc Pinson (der.), The Muslims of Bosnia-Herzegovina. Their Historic
Development from the Middle Ages to the Dissolution of Yugoslavia, Cambridge/MS:
Harvard University Press, s. 84-128.
Sarfati, Metin, (2017). “List’in İktisadi Düşüncesinin “Türkleştirme Süreci”
üzerindeki Yansımaları”, M.E. Özgür/A.Duman/A.Y. Kaya (der.), Türkiye’de İktisade
Düşünce, İstanbul: İletişim, s .131-194.
Saymen, Ferit H., (1948). Türk Medenî Hukuku. Cilt 1. Umumi Prensipler,
İstanbul: Kenan Yayınları.

Leave a Reply