En son 2012’de koşulan Avrupa Grand Prix’si, bu yıl sezonun sekizinci yarışı olarak takvime yeniden girmişti. 2008’den kaldırıldığı 2012’ye kadar Valencia’da yapılan yarış bu yıl Azerbaycan’ın Bakü kentinin sokaklarına kurulan cadde pistinde yapıldı. Bakü nere Avrupa nere demeden edemiyor insan. Fakat bir yandan da son yıllarda Avrupa medyasında yoğun reklam faaliyetlerine girişen ve turizmi canlandırma uğraşında olan Azerbaycan’a epey bir katkısı olacağı belli, zira yarış boyunca Bakü şehrinden ilgi çekici görüntüler izledik.
Bakü reklamını bir tarafa bırakırsak olmasa da olurdu diyebileceğimiz hatta keşke olmasaydı diyebileceğimiz bir yarış izledik. Pistin ana düzlüğü namı diğer start-finish düzlüğü haricinde geçiş neredeyse olmadı. Kazaların ve pit stratejilerinin de yokluğunda yarış boyunca çok sıkıldığımı söyleyebilirim. Bütün bunların sebebi olarak pistin tasarımını gösterebiliriz. Evet belki Bakü sokaklarından yapılabilecek en iyi harita olabilir fakat bir iki viraj haricinde pistin ‘ruhsuz’ olduğunu söylemeliyim. Bu şekilde yarış boyunca düşünmeye çok zamanım oldu. Ve aslında İstanbul Park’ın tasarımının ne kadar güzel olduğunu bir kez daha kabul ettim. İstanbul Park’ın takvim dışında bırakılması resmen ayıptır, Formula 1’in paragöz yönetiminin hatalarından biridir.
Mercedes AMG takımında Rosberg yarışı adeta tık demeden kazandı. Yarışın başından itibaren rakipleriyle arasını açtığı için yayında pek gözükmese de hatasız sürüşü sayesinde kariyerinin 19. yarış zaferine erişti. Öte yandan takımdan yapılan açıklamalar ve Hamilton’un kendi demeçleri sanki bu yarışı ciddiye almadığını gösterir gibiydi. Yarışın sonuna yaklaşırken Hamilton’un aracındaki yanlış ayarı düzeltmek için mühendisiyle konuşması ve sonuç elde edememesi yarışın renkli anlarından biriydi. Yarıştan sonra Niki Lauda’nın söylediğine göre aynı sorunu Rosberg de yaşamış ama kolayca çözmüş. Bunlara rağmen Hamilton onuncu sıradan başladığı yarışı beşinci bitirerek ehveni şer bir iş yapmış oldu.
Red Bull’da Ricciardo’nun performansı tatmin etmedi. Yarışın hemen başında Vettel’e geçilen Avustralyalı pilot, geçen yarış Kanada’da olduğu gibi yedinci sıraya tutundu. Yarışı Ricciardo’nun hemen arkasında bitiren Verstappen dört puanın sahibi olurken, yarışın başında Hamilton’a yaptığı bir iki tur süren savunma takdire şayandı.
Büyük ihtimalle yarışın zevksiz geçeceğini tahmin eden Azerbaycanlı yetkililer, çözümü çöp poşetlerinde buldu. Yarışın başlarında Vettel’in ve Räikkönen’in araçlarına musallat olan mavi plastik poşetler neyse ki teknik bir soruna yol açmadı. Sonraki turlarda Ricciardo’nun erken pitine cevap vermek isteyen Ferrari pit duvarı Vettel’i pite çağırdı. Son zamanlarda taktik anlayışı Fatih Terim’den hallice olan Ferrari’de Sebastian Vettel, bu karara karşı çıktı ve pite girmedi. Yarışın ilerleyen safhaları Vettel’in haklılığını kanıtladı ve Vettel, Ricciardo’nun önündeki yerini korudu. Vettel ve Ricciardo sıralama turlarında tıpa tıp aynı zamanı elde etmiş ve zamanı daha önce kaydetmiş olan Ricciardo, yarışa Vettel’in önünde başlamıştı. Diğer taraftan Kimi Räikkönen yarışa renk getiren başka bir isimdi. Telsiz konuşmalarında bol bol küfür eden buz adam bir kez daha samimiyetini kanıtladı. Finli pilotun önümüzdeki sezon Formula 1’de devam etmesini cânı gönülden istiyorum.
Yarışın kaderini belirleyen bir anlamda DRS teknolojisi oldu. Geçiş yapma mesafesinde olan aracın, arka kanat açısını değiştirerek düzlüklerde down force’tan kurtulması böylece önündeki araçtan daha yüksek hızlara ulaşmasını sağlayan DRS olmasa bu yarışta geçiş görmeyebilirdik.
Bu hafta sonu Formula 1 Bakü’den daha spektaküler bir motor sporları etkinliğine daha sahipti. Le Mans 24 saat yarışının son dakikaları duygusal anlara sahne oldu. Bitime 3 dakika kalaya kadar baştan sona önde götüren Toyota arıza nedeniyle yolda kalarak liderliği Porsche’ye kaptırdı. Toyota pitindeki Japonların yüzü her şeyi anlatıyor.
Fotoğraflar: motorsport.com