Ayşedeniz Gökçin… İlk büyük konserini dokuz yaşında veren, heyecanı hiç dinmeyen çok genç bir piyanist… Lisztfied ile ünü dünyaya yayıldı ama onun dışında da birçok başarılı projede, konserlerde imzası var. Dileği klasik müziği gençlerin arasında da yaymak… Ben onu herkesin tanıması gerektiğini düşünüyorum, işte röportajımız…
GazeteBilkent: Londra’da yaşıyorsunuz, birçok ülkede konserler veriyorsunuz, birçok dilde röportajlarınız yayınlanıyor ama Türkiye’de klasik müzik severler dışında hak ettiğiniz kadar tanınmıyormuşsunuz gibi geliyor bana. Sizinle yeni tanışacaklar için kendinizden kısaca bahseder misiniz?
Ankara doğumluyum, lise sona kadar oradaydım ama arada bir dönem Marbella’da yaşadım. Normal okula giderken özel dersler ve yaz festivallerindeki akademiler ile piyano eğitimimi geliştirdim ve 17 yaşında New York’taki Eastman Müzik Okulu’na girdim. Üniversitedeyken astrofizikten dijital sanata kadar müziğin yanı sıra birçok ders aldım. Sonra Kraliyet Müzik Akademisi tarafından mastera kabul edildim ve Londra’ya gitmeye karar verdim. Christopher Elton ile çalıştım, şimdi ise 2 yıldır klasik müziği gençlerin dinlemesini sağlayacak projeler yapmaktayım ve çeşitli yerlerde konserler veriyorum.
Aynı zamanda kedi hastasıyım. İnanılmaz dağınık biriyimdir. Moda, politika ve yabancı dillere merakım var. Bunların dışında normal bir genç kızım.
GazeteBilkent: Juilliard müzik eğitimi almayanlar arasında bile duyulmuş bir yerdir. Niye Juilliard’a gitmek istemediniz?
Juilliard, Precollege’a kabul edilmemin ardından aynı senenin yazında o sırada Oxford’da bulunan ve günümüzün o sırada yaşayan en büyük Bach yorumcusu olan Rosalyn Tureck beni dinlemek üzere davet etti. Davet nedeni ise babamın ona yolladığı, 9 yaşında orkestra eşliğinde çaldığım Bach’in 5 No lu Klavye Konçertosu’nu dinleyip etkilenmiş olmasıydı. Oxford’da beni dinledikten sonra, Juilliard’a gitmek yerine, bir daha böyle bir hoca ile çalışma şansımın olamayacağını düşünen ailem Tureck’den ders almama karar verdi. Bu dersleri İspanya’da almaya başlamamın nedeni ise bizim seçimimiz değildi. Akciğerleri ile sorunu olan Tureck’in ona Oxford havasının iyi gelmediği düşüncesi ile İspanya’daki Marbella’ya taşınması sonucu biz de oraya gittik.
GazeteBilkent: Lisztified nedir? Liszt’i niye bir rock sanatçısı olarak kabul ediyorsunuz? Sizin içinizde de bir rock sanatçısı var diyebiliriz değil mi?
Lisztified terimini ilk ben kullandım. Bu, bir eserin Liszt tarzı ile yeniden yorumlanması anlamına geliyor. Liszt, dünyadaki ilk Rock yıldızı sayılır ama bunu maalesef klasik müzik dinleyicileri dışında kimse bilmiyordu. Binlerce insana konser veren, karavanıyla turneye çıkan, hayır konserleri verip senfoni dinleyemeyen fakir halka kendi düzenlemelerini çalan Liszt; aynı zamanda inanılmaz karizmatik ve tüm kadınları kendine aşık eden bir yıldızmış. Avrupa’yı kasıp kavuran bu sendroma ‘Lisztomania’ denirmiş.
GazeteBilkent: Pink Floyd Classical Concept’i nerelerden edinebiliriz?
iTunes’dan bulabilirsiniz. Diğer “limited edition” yani imzalı olanlar bitmek üzere, onlar sadece web sitemde ve konserlerimde bulunmakta.
GazeteBilkent: Billie Jean müthiş olmuş. Onca şarkısı arasından nasıl onu seçtiniz?
