2021 SNOOKER DÜNYA ŞAMPİYONASI: MARK SELBY YENİDEN ZİRVEDE

2021 Snooker Dünya Şampiyonası, her sene olduğu gibi bu sene de İngiltere’nin Sheffield şehrindeki, Crucible Tiyatrosu’nda gerçekleştirildi. 17 Nisan – 3 Mayıs 2021 tarihleri arasında gerçekleştirilen organizasyonda kazanan, “The Jester from Leicester” lakaplı eski dünya şampiyonlarından Mark Selby oldu. Selby finalde, Shaun Murphy’e karşı 18-15’lik üstünlük sağladı ve 4.kez dünyanın en iyisi unvanına sahip olmuş oldu. Covid-19 tedbirleri kapsamında gerçekleştirilen turnuvada, seyirciler de salona tekrar dönme imkanı yakaladı. Çekişmeli eşleşmelerin ,sürprizlerin ve her zamanki gibi klasın ev sahipliği yaptığı organizasyon, bu sene de ağızda oldukça güzel bir tat bırakarak sonuçlandı.

Öncelikle snooker ile ilgili temel bilgilerden bahsetmemiz gerekebilir. Zira, her ne kadar son yıllarda kendine has bir kitlesi oluşmaya başlasa da hâlâ izleyici kitlesi olarak sınırlı sayıda izleyicisi olan bir spor dalı snooker. Britanya’da oldukça ünlü olan sporun çıkış noktası,19.yüzyıl sonlarında Hindistan’da görev yapan İngiliz askerleri olarak kabul ediliyor. İngilizlerin bilardoya olan ilgisinden doğan snooker, belki de bilardonun en “yakışıklı” ve “karizmatik” dalı diyebiliriz. Pool veya üç bant gibi Türkiye’de daha fazla ilgi gören bilardo türlerinin aksine snooker, kendine has çuhasıyla, istekasıyla, toplarıyla ve oyun kurallarıyla diğer bilardo türlerinin hepsinden ayrılıyor. Oynandığı alanın futboldaki yeşil sahayı anımsatan yapısı ve toplarının renkli oluşu, ilgi çeken başlıca özellikleri. Toplamda 15 kırmızı,6 renkli ve bir de beyaz topla birlikte 22 topla oynanıyor. Bu toplar pool toplarından daha küçük ve masadaki cepler de aynı şekilde pool ceplerinde daha dar. Bu etkenler vuruşların zorluğunu arttırmasının yanında, oldukça yüksek konsantrasyon ve sağlam bir mental dayanıklılık gerektiriyor. Snooker masası, pool masalarından daha büyük ve istekaları da normal istekalara göre daha kısa ve ince bir yapıya sahip. Snookerın önemli yanlarından biri de puanlama ve oynama kuralları. Sayı alabilmeniz için öncelikle bir kırmızı topu pot yapmanız ve ardından, masada bulunan renkli toplardan biriyle de seriyi devam ettirmeniz gerekiyor. Bu şekilde bir kırmızı bir renkli top pot yapılarak rakibinizden daha fazla puan toplayıp oyunu kazanmanız amaçlanıyor. Gerçekleştirilen başarılı vuruşlar sonucunda ulaşabileceğiniz en yüksek seri 147’dir. Yapılması oldukça güç ve büyük bir zahmet gerektiren bu seri için turnuvalarda ayrıca bir para ödülü verilir. Snookerın oyundaki anlamı ise basitçe şöyle: İsteka topu olan beyaz topun, ulaşmanız gereken hedef topu engellemesini sağlayacak şekilde konumlayarak rakibinize hata yaptırmak. Bunun için genelde renkli toplardan birinin arkasına beyaz top atılır. Çünkü, genellikle beyaz topun ilk temas etmesi gereken top kırmızıdır ve beyazın önüne renkli bir top koyduğunuzda hem rakibinize zor bir vuruş bırakırsınız-snooker bırakmak- hem de rakibinizin faul yapmasını sağlayarak kendi sayılarınızı arttırmış olursunuz. Zaten snooker sözcüğü, kelime anlamı olarak da “zorluk çıkarmak” olarak ingilizce’de günlük dile geçmiştir. Oyunda faul kavramı da vardır ve bu hata rakibinize minimum 4, maksimum 7 puan kazandırır. Oyunu kazanmak için ise rakibinizden daha fazla puan toplamış olmanız gerekir. Snooker oyuncularının günde 8-9 saate varan antrenmanlar yaptıkları biliniyor. Bunu yapmalarının sebebi tabii ki oyunda belirli bir seviyeye gelmek veya bulundukları seviyeyi korumak. Fakat, oyunu kazanmanıza yarayacak etmenler olan; pot yapmak, iyi bir güvenli vuruş ve pozisyon alma gibi özellikler ancak bu sıkı antrenman şartlarıyla mümkün oluyor. Buna bir istisna olarak söyleyebileceğimiz tek isimse Ronnie “The Rocket” O’Sullivan diyebiliriz. Kendisi 2013 Snooker Dünya Şampiyonası’na, sezon içinde sadece bir maç yaparak gelerek şampiyon oldu. Ama Ronnie zaten oyunun gördüğü en yetenekli isim diyebiliriz. Tarihte yapılan en hızlı 147 serisi de yine kendisine ait ki lakabı olan “The Rocket” de buradan gelir. Süresini merak edenler için ise tam tamına 5 dakika 20 saniye. Bunun ne kadar büyüleyici olduğunu şurdan anlayabiliriz, 147 serileri genelde 10 dakikanın üstünde bir tempoyla yapılır. Ronnie aynı zamanda oyunun gördüğü en popüler isim de diyebiliriz. Kendisinin eşdeğeri olarak gösterebileceğimiz isimler: Michael Jordan, Roger Federer gibi isimler olur. Bu isimlerin ortak noktası da kendi sporuna neredeyse tek başına kademe atlatan isimler olmaları. Snooker son yıllardaki gelişimine devam etse de hala çoğu oyuncu Birleşik Krallık’tan çıkıyor. Bunun yanında Asya’dan da önemli isimlerin sporda bulunduğunu görsek de dünyaya yaılan bir spor olduğunu söylemek de biraz yanlış olur. Türk bir sporcunun sıralama turnuvalarında yer aldığını görmemiz ise yakın gelecekte pek mümkün değil gibi.

