Bundan birkaç ay önce New York Times’ın yayınladığı 21. Yüzyılın En İyi 100 Kitabı listesi1
benim için zaten öldüğünü bildiğim birinin selasını dinlemek gibiydi. Son 5 yılda verilen tüm
Nobel ödüllerinden sonra ‘’Allah Allah, çok acayip; bu da kimmiş?’’ deyip o yılın en iyi yazarı
seçilen kişiyi tanımayacak kadar cahil olmaktan hayıflanıp sonrasında bu insanları özünde
kimsenin tanımadığını fark ediyorum. Özellikle Louise Glück, Jon Fosse, Patrick Modiano
gibi edebiyat dünyasında bilinirlikleri kısıtlı bir alanda kalan yazarların, hatta yazar
kalmadığından olsa gerek Bob Dylan’ın dahi, Nobel Edebiyat Ödülü aldığını düşünecek
olursak edebiyatın küresel çapta bir kısırlık içerisinde olduğunu söyleyebiliriz, sanırım.


İşi daha da komik kılan şey ise 21.yy.da Nobel ödülüne layık görülen yazarların2 birçoğunun
eserlerini 20.yy.da üretmiş olması. Bu kategoriye Maria Vargas Llosa, Mo Yan, J.M. Coetzee
gibi efsaneler dahil olduğu gibi Kazuo Ishiguro ve Harold Pinter gibi neden bu listede olduğu
sorgulanan yazarlar da var. Bakalım Nobel komitesi isimsiz yazarlara mı yer vermeye devam
edecek yoksa yıllardır ödülün en büyük adayı olarak görülen Haruki Murakami’ye vermeme
inadını kıracak? Peki New York Times 21. Yüzyıl listesinde neler oluyor?

Haruki Murakami, otoriteler tarafından yaşayan en büyük yazarlardan biri kabul ediliyor.

Listede dilimize çevrildiği halde bizim edebiyat çevrelerimizde pek tutmamış pek çok kitap
var: Ian McEwan, Roberto Bolano, Philip Roth ve Cormac McCarthy gibi ünlü isimler araya
serpiştirilmiş olsa da bu liste genel olarak bir Amerikan edebiyatı listesi diyebiliriz. Bir iki
“göstermelik” Avrupalı edebiyatçı dışında liste genel olarak Amerikan edebiyatını aktarıyor,
hatta yüksek sıralardaki bir sürü eser – bir iddia olarak – Amerikan toplumunu anlamayı
hedefliyor. Elena Ferrant, Jonathan Franzen gibi yazarlar bu işin ustaları da diyebiliriz. ABD
sıkı bir ekonomik himaye altına aldığı dünyaya çağdaş edebiyatla da yayılmaya çalışıyor.
Edebiyatı burada kullandığımız anlamıyla bitiren şey Beat kuşağı gibi akımlar değildi, aksine
onlar kaliteli yazının son demleriydiler. 1980’lerle beraber dünya yoğun bir refah dalgasına
kapıldı. Neoliberal politikalar dünyadaki bütün ülkeleri bir bir globalize etmeye başladı.
Yaklaşık 20 yıl içinde internetin de yaygın bir biçimde curcunaya dahil olmasıyla kültürler
arasındaki farklar kapanmaya başladı. Tüm dünyanın Amerikalaştığı bu dönemde Avrupa da
karikatürize oldu. Fransa şık kafelere ve kruvasana, Almanya bir organize sanayi bölgesine
ve İngiltere de yağmurlu sokaklara dönüştü ve öylece kaldı. Yeni ve dinamik olan
Amerikalıdır artık, anlatılacak her şey oradadır veya onların perspektifiyle anlatılır.

İhsan Oktay Anar, globalizmin tersi yönünde aksine kendi sesiyle edebiyat üreten isimlerden.

Bizim edebiyatımız da aynı sıkıntıları yaşamakta. Türkiye’deki en popüler beş edebiyat
dergisinin hepsinin içinde aynı hikayeler anlatılıyor ve yazılıyor. Yine biz de İhsan Oktay Anar
gibi 20.yy.da serpilmiş isimlere dayanıyoruz. Edebiyatımızda 2024 yılı itibariyle fabrikasyon
icabı kısa öykü yazılıyor. Market rafında gördüğü dergiyi alan kişinin kafasını hiç yormadan
okuyabileceği şeyler var bu dergilerin içinde. Doğrusu edebiyatımız artık yalnızca tekilleşmiş
edebiyat kültürünü tekrar ediyor. İşte bu kültürel tekilleşmeye bir de daha az tehlikeli hayat
koşulları eklenince edebiyat mevzubahis kıtlığa girmiş oldu. Geçtiğimiz yüzyıllarda insanlar
hayatlarında anlatacak şeyler yaşadılar; savaşlar, göçler, soykırımlar, eşkiyalar gibi gibi.
90’larla beraber normal bir vatandaşın en büyük derdinin işyerinde mobbing görmesi veya
Wi-Fİ kesintisi olduğunu düşünürsek buradan elbette şaşırtıcı bir edebiyat çıkmayacaktır. “Ice
latte”, doğalgaz ve İnstagram’la olacak şey değil edebi verim. Anlatılabilecek bir iki vasat altı
21.yy. sorunu vardı, onun da zaten iyice tadını kaçırdık. Ben artık elinde iş çantası olan gömlekli
bir adamın metroya binmesinden sıkıldım. Siyahilerin ve eşcinsellerin yaşadığı zorlukları
anlamakla birlikte tokum da. Öte yandan artık köye yerleşme ve yeşile dönme fikri de bayat.


Umutlar toptan mı tükendi çok sevdiğimiz edebiyat için? Doğrusu, enseyi hemen karartmamak lazım;
dünya yeniden hayatta kalmayı başarabilenlerimizin süper kitaplar okuyacağı yıllara doğru
gidiyor gibi. Bir kural olarak şunu hatırlatıyorum en sonda kendime: Zor zamanlar, iyi edebiyat
yaratır.

Kaynakça:
1https://gazeteoksijen.com/yazarlar/hulya-celik/the-new-york-times-21-yuzyilin-en-iyi-100-kita
bini-secti-217230

2https://tr.wikipedia.org/wiki/Nobel_Edebiyat_%C3%96d%C3%BCl%C3%BC_sahipleri_listesi

Görseller babil.com’dan ve New York Times’dan alınmıştır.

Leave a Reply