Bilkent Oda Tiyatrosu, “American Blues” ile seyircilerine kapılarını açtı. Ön gösterimi 26 Mart’ta gerçekleşen oyunun dili İngilizceydi ve 16 yaş sınırı içeriyordu. Bilkent MSSF öğrencilerinin 3, 7 ve 17 Nisan’da sergilediği oyunun yeniden sahnelenip sahnelenmeyeceği ise henüz belli değil.

Tennessee Williams’ın yazdığı “American Blues” iki kısa hikâyeden oluşuyor.  İki hikâye de iki kişi arasındaki diyaloglar üzerine kurulu. İki hikâyede de ilişkilerin birbirini yoran karmaşıklığı, kalabalığın arasındaki yalnızlık, bunun oluşturduğu hüzün konu alınmış.

4 (2)

This Property is Condemned

Okulunu asan ve tren raylarında karşılaşan Willie ile Tom’un karşılaşma hikâyesini izliyoruz önce. Hikayenin adı “This Property is Condemned”. (Türkçe karşılığından tam emin olamasam da; Lanetlenmiş Mülkiyet). Dekor gerçekten çok başarılıydı. Küçük sahnenin ortasına kurulmuş tren rayı, ağaçlar ve loş bir ortam… Willie, ailesi tarafından terk edilmiş bir kız çocuğu… Güzeller güzeli ablası Alva ile yaşamış ancak Alva’nın ölümüyle tamamen yalnız kalmış. Güzel ablasının hayatında birçok erkek olmuş ve ablasının ölümüyle, Willie onları da kaybetmiş, tamamıyla yalnız ve kınanmış o mülkiyette tek başına yaşıyor. Willie gerçekten çok başarılı canlandırılmıştı, ablasının yaşadığı havai hayatı anlatırkenki anlık heyecanlanışları, yalnızlığını örtmeye çalışan sakin konuşmalarıyla, Willie’nin hissettiği tüm duygular seyirciye aktarılıyordu.

4

Talk To Me Like the Rain and Let Me Listen

İkinci hikaye, “Talk to Me Like the Rain and Let Me Listen – Yağmur gibi Konuş ve Dinlememe İzin Ver”, yağmurlu bir yaz günü küçük bir yatak odasında bir çift arasında geçen diyalogu anlatıyor. Önceki gece sarhoş olmuş ve detayları hatırlamayan adam sabah zar zor uyanır. Üstünde kesikler ve yaralar vardır. Ne olduğunu hatırlamaya çalışır, hatırlayabildiklerini sandalyede sessizce oturan kadına anlatır. Bu sırada sürekli yağmur yağmaktadır ve kadının ne istediğini bilmeyen adam isyan eder. Konuş benimle, yağmur gibi, dinlememe izin ver! En sonunda kadın konuşmaya başlar. Gitmek istediği söyler, uzaklara gitmek istediğini tek başına. Bir otel odasında, hiçbir arkadaşı olmadan, dünyada neler olduğunu bilmeden, yaşlanmak istediğini anlatır. Yıllar sonra aynaya baktığında beyazlamış saçlarıyla, o otel odasında tek başına yaşamanın nasıl güzel bir duygunu olduğunu hayal eder, endişe olmadan, sorumluluk olmadan, üzüntü olmadan.  Herkes biraz düşünmüştür bunu, sorumluluklardan, hayal kırıklarından kaçmayı, tek başına sakin bir hayat sürmeyi. Bu hikâye de kadının acı sessizliğini ve kurduğu bu yalnızlık hayalini izlerken ister istemez yalnızlığı düşünüyorsunuz, hem hüzün hissediyorsunuz hem de huzur.

 

Bu iki hüzünlü hikâye ile açılış yapan Bilkent Oda Tiyatrosu’nda daha birçok güzel oyun sergilenecek gibi. Takip etmenizi ve gitmenizi öneririm.  Oyun biletleri mybilet.com’dan satışa sunuluyor ancak tiyatroda koltuk numarası yok. Zaten adı gibi küçük bir odada yer alan ve kişi kapasitesi oldukça az olan bir tiyatro… Oyunlar GE 250 ve 251 dersleri kapsamında puan da verdiğinden biletlerin hızla tükenmesi muhtemel, gitmek istediğiniz oyunun biletini almak için fazla beklemeyin. Bu tiyatronun açılmasında ve bu oyunun sergilenmesinde emeği geçen herkesi tebrik ederim, her oyunlarının böyle başarılı olmasını dilerim.

 

Leave a Reply

1 comment

  1. alev

    hiç güzel değiiiiil