Aslında Billie Jean’in sonuna doğru Smooth Criminal ve Thriller’dan motifler duyacaksınız. Yani ‘mashup’ gibi bir çalışma oldu. Amaç, piyanonun bir pop orkestrası gibi değişik sesler çıkarabileceğini kanıtlamaktı. Dinlerken duyduğunuz her şey piyanodan gelmekte, yaylı sesler bile!
GazeteBilkent: Çalarken kullandığınız tekniklerle klasik piyano anlayışının sınırlarını genişletiyorsunuz. Prepared piano nedir bize anlatır mısınız?
Prepared piyano, enstrümanın tellerinin ve akorunun önceden farklı şekilde, mesela vidalarla manipüle edilmesi anlamına geliyor. Benimki biraz daha farklı çünkü spontane. Örneğin parçaların içinde kırık plak, pena gibi şeyler kullanarak gitar sesini taklit etmeye çalışıyorum.
GazeteBilkent: Dokuz yaşındayken verdiğiniz ilk büyük konserle ilgili neler hatırlıyorsunuz?
Prova sonrası tubaların yanında sek sek oynamıştım. Bir tarafımla çocuk, diğer tarafımla da Bach çalmak üzere olan olgun biriydim. Böylesine büyük bir bestecinin eserini çalmanın getirdiği sorumluluk ile heyecandan ölüyordum. Müziğin muhteşem olması beni büyülüyordu. Çok garip bir tecrübeydi. Adrenalin doluydu!
GazeteBilkent: Sadece bir sokak müzisyeni olmak ister miydiniz?
Hayır. İyi bir klasik müzisyen olmak için 20 yıldır uğraşıyorum ve sonu gelmiyor. Kaynaklar, eğitmenler ve olanaklar gerekiyor. Bunlar tabii ki sokakta sağlanabilecek şeyler değil. Yani sokakta bir bilim adamı olunmayacağı gibi klasik müzisyen de olunamaz. Fakat sokaklarda halka çalmak çok hoşuma gider. Herkesin duyacağı şekilde çalışmalarımı insanlarla paylaşabilmeyi isterim! Bu nedenle sadece konser salonlarında değil farklı yerlerde, halka açık konserler vermeyi planlıyorum. Londra’da yaptım, belki başka yerlerde de mümkün olur.
GazeteBilkent: Yıllar önce Kremlin’e davet edilmek sizin için nasıl bir dönüm noktası oldu?
Rus sanatçılara inanılmaz bir saygım var, bence en iyi artistler oradan çıkmakta. Hem duygulu, hem disiplinliler… Bu yüzden Moskova’da çalmak aslında bir sınavdı benim için. Chopin resitali vermiştim ve beni oraya davet etmiş olan rahmetli Nikolai Petrov konser sonrasında elimi öpmüştü. İnanılmaz bir duyguydu. Şimdi gitsem yine o kadar heyecanlanırım.
GazeteBilkent: Piazzolla Piano Pop fikri nasıl ortaya çıktı?
Öğrencilik yıllarımda bir DJ ile yaptığım çalışmaydı. Albümün çıkması biraz zaman aldı fakat simdi onu geliştiriyorum. Bir perküsyonist ve canlı yaylı orkestra eşliğinde Arjantin’de turne düşünüyoruz.
GazeteBilkent: Community’s Child vakfı ile nasıl bir araya geldiniz?
Libertango klibimdeki piyanoyu onlar verdiler; bu sayede tanıştık. Ben de vakfa destek olmak istedim. Klipteki ana tema da zaten kadın haklarıyla ilgili.
GazeteBilkent: Bundan sonrası için sizden neler beklemeliyiz, sırada gene Lisztfied bir çalışma mı olacak?
Grunde/klasik albüm, ismini söylemiyorum! Ayrıca Chopin albümü üzerinde çalışmaktayım. Belki bir Pink Floyd piyano konçertosu da gelir kim bilir!
GazeteBilkent: Yakın zamanda Türkiye konseriniz olacak mı?
Nisan’da Ankara Festivali’nde olacak.
GazeteBilkent: Çok yoğunsunuz, bunaldığınızda nasıl rahatlarsınız?
Bunalınca arkadaşlarımla buluşup dans etmeye gidiyoruz. En iyi yöntem!
GazeteBilkent: Röportaj için çok teşekkür ederiz, başarılar diliyoruz.