Devlet Opera ve Balesi (DOB), halk ozanı Aşık Veysel’in türkülerinden yola çıkarak tek perdelik dans tiyatrosu “Dostlar Beni Hatırlasın”ı 17 Kasım’da ilk kez sanatseverlerle buluşturdu.
Basın toplantısında konuşan, rejisör İhsan Bengier, eseri hazırlarken Âşık Veysel’in yaşamından ve edebi tarzından etkilendiklerini söyledi. Bunları sahneye taşıma isteğiyle bir araya geldiklerini belirten Bengier, aynı zamanda “Dostlar Beni Hatırlasın”da, 45 yaş üstü Dans Tiyatrosu sanatçılarının da rol aldığını belirtti. Eser’in müzik düzenlemesini ise Murat Gedikli’nin üstlendiğine değinen İhsan Bengier, TRT’nin de bu süreçte kendilerine yardımcı olduğunu ve kayıtları paylaştığını söyledi. Bengier, sanatseverlerin sahnede 30 farklı âşık Veysel’le karşılaşacağını sözlerine ekledi.
Modern dans, klasik bale gibi türlerle birlikte; minimalist bir dekor tasarımıyla oluşturulmuş olan ve içinde Şaman kültüründen motifler ve müziklerle mistik bir anlatım da içeren “Dostlar Beni Hatırlasın”, dünyanın en önemli kültürlerinin oluşum süreçlerine ev sahipliği yapmış, her köşesi destanlar, türküler, efsanelerle bezeli Anadolu tarihine adını yazdıran; halk ozanı kimliğiyle, yaşadığı her zorluktan hayata dair bir felsefe oluşturmayı başarmış Âşık Veysel’in ölümünün 41. yılı anısına sahneleniyor.
“Dostlar Beni Hatırlasın”da başrolleri Almula Ersoy, Ayşegül Aydemir, Deniz Alp, Sevim Başol ve Müge Gündüz paylaşıyor. Âşık Veysel’in kızı ve torunları da prömiyere onur konuğu olarak katılacak ve Devlet Opera ve Balesi fuayesinde, sanatçının fotoğrafları sergilenecek.
Eser, prömiyerinden sonra sanatseverlerden oldukça olumlu yanıtlar alırken; sahne gösterisiyle uyumlu müzikler de oldukça dikkat çekerek tam not almayı başardı. Oyunun sonunda sahneye davet edilen Aşık Veysel’in kızı Menekşe Şatıroğlu Süzer ise yaptığı konuşmayla seyircileri duygulandırdı. Emeği geçen herkese teşekkür eden Süzer, “Yalnız değilsiniz, yanınızdayız. Biz yalnız değiliz, siz bizim yanımızdasınız. ’Ben giderim adım kalır, dostlar beni hatırlasın.’ diyor. ’Düğün olur bayram gelir, dostlar beni hatırlasın.’ Hakikaten, dostlar seni unutuyor mu: Asla. Milletine, devletine, Türkiye’ye öyle bir bağlıydın ki; hani diyor ya ’Nasip değilmiş şehitlik kardeş’ diye. Şehit olmayı çok istiyordu. Bayrağına bağlıydı, Türkiye’sine bağlıydı. İnsanları severdi;hele hele dürüst insanları. Dili yalan söylemezdi. Midesi haram yemezdi. O bir evliyaydı. Geldiği gibi, bir yıldız gibi kaydı gitti.” ifadelerini kullandı.
Eserin konusu ise şu şekilde:
“DOSTLAR BENİ HATIRLASIN”
Evrenin başlangıcıyla Dünya; yeraltı, gök ve yeryüzü olarak üçe ayrılmıştır. Yaşam ağacı sayesinde gökyüzündeki yüksek âlemlerle iletişim sağlanmaktadır. Yeryüzü yani Orta Dünya; insanlar, hayvanlar, tabiattan oluşmaktadır. Tümüyle iyi ve kötü ruhların etkisi altındadır. Halk bu ruhları memnun edebilmek, kötü olanlarından korunmak için ayinler yapar ancak yine de kötü ruhların bedenlerine girip kendilerini hasta etmesinden kurtulamazlar.
