Osmanlı topraklarında gerçekleşen 1 Mayıs kutlamaları 1905’e kadar dayandırılsa da ilk olarak İzmir’de gerçekleşen bu gösterileri 1909’da Üsküp izlemiş ve 1 Mayıs’lar Babıali’den uzak bir içimde kutlanmıştır. Bir sene sonra ise 1 Mayıs’lar sonunda İstanbul’una kavuşmuş ve Osmanlı’nın genel siyasi yapısı ile küçük sol ve sola yakın hareketlere keskin tavrı nedeniyle aralıklı ve niteliksiz de olsa kutlanmıştır.
[box_light]İlk Görkemli 1 Mayıs[/box_light]
1920’de işgal idaresinin ve Osmanlı hükümetinin yoğun baskılarına karşın kutlanan ve Haliç’ten Beyoğlu’na uzanan bir yürüyüşü içeren bu 1 Mayıs kutlamasını ertesi yıl artan önlemler ve daha da katılaşan işgal idaresinin talimatları izliyordu:
“1. Her türlü siyasi veya diğer mitingler, gösteriler askeri kumandanın emriyle yasaklanmıştır.
2. Bu emri ciddiye almayarak eyleme kalkışanların yakalanarak cezalandırılacağı ahaliye beyan edilir.
3. Gerek 1 Mayıs münasebetiyle ve gerek diğer gösteriler için herhangi bir müracaat nazar-ı itibara alınmayacaktır.”
27 Nisan 1921’de İstanbul İşgal Kuvvetleri Komutanı General Harrington’ın, komutanlığına bağlı İstanbul Zabıta Komisyonu Reisi Miralay Ballar’a talimatı ile hazırlanan bu listeye tepki 17 bini bulan tabanı ile meşrutiyet döneminin ilk Türklerce kurulmuş sol partisince “Osmanlı Sosyalist Fırkası’nca” verilmiştir. İstanbul’da resmi olarak bilinen 40 bin işçinin büyük ölçütte katılım sağladığı kutlama sosyalist fırkanın fikir değiştirmesi üzerine parti binası önünde gerçekleşmiş; mavi iş tulumları ve kırmızı boyunbağları ile işçiler dini bayramlardaki gibi birbiri ile bayramlaşmıştır.
1 yıl sonra daha örgütlü bir kutlama söz konusuydu. Nitekim 1 Mayıs komisyonu kurulmuş ve çalışanlara bildiriler dağıtılmıştı. Kağıthane’de gerçekleşen kutlamada temel kesen işçi hakları olsa da bayram bağımsızlık mitingine dönüşmüş ve kitleler Ankara’ya tam destek verdiklerini dillendirmişlerdir. Tam da bu esnada Ankara’da “Amele Bayramı” kutlanmaktaydı. Genel kutlamanın ardından katılımlarına istinaden 25-30 kişilik bir grup Rus Sefareti’ne çiçek bırakmıştır.
Cumhuriyet’in ilanı ile ise 1 Mayıs’a yönelik tavır sertliğini değiştirmemiş hatta 1925’te Takrir-i Sükun kapsamında İşçi Bayramı olarak bilinen ve kutlanan bu gün illegal ilan edilmiş ve 1935’e kadar düzgün bir kutlama çizelgesi takip edememiştir. 1935’te ise “Bahar ve Çiçek Bayramı” adı altında 1 Mayıs resmi tatil ilan edilmiş ama yine de kutlanması kabul görmemiştir. 27 Mayıs 1960’dan sonra da geçerliliğini koruyan yasak doğrultusunda devlet işçilere toplu sözleşme, grev ve lokavt hakkının kabul edildiği 24 temmuzu 1 Mayıs yerine önermiştir.
[box_light]Taksimli Taksim’de[/box_light]
1976’ya kadar süren yasaklamalar DİSK’in öncülüğünde ilk defa kitlesel olarak Taksim’de kırıldı. 400 bine ulaşan emekçi katılımı ile 1 Mayıs Taksim’de kendi meşru zeminini inşa etmiş ve Taksim ile 1 Mayıs’ın adının arasına artık bir “ile” yerleştirmişti. Yine de DİSK’İN 1 ay öncesinden yaptığı çağrı ile başlattığı önlemlere rağmen 1977’de 37 insanın ölümü ve 200 insanın yaralanmasına engel olunamamıştı. Beş yüz bin emekçinin katıldığı etkinlikte, ifadelere göre DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in konuşmasının sonlarında halkın üzerine açılan ateş ileriki yıllarda da sürekli gündeme getirilen bir yasağa temel atmaktaydı: Taksim’de 1 Mayıs’a katılamazsınız!
Tüm tartışmalara rağmen “Kanlı 1 Mayıs’ın” kayıplarını anmak için halk ertesi yıl yine Taksim’deydi. Yine de bu olay ülkenin mevcut karmaşası ile birleşmiş ve 1979’da sıkıyönetim komutanlığınca 1 Mayıs’ta Taksim’de kutlama yasaklanmıştır. Bu durum darbe ve darbeye müteakip yıllarda da sürmüş ve ancak 1987’de sendikalar öncülüğünde bazı milletvekilleri, aydın, sanatçı ve bilim adamları ile birlikte yaklaşık 1000 kişilik bir grup Taksim Anıtı’na 1 Mayıs şehitlerini anmak üzere çelenk bırakmak istemiş ama polis sadece milletvekillerinin araçla anıta ulaşmasına izin vermiştir. Esasen darbe ile Bahar Bayramı adı altında tatil edilen 1 Mayıs işgünü halini almış ve bu da 7 yıllık darbe baskısı sürecinde kitlelerin mevcut güvenlik korkularına geçim dertlerini eklemlemiş ve işçi kitlelerini apolitik ve kendini sokaklarda aramaktan uzak bireyler haline getirmeye katkıda bulunmuştur.
90’lı yıllar boyunca da 1 Mayıs’ın topyekün kutlanamayışı yahut Taksim’in 1 Mayıs’a kapatılması durumu sürmüş ve bu keskin tavra takınılan tutumun bedelleri yine bedenlerle ödenmiştir. İyiden iyiye çıkmaza giren bu tartışma 1 Mayıs’ın 29 Nisan 2009’da “Emek ve Dayanışma Günü” adı altında tatil olması ile uzlaşma kapıları açmış ve nitekim 2010’da kitleler 32 yıl sonra yeniden Taksim’de idiler. İfade kullanımındaki uzlaşımcı tavra rağmen hükümet açtığı taksim kapılarını yeniden kapatmış ve 2013’de İstanbul neredeyse OHAL’e getirildi.
Meşrutiyetli yıllarda ve işgal döneminde temelleri atılan 1 Mayıs kutlamaları; 1976’da kendini yeniden kurmuş ve anlamlandırmıştır. Kanlı 1 Mayıs’ın ardından anma törenleri halini de alan kutlamalar; kendileri ile taksim arasında tarihsel olarak kaçınılmaz bir bağ kurmuştur.
[box_dark]KAYNAKÇA[/box_dark]
- İlk 1 Mayıs – Soner Yalçın: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/8796553.asp
- http://www.bianet.org/bianet/siyaset/121804-sol-taksim-de-1-mayis-i-degerlendiriyor
- www.radikal.com.tr