Ukrayna’da durum beklenildiği gibi Rusya’nın işgal senaryosuna evirildi. Bu yazının başlangıcında savaşı engellemek için ocak ayından bu yana yapılanları ve neden başarısız olduğunu anlatıp, sonunda da Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik işgaline değineceğim.
Takvimi şimdilik ocak ayına alalım. Ocak ayı başında Rusya hem NATO ülkeleri hem ABD ile görüştü. Ardından batılı devletler de birbirleri arasında görüşüp neler yapabileceklerini tartıştılar. Yapılan görüşmeler sonucunda, iki taraf da masada herhangi bir konuda anlaşamadı. Hem Amerikalı hem de Rus yetkililer daha fazla konuşmaya gerek olmadığını söylediler.
Ruslar yaklaşık üç aydır Ukrayna’nın Donbass bölgesine, Kırım’ın kuzeyine ve Belarus’a askeri sevkiyat yapıyor. Şu ana kadar gelen sevkiyata bakacak olursak, Rusya’nın tam kapsamlı bir işgale hazırlandığını söyleyebiliriz. Hatta, Rusya bu sevkiyatla Ukrayna ötesine bile rahatlıkla geçebilir. Öyle ki Rusya ordusunun yarısının, Ukrayna çevresine konuşlandırıldığı söyleniyor. Nereye kadar ilerleyecekleri, Ukrayna ötesine geçip geçmeyecekleri, tamamen Putin’in ne kadar ileri gidebileceği ve batılı devletlerin tutumuna bağlı gözüküyor. Tabi hepsinden önce belirleyici olacak şey Ukrayna’nın mücadelesi olacaktır.
Rusya ocak ayındaki görüşmeler sırasında NATO’dan ve ABD’den kendi güvenlikleri hakkında bir dizi maddeye dair güvence istedi ama bu maddeleri NATO ve ABD’nin kabul etmesinin imkânsız olduğunu düşünüyordum. Nitekim etmedi de. Maddelerin içerikleri tam olarak belli olmasa da bazıları basına sızdı. Örneğin, maddelerden biri NATO’nun 1997 sınırlarına dönmesini öngörüyor ve 1997 yılından sonra NATO’ya giren ülkelerde herhangi bir NATO üssü bulunmaması talep ediliyor. Bu da NATO’nun bir anda 14 ülkeden çekilmesi demek. Bu 14 devletin de Doğu Avrupa devletleri olduğunu söylemekte fayda var. Rusya bu maddelerin her birinin kabul edilip, yürürlüğe konmasını istedi, aksi takdirde Ukrayna’da gerilimin azalmasının olanaksız olduğunu da söyledi. NATO ve ABD tarafından gelen cevaplar da olumsuz olunca, Rusya Ukrayna sınırına yönelik sevkiyatlarını arttırdı.
Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov NATO ile yapılan görüşmeleri başarısız olarak nitelendirdi. Geçen günlerde konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov da Rusya’nın sabrının sınırsız olmadığını belirtti. Cephe hattına baktığımızda da devasa bir Rus yığınağı görüyoruz. Yapılan sevkiyatlarda binlerce tank, balistik füze ve yaklaşık yüz elli bin asker olduğunu söylemekte fayda var. Ayrıca Rusya birçok gemisini de Karadeniz’e yolladı. Kırktan fazla Rus savaş gemisinin Karadeniz’de olduğu söyleniyor. Tüm bunların yanında, Rusya’nın şu an bile Ural-Altay dağlarından tank sevkiyatı yaptığına emin olabilirsiniz. Çeşitli aralıklarla Ukrayna devlet kurumlarına yönelik siber saldırıları da hesaba katmakta fayda var.
Ocaktan bu yana bu gelişmeler yaşanırken, birkaç gün önce Rusya, Luhansk Halk Cumhuriyeti’ni ve Donestk Halk Cumhuriyeti’ni tanıdı. Hemen ardından bölgeye gönderilecek barış gücü sevkiyatını onayladı. Putin yaptığı tarihi konuşmada bu bölgelerin zaten Rus toprağı olduğunu ve Ukrayna’nın herhangi bir devlet geleneği olmadığını söyledi. Ardından yaptığı bir açıklamada da Ukrayna ile artık Ocaktan bu yana bu gelişmeler yaşanırken, birkaç gün önce Rusya, Luhansk Halk Cumhuriyeti’ni ve Donestk Halk Cumhuriyeti’ni tanıdı. Hemen ardından bölgeye gönderilecek barış gücü sevkiyatını onayladı. Putin yaptığı tarihi konuşmada bu bölgelerin zaten Rus toprağı olduğunu ve Ukrayna’nın herhangi bir devlet geleneği olmadığını söyledi. Ardından yaptığı bir açıklamada da Ukrayna ile artık herhangi bir barış anlaşmalarının olmadığını bildirdi. Bu günlerde savaşın ayak seslerini çok yakından duymaktaydık.
Uluslararası hukuka göre Ukrayna’ya ait olan topraklarda başka bir devletin varlığını tanıyan Rusya’ya batının yanıtı gecikmedi. Rusya’nın Donestk ve Luhansk’ı bağımsız devletler olarak tanımasının ardından gerilim iyice tırmandı. ABD Başkanı Biden, ilk etapta uygulanacak yaptırım listesini açıkladı. Bu listede en çok dikkat çeken madde Rusya’nın batı kaynaklı herhangi bir finans aracına erişiminin engellenmesi. Detayları eksik olsa da bu yaptırım zaten zor günler yaşayan Rus ekonomisini daha da zora sokabilir. İngiltere Başbakanı Boris Johnson batılı devletler arasında Rusya’ya karşı en net tavrı alan isimlerin başında geliyor. Yaptığı açıklamada İngiltere’deki Rus iş adamlarının malvarlıklarına el koyacaklarını ve bu savaşın kaybedeninin kesinlikle Rusya olacağını söyledi. Bunlara ek olarak Nordstream 2 doğalgaz hattının da askıya alındığı açıklandı.
Zaten şu yaşananlara bakıldığında bile, Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi kaçınılmaza yakındı ve tarihler 24 Şubat’ı gösterdiğinde Putin emri verdi. Kırım, Donbass ve Belarus üzerinden Rusya birlikleri Ukrayna’ya girdi. Şu an savaşın dördüncü günündeyiz. Rusya herhangi büyük bir Ukrayna kentini kontrol altına alabilmiş değil. Bunu yapamamasının en temel sebebi Ukrayna hükümetinin ve Ukrayna halkının onurlu mücadelesi. İki taraftan da kayıplar var. Ukrayna şu güne kadar beklenilenden çok daha iyi direndi. Amerikan ve Avrupalı istihbarat raporlarına göre maksimum 72 saat içerisinde düşmesi beklenen Kiev hala ayakta. Sadece Kiev değil, Odessa, Dnipro, Kharkiv hepsi hala ayakta. Ukrayna ordusu ve milleti kenetlenmiş durumda. Rusya açısından da işlerin şimdiye kadar hiç iyi gitmediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. İlerleyen saatlerde ne olacağını kestirmek zor.
Bir sonraki yazılarda da yine Ukrayna üzerine konuşacağız. Son olarak şunları söylemekte fayda var: Ukrayna kaybetse bile, Kiev düşse bile, Rus tankları tüm Ukrayna’yı işgal etse bile, Zelenskiy önderliğindeki Ukrayna halkının mücadelesi asla unutulmayacak. 13 askerin Yılan Adası’nda kendini feda etmesi asla unutulmayacak. Rus tanklarının önünden duran o kişi hiçbir zaman unutulmayacak.