Futbolda Wembley Stadyumu ne ise veya teniste Wimbledon ne anlam ifade ediyorsa, snooker için de Crucible Tiyatrosu aynı anlama geliyor: En görkemli sahne. Sadece en iyilerin yarıştığı bir taç giyme töreni. Bu seneki şampiyonada da yine pek çok başarılı oyuncu rekabet etti. Son yılların en başarılı isimlerinden olan Judd Trump, kendisinden bekleneni veremeyerek çeyrek finallerde, turnuvada final oynayacak olan Shaun Murphy’e 13-11 kaybederek elendi. Bunun yanında her sene turnuvanın en gözde ismi olan Ronnie O’Sullivan da bir sürprize imza atarak son 16 turunda, Anthony McGill’e yenilerek turnuvaya veda etti. Her ne kadar Mcgill oynadığı oyunla övgüleri hak etse de turnuvanın seyri için maalesef oldukça vakitsiz bir elenme oldu. Diğer bir son 16 eşleşmesi, sporun iki ikonik ismini karşı karşıya getirdi. Bir tarafta 4 dünya şampiyonluğu bulunan John Higgins – ki kendisi birçoklarına göre spordaki en komple oyuncu olarak tanınır – ve diğer tarafta ise 2018 dünya şampiyonu, eğlenceli karakter Mark Williams bulunuyordu. Erken final tadında geçen bu maçta kazanan ise 13-7’lik skorla Mark Williams oldu. Fakat Mark Williams’ın ilerleyişi de turnuvayı şampiyonlukla tamalayacak olan Selby tarafından acı verici bir sonuçla durdurulacaktı, 13-3. Çeyrek finalde Neil Robertson’un da elenmesiyle birlikte, Mark Selby’i oyun olarak kırabilecek pek bir isim kalmamıştı. Shaun Murphy ve Stuart Bingham gibi iki tecrübeli isim hala devam etse de hata yaptırabilecek olan isimlerin çoğu yoldan çekilmişti. Mark Selby ise turnuvanın başından itibaren oldukça istikrarlı bir oyun sergileyerek ve daha da önemlisi oldukça az iniş – çıkış yaşayarak turları geçti. Turnuvada göstermiş olduğu başarılı performansın yanı sıra sergilediği mental kuvvet de şampiyonluğunun en büyük habercisi oluyordu. Selby’nin oyun tarzı genellikle eleştirilen bir tarz aslında. Oyun temposunun bazı anlarda oldukça düşmesi rakiplerinin de sinir uçlarıyla oynamasına sebep oluyor. Tarz olarak en iyi performansındaki bir Novak Djokovic’e benetebiliriz Selby’i. İkisi de fanlar tarafından pek fazla desteklenmese de gösterdikleri oyun ve karakter, karşısındaki oyuncuyu umutsuzluk psikolojisine sokmaları, saygı duyulmalarını da beraberinde getiriyor. Mental olarak çok sağlam olmaları buradaki en önemli faktör diyebiliriz. Yarı finalde yendiği Stuart Bingham da onun bu özelliklerinden rahatsızlığını yenilgiden sonraki röportajında dile getirecekti. Selby’i oyun temposunu düşürmekle ve henüz maç bitmemişken sergilediği hareketlerden dolayı eleştirdi. Tüm bu aksiyonların ışığında finale gelindi. Mark Selby ve Shaun Murphy finalde birbirlerine rakip olurken, Crucible Tiyatrosu da pandemi döneminden sonra ilk defa tam kapasiteyle koltuklarını seyircilere açıyordu. Özlenen o final atmosferi, çekişmeli bir maç ve iki dişli rakiple de buluşunca maçın keyifsiz olma olasılığı oldukça düşüktü. Beklendiği gibi de oldu. Son seansa kadar süren mücadelede kazanan isim Mark Selby oldu. Son seansa üstünlükle giren Selby, Shaun Murphy’nin biraz da olsa kendisini yakalamasına izin verse de Murphy’nin kırmızı topta yaptığı bir hata sonucu masaya geldi ve kupayı alana kadar da istekasını bir daha bırakmadı. Sonuç olarak 37 yaşındaki,3 dünya şampiyonluğu sahimi Mark Selby, 4.şampiyonluğunu da sergilediği sağlam oyunuyla taçlandırdı. Maç sonrası verilen röportajda Murphy onun için,”Granit gibiydi.” ifadelerini kullanarak rakibinin oyun karakterini de özetlemiş oluyordu aslında.

