Not: Yazıyı okumadan önce en alttaki videoyu açmanız şiddetle tavsiye edilir.

Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
Eşini gaib eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyâm-ı nev-bahârı arar.

Bugün, Ankara’ya sezonun ilk kar tanesi teşrif buyurdular. Zaten günlerdir bekleniyordu bu şanlı misafir. “Kar” imgesinin asıl olarak şiirdeki yerini incelemek istiyorum bu yazımda.

Yukarıdaki dörtlük Cenap Şahabettin’in  “Elhan-ı Şita” adlı şiirine aittir. Kısaca değerlendirirsek; beyaz titreyiş (lerze), sembol olarak ölüme kapı aralasa da salt anlamda titreme nedeninin soğuk ve kar olduğu da açıktır. Tüm bunlar, aslında “eşini kaybeden bir kuş”un özelliğidir ve yağan kar bir kuş gibidir. Böylelikle, şiirin yalnızlık mefhumu ile başladığını görürüz. “Bir beyaz lerze” ifadesini sadece kar için düşünmek de olağandır ki “bir” kelimesi ve ardısıra gelen “eşini gâib eyleyen” ifadesi tüm kar yağışlarının tek bir kar tanesi ile başlangıcına işarettir. Dumanlı uçuşun arayışı ise ilkbahardaki huzur ve canlılıktır.

Bin yıldan uzun bir gecenin bestesidir bu; 
Bin yıl sürecek zannedilen kar sesidir bu.

Zihnim bu şehirden, bu devirden çok uzakta, 
Tanbûri Cemil Bey çalıyor eski plâkta.” 

Yahya Kemal Beyatlı’ya ait olan “Kar Mûsikîleri” şiirinde ilk beyit itibariyle sıkıntı ve kederi karşılayan “kar” sanatçıyı karamsarlığa iter. Ele aldığımız beytin ikinci dizesinde ise sanatçı, bu sıkıntıların hiç bitmeyeceğini düşünür. Bu sanatçının karamsarlığının göstergesidir. Devam eden dizelerde sanatçının üzerindeki sıkıntı ve hüzün devam etmektedir. “Kar” imgesinin karşıladığı bu sıkıntılar sanatçıyı o kadar sarmıştır ki, sanatçı yaşamdan ve yaşadıklarından uzaklaşmıştır.

"Kar ve yalnızlık..."

“Kar ve yalnızlık…”

Esiyor tane tane yine beyaz bir rüzgar. 
Söyleyin hangi kuşun kanatları yolundu? 
Yine hangi ağaçtan döküldü bu yapraklar? 
Yağan beyaz bir sükut, bir mahşerdir sanki kar! 

Bir hicret sevdasıdır ruhumu sardı yine. 
Ruhum gibi pervasız yoldaşlar da bulundu. 
Ruhum karıştı gitti bu kar tanelerine; 
Şimdi yağan kar değil, ruhumdur kar yerine

“Kar ve Ben” şiir ise Cahit Sıtkı Tarancı’ya aittir. Sanatçının bu şiirinde ‘’kar’’ ilk dize itibariyle esen rüzgara benzetilir. Bir sonraki dizede ise kar taneleri kuş tüylerine benzetilmiştir. Üçüncü dizede ise karın yağışı insanı hüzne ve karamsar havaya sokan sonbaharla bütünleştirilmiştir. Bu yönüyle ‘’kar’’ yağışı sonbaharda ağaçların yaprak dökmesiyle tasvir edilmiştir. Sanatçının, bu dizeler itibariyle ‘’kar’’ imgesine yüklediği anlam yönünden Yahya Kemal’e benzediğini söyleyebiliriz.

Daha bir sürü şair kar hakkında şiir yazmış, anlatmak istediklerini karı bir imge olarak benimseyip ona yüklemişlerdir. Genel olarak şairler hüznü ve yalnızlığı kar üzerinden anlatmışlardır; belki de karın mahmur ve aheste inişi onları bu düşünceye iten sebeplerden biridir. Kar sadece şiirde değil roman, deneme ve tiyatroda da önemli yer tutar. Sahi kar demişken İncesaz’a ait olan “Kar” adlı parçayı dinlememek olmaz. Bu parça da hüznü taşır içinde. Buyrun efendim buradan yakın.

Leave a Reply