büyük gözler4

1927 doğumlu Margaret Keane’in yaşamından hareketle, Tim Burton tarafından çekilmiş olan film ‘Big Eyes’ (‘Büyük Gözler’); birçok temayı içinde barındırmakla birlikte, o yıllarda bir kadın sanatçının el emeği göz nuru eserlerine ve hayatına sahip çıkma iradesini sergiledikten sonra kazandığı zafer en öne çıkan konulardan olmuştur. Bunun yanında; başlangıçta küçük gibi görülebilecek bir hatanın, yani doğru yoldan ayrılmanın ya da dürüstlükten vazgeçmenin insan hayatını nasıl da temelinden etkileyebileceğinin de bir örneğini görmekteyiz bu filmde. Onun için, bütün işlerimize doğruluktan ayrılmadan sarılalım ki; her zaman doğru kazansın. Zamanımızda pek gerçekçi gibi durmasa da, gelecek kuşaklara umut etmeyi unutturmamak adına, bu yazımda böyle bir hülyaya yer vermek geldi içimden.
Filmde ayrıca, genel anlamda kadınların ama özellikle bir kadın sanatçının ve hatta ressamın çok sıkıntılı bir dönemden geçerek bu günlere geldiğini de bir kere daha görmüş oluyoruz. Bir insanın nasıl da haksız para, şöhret ve konfora bağımlı hale dönüşünü izlemek de oldukça ilginç olabilir. Şan, şöhret, emek hırsızlığı, sanatın satma yöntemleri, doğruluk ve adaletin en sonunda galip gelmesi ve buna benzer bazı konular filmde kendine yer bulmuştur.
büyük gözler3

Margaret’i, burada resim dünyasına adeta bir bomba gibi düşen kahraman rolünde görüyoruz. Aslında Keane’ı tanıyoruz, Margaret adeta bu büyülü dünyanın gizli kasası ya da sır küpü. Ancak; kimi eleştirmenlere göre aslında iyi bir ressam değil. Resim sanatına farklı bir şey katmamıştır. Şablon bir konu, resimlerinin ana içeriğini oluşturmaktadır. Ünlü ressamlarımızdan biri olan Fikret Otyam da, bizim göz üzerine yoğunlaşmış ressamlarımızdan bir tanesi diyebiliriz. Tabii ki böyle bir yaklaşım, sanatçıyı ve eserlerini tarifte çok aşırı derecede sınırlayan bir tabir olmakla birlikte; bu olguyu vurgulamak açısından kullanılan ifade biçiminin sadece bir parçası olarak görürsek biraz daha anlaşılabilir oluruz. “Gözler kalbin aynasıdır.” Çok da alışık olduğumuz bir deyiş. Ama doğru bir söz olsa ki; geçerliliğini yüzyıllardır koruyor.
büyük gözler5

Film, çok hızlı ve akıcı bir şekilde ilerliyor. Sıkıcı olmamakla birlikte, sonunu sanki biraz tahmin edebiliyoruz. Bay Keane çok da anlaşılası bir figür gibi gelmemekle birlikte, şu anda yaşadığımız dünyada eşine çok da rastladığımız bir insan karakterinde. İnsanlık var oldukça da, Bay Keane’ler da etrafımızda bir şekilde olacaklar. İnsanları kandırmak kolay; ama bir yerde kendini bu kandırmacanın dışına nasıl çıkaracaksın? İşte bütün mesele bu olsa gerek. Sinema tekniği açısından farklı bir bakış olmasa da; konu itibariyle ilginç ve seyredilebilir bir film olduğunu düşünüyorum. Tim Burton olağanüstü konuları işlemeyi ve bunları beyaz perdeye aktarmayı bilen bir yönetmen olarak, bu filmde öyle bir çalışma içine girmemiş ve filmde olağanüstü bir olayın ya da durumun yaşandığı bir sahne kullanmamıştır; tabii ki bir sahne hariç. Margaret Keane’in bunalım geçirdiği bir döneminde herkesi iri gözlü görmesi sahnesi, ilginç ve abartılı bir sahne olarak Tim Burton’un da filme imzasını attığı bir andır. Kısacası; sıra dışı ve tuhaf diyebileceğimiz bir tarz tutturmuş olan yaratıcı yönetmen Burton’un, özellikle ‘stop-motion’ animasyon tekniği ile çekilen filmlerindeki karakterlerin abartılı olmasına rağmen, bu filmde alışılmış anlatımını kullanmamış diyebiliriz. İyi seyirler!!!

Leave a Reply

2 comments

  1. Tamara TANBAY

    Merhaba Özge yazılarını sevkle takip ediyorum. Bilkentten mezun olsanda kopmak imkansız :)) Üniversitemde ki herşeyi takip ediyorum. Gazetebilkent de onlardan bir tanesi ve harika.
    Bu yazını da diğerleri gibi çok güzel olmuş filmi merak etim en kısa zaman da izleyeceğim ;)

    İyi çalışmalar
    Sevgilerle…

  2. Özgecan Altın

    Öncelikle bu güzel yorumun için çok teşekkür ederim Tamara, yazımı beğendiğine çok sevindim. Bizi büyük bir ilgiyle takip etmen hem beni ve hem de eminim ki GazeteBilkent ailesini çok mutlu etti.
    Tekrar teşekkür ederim, keyifli okumalar.
    Sevgilerle…