Eleştirel gerçekçi üslubuyla bireysellik ve toplum konularını irdeleyen Henrik Ibsen, Hedda Gabler oyununda da bunu kadın gözünden yansıtıyor.
Erkek egemen toplumun yan etkilerini yavaş yavaş hissettiriyor oyun. General bir babanın kızı olan Hedda, babasının gölgesinden kurtulamıyor. Ya da, belki de kurtulmak istemiyor. Piyanosunun üstünde asılı duran general baba figürü oradan kızını izlemeye devam ediyor. Çıkmaza düştüğünü hissettikçe, sıkışık dünyasından kurtulmak istedikçe yardım istercesine babasına uzatıyor ellerini ya da babasından alıştığı silahlarıyla oynamaya başlıyor. Hedda, babasını örnek almış bir kız. Kadın olmak zor, ‘hayata hükmedememek’ zor, kendi hayatına hükmedememek ise çok daha zor…
Toplumda var olabilmek için erkeğe ihtiyaç duyan, özgürlük düşkünü bir kadının var olma uğruna yok oluşunu izliyorsunuz saatlerce. Babası ölünce, evlenme gerekliliğini yazar bir iş adamıyla evlenerek gideren Hedda, alıştığı silahlı ve atlı dünyasından hızla uzaklaşır. Bu evlilik türünden Virginia Woolf da bahseder. Bir kadın, bir evin hanımı olduğunda ancak sözü dinlenebilir ve misafirlerini kabul edebilir der. Evli olmayan kadın, süs bitkisinden farksızmışçasına davranılır. Kocaman bir evin içinde, kocaman iç sıkıntılarıyla baş başa kalır. Kocasının yetersizliği, halanın Hedda’nın bedeni üzerindeki imaları, hakim beyin yozlaşmış ruhu ve olayları daha da karıştıran tesadüfler… Kendi hayatına hükmedemeyen Hedda, eski erkek arkadaşının kaderini elinde tutmak ister. Nitekim, hükmetmek içine işlemiştir.
Yaşam alanı daraldıkça, hırsı, tutkusu bilenir. Lovborg’un hayatını değiştirir bir gecede, sonunu kendi yazmak ister. ‘Güzel bir son olsun Lovborg’ der hatta silahı verirken. Başlarda hakim beyle konuşmalarından sezilir Hedda’nın hırsı. ‘Bazen içimde enteresan tuhaf hisler duyuyorum. Kendime hakim olamıyorum. Bunun sebebini kendime bile açıklayamıyorum.’ der Hedda ve layığıyla yapabileceği tek şeyin can sıkıntısından ölmek olduğunu söyler kahkahalarından önce. Eski erkek arkadaşına hükmettiğini sanıp, intiharını över fakat hakim olayları açıkladığında intiharın ‘güzel’ yanı kalmaz. Hedda’nın can sıkıntısı her şeyi yerle bir etmiştir. Kocasının işkolikliği ve kayıtsızlığı Hedda’yı hakim için savunmasız bir av haline getirir. Hükmedemeden daha çok hükümdar bulur etrafında Hedda ve kendi hayatını kimsenin ellerine bırakmadan alır. Her anlamda; ‘kendi’ olamayan bireyin, çaresizliğinin, özgürlük tutkusunun en acı örneğidir Hedda, Hedda Gabler.