Yaşadığımız, hatta ayak bastığımız şehirlerin hepimiz üzerinde türlü türlü etkisi olabiliyor. Mesela ben, Ankara’da doğdum ve büyüdüm. Bu şehri gerçekten seviyorum. Bunu dediğim zaman insanlar garip karşılıyor ve farklı şehirlerden gelen arkadaşlarım, bu kasvetli şehirde neleri sevdiğimi sorgulayabiliyor. Bence bunun cevabı yaşadığımız anlarda gizli. Aslında yaşanmışlık kelimesi klişe gelebilir. Ama bu haklı klişeye yeni bir bakış açısı getirmenin vakti geldiğini düşünüyorum. En basit noktadan başlayabiliriz.
İnsanların geldikleri şehirlerden beklentileri vardır. Bu beklentileri ise kendi konfor alanlarını ve fikirlerini oluşturduğu yerler oluşturur. Geldikleri yer ne kadar konforlu olursa olsun o insanların beklentisini karşılamayabilir. Bunun sebebinin de o insanların konfor alanlarında oluşturduğu anlar olduğunu düşünüyorum. Aslında bu o anların özlemidir. Yerine başkasını koyamayacak olmanın verdiği hüzündür. Bir nevi ev özlemidir aslında yine bilinen klişe haliyle. Belki ben de Ankara’yı bu yüzden seviyorumdur. Şimdi diyeceksiniz e bunu biz biliyoruz zaten. İnsan evini özler. Evet tabii ki de insan evini özler fakat evi ev yapan o evdeki anlardır. Yeni anlar oluşturabilmek insanı daha uyumlu ve yaşadığı ortama adapte kılar. Yeni anlar oluşturabilen, yeni evlerini kabul eden bir insanın edindiği bakış açışı, o insana çok şey katar.
Benim için önemli olan bir kavramdan bahsetmek istiyorum tam olarak bu noktada. Özgürlük. Yanlış okumadınız. Bağlılık ya da bir evinin olduğunu hissetmek, aidiyet duymak güzel bir duygu fakat farklı yerlere adapte olamadığımızda hayat kalitemizi düşürüyor ve iyi olanı görmemizi engelliyoruz ve kendimizi yine konfor alanımızı özlerken bulup, oraya bağımlı kalıyoruz. Bu noktada da kendi özgürlüğümüzü kendimiz kısıtlamış olabiliyoruz.
Aslında gittiğimiz her yerde bize ait olanı bulmak zorunda değiliz. Farklılıkları kabullenip, benimsediğimiz zaman aidiyet savaşını bitirmiş oluyoruz ve asıl kazanan biz oluyoruz. Bu noktaya geldiğimiz zaman, gittiğimiz herhangi bir yer bizi zorlamamaya başlıyor ve korkularımız azalıyor. Rutinlerimize bağlı kalmadığımız an özgürleşiyoruz ve yeni deneyimlere açık oluyoruz. Bu sayede hayatın değerini kavramaya başlıyoruz ve daha güçlü duruyoruz. Örneğin, ilk defa farklı bir şehirda yalnız başınıza yeni bir hayata başladığınızı düşünün. Başta zorlayabilir, hatta bazılarımız için daha da zor olabilir. Yeni bir yere alışmak, eski rutine olan bağlılık, ev özlemi, konfor alanı arayışı ve daha sayamadığım nice duygular ve düşünceler bizi esir alabilir. İnsan her şeye alışmak istediği zaman alışır fakat bu süreci nasıl yönettiği önemli. Başka bir deyişle, bu süreci yara almadan yürütmek bazen hayati olabiliyor. Bunun için de bakış açısını değiştirmek önemli. Bence bunun en kolay ve temel yolu anda kalabilmek ve yeni anlar yaratabilmek. Mesela, gezmek istiyorsanız, gezin. Keşfetmek istiyorsanız, keşfedin. Lokal yerlere gidin. İlla şehir merkezinde bilindik restoranlar, müzeler, lokal yerler dedim diye turistikleşmiş yerlilerin olduğu yerlere değil de mahallelere gidin. Sokakları, caddeleri tanıyın. Buralarda kulaklığınızı takın ve sanki hep bildiğiniz bir yerdeymişçesine yürüyüşe çıkın. Bunu yaparken bir amacınız olmak zorunda değil. Tıpkı evim dediğiniz yerde de bir amacınızın olmak zorunda olmadan kendinizi rahat hissettiğiniz gibi. Kendinize zaman tanıyın. Zamanla benimseyeceğinize inanıyorum. Bunu yaparken asla eviniz olarak bildiğiniz yer ile kıyaslamaya girmeksizin, oradaki anlarınızı burada taklit etmeksizin ve bulunduğunuz yeri küçümsemeksizin, beklentilerinizden arınarak, akışta kalın. Oradaki anın size getirdiklerini kabul edin ve kucaklayın. Unutmayın ki, ilk evinizde bir zamanlar sizin için bir ilkti. Önce deneyimlediniz ve sonra da deneyiminizin içindeki anları benimsediniz. Hayat deneyimlerden ibarettir. Anda kalarak kendi deneyiminizi özümsemenin yararınıza olacağını düşünüyorum. İnanıyorum ki yeni evlere, yeni hayatlara, yeni alışkanlıklara, bizi konfor alanımızdan çıkartan ve yenileyen her deneyime minnettar olup kucak açmanın biz insanlara kattığı değer ve verdiği özgürlük paha biçilemez.
Kaynakça
https://perspektif.eu/wp-content/uploads/2021/01/ingilterede-musluman-gencler.jpg