OSMANLI’NIN KURULUŞU ÜZERİNE 1: HERBERT ADAMS GIBBONS

Osmanlı’nın kuruluşu ve başarısı üzerine birçok tartışma yapılmıştır. Osmanlı’nın başarısının temelinde yatan sebeplerin ne olduğu hep merak konusu olmuştur. Yerli ve yabancı tarihçiler, Osmanlı’nın başarısının altında yatan sebepleri kendilerince ifade etmeye çalışmışlar. Yani, Osmanlı’nın kuruluşunu ele alarak kendilerince bazı çıkarımlar yapmışlar. Bu yazımızda ele alacağımız tarihçi Herbert Adams Gibbons. İlerleyen yazılarda bu konuda kendi fikrini belirtmiş tarihçileri de ele alacağız. Konu büyük ehemmiyet arz ettiği için, her bir tarihçiyi geniş biçimde inceleyeceğiz.

Konuya girmeden önce kısaca Gibbons hakkında bilgi verelim.  Gibbons, ilahiyat eğitimi görmüştür. Aslen gazetecilik yapan Gibbons, tarih hakkında fikirler öne sürmesiyle, çağdaşlarının ve günümüz insanlarının hedefi olmuştur. 1910 yıllarında İstanbul’da Robert Koleji’nde eğitim vermiştir. Osmanlı’nın kökeni ve kuruluşunu ciddi olarak ele alan ilk yazarlardan biridir. Bu konuda ortaya attığı fikirler, büyük yankı uyandırmıştır.

Gibbons’un hayatından kısaca bahsettikten sonra asıl konumuza dönebiliriz. Gibbons, ilk olarak garip bir çıkış yapıyor. 15. Yüzyıldan kalma tarihi belgelerin uydurma olduğunu söylüyor ve onları reddediyor. Gibbons’un bu tercihi, aslında Habsburg elçisi Busbecq’inkine benziyor. Cemal Kafadar’ın aktardığına göre, Kanunî Sultan Süleyman zamanında Osmanlı topraklarına gelen Busbecq, Türklerin aslında tarih ve kronoloji bilgisine sahip olmadığını, sadece tarihi devirlerden güzel bir karışım yaptığını düşünüyordu. Gibbons da Busbecq’e dayanarak eski dönem Osmanlı kaynaklarını kâle almadı ve kendince şu sonuca vardı: “Çağdaş kaynakların eksikliğinden ötürü, çıkarımlarımızı Osman’ın başarıları üzerinden şekillendirmeliyiz.” .  Gibbons, temel olarak kabul ettiği bu fikrine güveniyor ve Osman Gazi hakkındaki beyanlarını dile getiriyor. Osman’ın ve aşiretinin aslında pagan olduğunu belirtiyor. Günümüz insanları için oldukça şaşırtıcı bir iddia gerçekten. Özellikle Osmanlı kuruluş dönemlerini anlatan dizilerle milliyetçilik pompalanan şu günlerde… Gibbons, bu durumu Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu adlı kitabında açıkça belirtiyor. Ragıp Hulusi Özden’in çevirdiği kitapta Gibbons, Osman ve aşiretinin Söğüt’e yerleştiklerinde müşrik ( pagan) olduğunu ileri sürüyor. İlerleyen satırlarda da Selçukluların çok mutaassıp olmamakla birlikte bir ihtimal Müslüman olduğunu belirtiyor. Pek tabii olarak da Anadolu’ya yeni giren bu pagan topluluk, Selçuklu soydaşlarının dinini kabul etmekte bir beis görmüyor. Yeni Müslüman bu göçebe Türkler, artık yeni bir gaye edinmiştir kendilerine. Artık dinlerini yaymaya çalışacaklardır.  Bu eski Pagan, yeni Müslüman Türkler, bölgedeki Hristiyan komşularını da Müslüman olmaları için zorladılar Gibbons’un dediğine göre. Normalde 400 çadıra sahip Osman Bey’in aşiretininin, yeni ihtidalarla 10 katına çıktığını hesaplayan Gibbons bu iddiasını güçlendirmeye çalışıyor.  Gibbons, artık bu dönüşümle birlikte yeni bir topluluğun oluştuğunu söylüyor. Eski Pagan Türkler ve eski Hristiyan Bizanslıların oluşturduğu bir topluluk: Osmanlı ! Yukarıda bahsettiğimiz kitapta Gibbons, Osmanlı kavmini meydana getiren unsurun Osman ve aşiretinin ihtidası olduğunu iddia ediyor. Osman bu ihtida ile birlikte kuzey batı’da yaşayan çeşitli toplululukları kaynaştırmıştır.  Bizans’tan Osmanlı’ya gelen ilticalar ve din değiştirmeler, Osmanlı için çok önemli bir unsur teşkil ediyor. Gibbons’un bu tezini, ırksal ve dinsel bir dönüşüm ve gelişim çerçevesinde inceleyebiliriz. Osman ve tebaası, pagan iken Müslüman oluyorlar ve çevredeki Hristiyanları da Müslüman olmaya zorluyorlar. Farklı kültür ve farklı yaşam standartlarındaki insanların Osmanlı’ya katılması şüphesiz ki olumlu bir etki yaratıyor. Gibbons, dikkatimizi başka bir yöne daha çekiyor. Olaya sadece iltica ve ihtida yönünden bakılmaması gerektiğini belirtiyor. Osmanlı’ların lokasyonu da çok büyük ehemmiyeti haiz Gibbons’a göre.  Osmanlılar, devletlerini Bizans’a yakın yere kurdukları için aralarındaki etkileşim kaçınılmaz olmuştur. Gibbons’a göre,  Osmanlılar, askerî, hukukî ve politik konularda Bizanslılardan çok şey öğrenmiştir. Gibbons, Osmanlı’nın lokasyonu üzerinde de durmuştur. Osmanlılar, devleti kurarken diğer Türk beyliklerine saldırmış ve batı yerine doğuya doğru ilerlemiş olsaydı, dünya tarihini değiştirecek böyle bir ırkın doğması mümkün olmazdı. Tarihçi Cemal Kafadar, Gibbons’un bu görüşlerini şöyle özetler:  Osmanlı’ya başarıyı getiren unsurlar Asya kökenli değil, Avrupa kökenli unsurlardır.

Gibbons’un bu görüşlerine yanıtlar da gelmiştir elbette. Bu yanıtların arasından en güçlüleri de Mehmet Fuat Köprülü’ye aittir. Köprülü’nün görüşlerini bir sonraki yazımızda daha geniş bir biçimde inceleyeceğiz. Yazı dizimizin devamında da, bu konuda fikirleri büyük yankı uyandıran tarihçileri ele almaya devam edeceğiz.

KAYNAKÇA

Doğan, H. “YERLİ VE YABANCI LİTERATÜRDE KURULUŞU TARTIŞILAN İMPARATORLUK: OSMANLILAR”. Kırıkkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi 4 (2015 ): 161-175

Gibbons, H. A. Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu. çev. Ragıp Hulusi Özden. Ankara: Altınordu Yayınları, 2017.

Kafadar, C.  Between Two Worlds. University of California Press, Berkeley, Los Angeles, London, 1995

Leave a Reply