Bilinmezliklerle geçen ve nasıl biteceği belli olmayan bir sezonda, tam kapasiteyle gerçekleştirilen dünya şampiyonası finali, snooker severler için adeta bir hediye gibiydi. Özel vuruşların ve stresli anların olduğu şampiyonada en uzun seri 144 olarak kaldı. Bu seriyi yapan da finalistlerden biri olan Shaun Murphy’di. Seneye Covid-19 etkisinin de azalmasıyla birlikte tüm sezonun seyircili olarak devam etmesi tüm sporseverlerin temennisi. Şu anda araya giren snooker sezonu, üç ay sonraki sıralama turnuvalanın başlamasıyla birlikte tekrar geri dönecek ve heyecan başlayacak. Bu arada Eurosport spikeri Emre Yazıcıol’un da final maçında verdiği habere göre, Türkiye tarihinde ilk defa bir sıralama turnuvasına ev sahipliği yapabilir. Antalya’da düzenlenmesi planlanan organizasyonun Eylül ayında gerçekleştirilmesi bekleniyor. Henüz resmî bir açıklama olmasa da bir sıralama turnuvasının Türkiye’de düzenlenebilme ihtimalinin olması bile tüyler ürpertici diyebiliriz. Böyle üst düzey oyuncuları ülkemizde görmek hem bizim için hem de snookerın Türkiye’de yaygınlaşması için oldukça büyük bir adım olacaktır. Kim bilir belki de Ronnie O’Sullivan’ın 16. en yüksek serisini, Antalya’da gerçekleştirilecek turnuvada canlı takip edebileceğiz.

KAYNAKÇA:

https://livescores.worldsnookerdata.com/

https://www.eurosport.com.tr/snooker/

Leave a Reply