Karikatürist olmak, basit bir tabirle, çizdiğiniz gazete ya da dergideki düşüncelerini 1-2 sayfada anlatan yazarların aksine, kendine verilen o küçük alanda düşüncelerini sığdırabilmektir. Karikatüristlik ressamlıktan da farklıdır fotoğrafçılıktan da. Karikatürist, ressamlar gibi sadece kendi iç dünyasından bir şeyler yansıtıp fildişi kulesine çekilemez çünkü bilgi ve birikimi yüksek olan Mehmet Bey de sanatçının ne demek istediğinden kendince çıkarımlar yapabilmeli sokaktaki Ahmet Amca da. Karikatürist fotoğrafçı gibi tamamen gerçeğe bağlı kalamasa da gerçeğin sınırları dışına da çıkmamalıdır. Karikatürist kendi zihnindeki olayların yansımalarının fotoğrafını çekmelidir aslında. Kısacası karikatüristlik zor iştir anlayana…
Karikatürler ne yazık ki bizim ülkemizde, bir kısım azınlığı dışarıda bırakırsak, bir türlü günlük siyasetin tekelinden kurtulamamıştır. Karikatüristlerimizin büyük bir kısmı, siyasetin o dar görünümlü zihniyetinden kurtulup da bir türlü kendilerini fikir dünyalarının enginliğine bırakamadılar. Karikatürlerin amacının sadece siyasi yergi olduğu yanılgısına kapılıp kendi akıllarının sınırlarını zorlayamadılar. Diğer bir kısmı da karikatüristlerin aslında insanlar tarafından beğenilmesinin espri odaklı olduğunu düşünerek saf komediye yönelerek bir yanlışa kapıldılar.
Açıkçası karikatürlere bakış açım geçtiğimiz ay gittiğim “İnsanoğlu Kuş Misali” sergisiyle birlikte değişti. Bir arkadaşımın tavsiyesiyle gittiğim bu sergide ne yazık ki ülkemizde hakkettiği saygınlığı ve tanınmışlığı elde edemese de dünya çapında üne sahip olan Selçuk Demirel’in eserleriyle tanıştım. Bu sergide karikatüristimizin 40 yıllık zihin serüveninin yansımalarını içeren her biri birbirinden güzel olan karikatürlerini görünce Orhan Pamuk’un Selçuk Demirel hakkında söyediği, “Selçuk Demirel’in çizgilerini sevmemek mümkün mü? Onun resimlerine bakarken kendimizi olduğumuzdan daha akıllı bulduğumuz için severiz Selçuk’un çizgilerini. Yüzümüzde beliren gülümseme hicvetmenin, başkalarının zayıflık ve kusurlarını ortaya dökmenin sevinci değildir. Dünyayı akılla görmenin, Selçuk Demirel’in çizgilerine bakarken zeki olabilmenin memnuniyetini verir bize.” övgüsünün nedenini anlamak çok da zor olmasa gerek.
“Dünyada iki tür şair vardır: kötü şairler ve çok kötü şairler. İyi şair zaten olunmaz, bir iki tane gelişmiştir topu topu: Homeros, Shakespeare… Kötü şair olmaya çalışmak gerek. Olabildiğince… Çok kötülerin, bayağıların arasına düşmemek…” Oktay Rıfat şiir ve şairlik hakkındaki görüşünü bu şekilde anlatır. Sözün doğruluğu yanlışlığı tartışılabilir ama bu söz karikatüristler için söylenmiş olsaydı eleştirmenler tarafından her daim tam not almayı başarmış olan Selçuk Demirel’in iyi karikatüristler arasında yer alacağı sanırsam yadsınamaz bir gerçek olurdu.
Selçuk Demirel Kimdir?
1954 Artvin doğumlu olan dünyaca ünlü karikatürist Selçuk Demirel lise ve üniversite öğretimini Ankara’da tamamlayıp 1978 yılından beri hayatını Paris’ te devam ettirmektedir. Karikatürleri dünyaca ünlü Fransız Le Monde, Amerikan The Washington Post, The Wall Street Journal ve New York Times gazetelerinde yayınlanmıştır. Avrupa’nın birçok ünlü şehrinde ve Japonya’da karikatür sergileri açılmıştır. Yazdığı eserlerle toplumun 7’den 70’ine herkese hitap edebilmeyi başarmış bir yazardır.
Not: Selçuk Demirel’in çizimleri 31 Ağustos’a kadar Taksim’deki Fransız Kültür-Sanat Derneği’nde sergilenmeye devam edecektir.
Kıssadan Hisse
Sanatçının dinine, diline ve ırkına bakmaksızın sahip çıkan Fransızlar’ın neden sanatın her dalında bu kadar başarılı olduklarını anlamak zor olmasa gerek.