Milliyetçi Hareket Partisi belki de tarihinin en kritik, en önemli, en keskin dönemeçlerinden birisinden geçiyor. Bu öyle keskin bir viraj ki; eğer  MHP bu virajı sağ salim dönmeyi başarırsa hiç olmadığı kadar güçlü, hiç olmadığı kadar sağlam bir halk desteğiyle siyaset arenasında kendini gösterebilir. Yok eğer bu dönemeç, MHP açısından olumsuz sonuçlanırsa; bu durumda MHP için sancılı ve sıkıntılı günler başlayacak demektir.

Eminim bahsettiğimiz bu dönemecin şu anda ülke gündemimizin tepesinde yer alan ” Pkk ve Öcalan ile Müzakere Süreci ” olduğunu anladınız. Bu süreç ülkemiz için olduğu gibi siyaset sahnemizin en önemli figürlerinden birisi olan MHP’nin geleceği ve kaderi için de olağan üstü bir önem taşıyor.

Devlet Bahçeli'nin 23 Martta Bursa'da düzenlediği mitingde atılan '' Vur de vuralım Öl de ölelim '' sloganları sürece karşı oluşan tepkiselliğin boyutlarını gözler önüne serdi.

MHPnin 23 Martta Bursa’da düzenlediği mitingde atılan ” Vur de vuralım öl de ölelim ! ” sloganları toplumun bir kesiminde sürece karşı oluşan tepkiselliğin boyutlarını gözler önüne serdi.

CHP’nin sessizliğe bürünmesiyle süreç karşıtlarının ” Ortak Çatısı ” haline gelen MHP  için bu dönemin taşıdığı anlamlar da ciddi şekilde arttı.

Adeta bir seçim ustası olan Başbakan Erdoğan, özellikle seçim zamanı söylemleri, izlediği politikaları ile her daim MHP tabanından oy kapmayı başarmıştı. En son, 2011 seçimleri öncesinde MHP’nin baraj altında kalabileceği iddiaları alıp başını gitmiş, Başbakan da her mitinginde ” Ülkücü Kardeşlerine ” selam çakıp, MHP seçmeninden oy istemişti. Hatta, seçime çok az bir zaman kala ” Ben olsaydım Apo’yu asardım ” demecini vererek Milliyetçiliğin sınırlarını zorlamıştı.

Doğrusu Başbakan bugüne kadar Milliyetçileri etkilemekte, ikna etmekte hep başarılı oldu.

Ancak, Erdoğan’ın bugün  milliyetçilerle bütün köprüleri attığı, hatta Milliyetçi camianın en çok öfke duyduğu kişi konumunda olduğu su götürmez bir gerçek.  Mardin de ağzından çıkıveren o meşhur ” Milliyetçiliği ayaklar altına aldık ” sözü, an itibariyle devam eden nam-ı diğer ” Barış Süreci ” ; Başbakan’ın bugüne kadar hep güzel ilişkiler kurmaya çalıştığı Milliyetçi camia için kabul edilemez gelişmelerdi. Öyle gözüküyor ki önümüzdeki seçimlerde Erdoğan’ın hiç bir milliyetçiyi ikna etmesi mümkün olmayacak.

MHP  için bir başka kayda değer gelişme ise, CHP’nin süreçle ilgili ısrarlı sessizliğini sürdürmesi ve kararsız bir görüntüye bürünmesi. CHP’nin sürece karşı bir tepkisellik göstermemesi CHP içindeki Ulusalcıları her geçen gün biraz daha MHP’ye yaklaştırıyor. Süreçle ilgili kaygıları, korkuları, çekingenliği olan milyonlarca CHP seçmeni için yeni adres MHP olabilir. CHP içinde aradığını bulamayan Ulusalcıların kendisine yaklaştığını hisseden Devlet Bahçeli; hiç yapmadığı kadar ”Atatürk” vurgusu yaparak, Cumhuriyet Niteliklerine  göndermeler de bulunarak Ulusalcılara bir nevi ‘ hoş geldiniz ‘  diyor.

Bütün bu gelişmeleri değerlendirdiğimiz zaman görünen o ki ; MHP şu anda Türkiye’de toplumsal muhalefetin odağı haline gelmiş durumda. Sadece kendi tabanı ve seçmeni için değil, süreçle ilgili olumsuz düşünceleri olan tüm vatandaşlar için bir merkez haline geldi. Ve elbette sürecin nasıl gelişip, sonuçlanacağı da MHP için tarifi mümkün olmayacak kadar önem taşıyor.

Yaptığı açıklamalarda en sert ifadeler hükumete yüklenen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli geçtiğimiz günlerde '' hükumeti vatan İhanetle suçlayarak Cumhuriyet Savcılarını göreve çağırmıştı.

Yaptığı açıklamalarda en sert ifadelerle hükumete yüklenen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli geçtiğimiz günlerde ‘hükumeti ”vatan İhanetle” suçlayarak Cumhuriyet Savcılarını göreve çağırmıştı.

Hiç kuşku yok ki; bir Siyaset üstadı olan Erdoğan’ın şu anda hızla artan MHP oylarını ve MHP’nin toplumsal muhalefetin odağı haline geldiğini anlamaması mümkün değil. Zaten bu farkındalığı yüzünden olsa gerek; her fırsatta en sert sözcüklerle MHP’ye yükleniyor. Başbakan’ın son hamlesi; 1999-2002 yılları arasında görev yapan DSP-MHP-ANAP Koalisyon hükumetinde yapılan yolsuzlukları araştıracaklarını söylemesi oldu…

Esas olan şu ki; Barış Süreci adı verilen bu müzakere dönemi eğer istenilen sonuçları vermez , bu süreç hükumet açısından hayal kırıklığı ile sonuçlanırsa siyasi anlamda bundan en kazançlı çıkan Milliyetçi Hareket Partisi olacak ve belki de önümüzdeki ilk seçimde bugüne kadar yakınından bile geçmediği bir oy oranına sahip olacak.

Ancak; farklı bir ihtimalde söz konusu elbette… Eğer korkulanlar olmaz, toplumsal barış sağlanır, ülke huzura kavuşur, Türkiye terörden bütünüyle kurtulabilirse… İşte o zaman bu dönemi bir ” İhanet süreci ” olarak adlandıran MHP  için sıkıntılı günler başlar. Partinin acil olarak yeni politikalar üretmesi gerekir aksi takdirde küçülmekten ve marjinal hale gelmekten kurtulamaz.

Bu sürecin sonunda MHP için bu iki olasılık dışında bir yol gözükmüyor ve bu iki ihtimal arasındaki büyük uçurum süreci MHP için hayati bir hale sokuyor.

Leave a Reply