Salgın hastalık başlamıştır. Her yer kırmızı kurdele bağlı mezar taşlarıyla dolmuştur.
Çekilen acılar, değişen dünya görüşüyle birleşip, saz ve sözlerle anlam kazanıp kendine has bir hal alır. Artık baksılar, toplumun ileri gelenlerinden olmalarının da getirdiği ayrıcalıkla geçmiş kimliklerinden kurtulup kendilerini toplumu geliştirmeye ve eğitmeye adamışlardır.
“Genç yaşımda felek vurdu başıma”: İçte yaşanılan büyük fırtınalar, hesaplaşmalar mutsuzluğa götürmekte, bu da kadere isyanı getirmektedir. Karanlık daha karanlık olmakta; diğer taraftan hissedilen çaresizlik, yoksunluk sazla aydınlatılmaya çalışılmakta, karanlığın ucunda ateşböceği ışığı gibi de olsa bir aydınlık yaratmaktadır. Sazla yaşanılan aşk ve sadece hissedilen sevgili, karanlığın içindeki aydınlık olur. İçten içe siyah ve beyaz savaş halindedir. Herkes tarafından teker teker terk edilmekse, tünelin ucundaki ışığı tamamen söndürür.
“Güzelliğin on para etmez, bu bendeki aşk olmasa”: Bu derin karanlık olmasa, kuş olsa kurtulamaz elinden sevilenler. Zamanla karanlıkla yaşamak, gönülle aydınlanmayı getirir. Dokunulduğunda kırmızıdır elma, yeşildir yaprak, kapkaradır kömür ve dosttur kara toprak. Baktığında can yoldaşıdır. İhanet etmeyene ihanet etmez, seveni berekete boğar. Bir damla sevgiden cennet bahçesi doğar. Uzun süredir etrafta olmayan ateş böcekleri sarar bahçeyi gittikçe; daha da çoğalarak. Aydınlandıkça sığmaz içine, ışığı dalga dalga yayılır. İçteki siyahla beyazın, karanlıkla aydınlığa karşı verdiği mücadeleye benzer inanç ve bilimin mücadelesi de vardır: ‘Dünya tebdil oldu, durum değişti: Kimi aya gider, kimi cennete”. Karanlık aydınlatılmış, pırıl pırıl parlayan bir kara elmasa dönüşmüştür.
“Uzun ince bir yoldayım”: Evrende her şeyin bir başlangıcı vardır. Dünya, üstünde bulundurduğu yaşam ağacıyla beslenir; gök ve yer arasında iletişimini sağlar. Bir ışık hüzmesi süzülür, karanlığın çukuruna. Özünden ayrıldığındandır; türlü sancılar çekişi, sahte aydınlığına kavuşması. Yürür, koşar, tökezler, düşer hızla ilerlediği hayat denilen yolda. İyiyle kötü, siyahla beyaz yoldaşıdır. Geldiği güzelliği unutmuşçasına kopmak istemez, sonuna kadar hissetmek ister aslında; sahte cennet olan dikenli evini. Hep bir eksilerek yürür uzun yolunda. Her başlangıcın bir bitişi olduğunu bilerek sürdürdüğü bu yolculuğu, yine türlü sancılarla kavuştuğu çukur karanlığına kadar sürer.
“Dostlar beni hatırlasın”: Her şeyde bir döngü vardır. Başlangıçta tektir her şey. Dini, dili, cinsiyeti, mezhebi yoktur. Her şey kendi için kurgulanmış gerçeği yaşar, ardından izler bırakarak. Her doğum, her başlangıç kendi ölümüdür aslında yaşayanın. Her yok oluşla yaşar aslında canlı büyüyerek. Ölerek, bölünerek çoğalır. Gidenin ardından bıraktığı izden gider ardından gelenler. Her giden ağacına kavuşur sessizce. Geriye ise o ağacın dallarında tünemiş, sırasını bekleyen kuşlar kalır…
[box_light]
Kaynakça:
http://www.dobgm.gov.tr/opera2013/weser2013.aspx?EserKodu=1383
[/box_light]
Aşık Veysel’den ‘Dostlar Beni Hatırlasın’:
http://www.youtube.com/watch?v=nSKp5ISJtS0