Ermeni yönemen Sergei Parajanov’un 1968 senesine ait Sayat Nova adlı film –İngilizce dağıtımının yapıldığı ülkelerde The Color of Pomegranates (Narların Rengi) – 18. yüzyılda yaşamış olan ve Sayat Nova (Türkülerin Kralı) unvanıyla bilinen Ermeni Ozan Harutyun Sayatyan’ın hayatını sembolik ve sıradışı bir üslup ile inceleyen bir yapıt. Parajanov’un filmin başına eklediği nota göre “Bu filmin bir ozanın gerçek hayat hikayesini anlatma gibi bir kaygısı yoktur”. Bunun ötesinde ozanın çilesini, endişelerini ve iç dünyasını yönetmenin zihninde imgesel olarak yeniden canlandırmayı hedefliyor film. Sayat Nova’ya ait “Ben tüm yaşamı ve ruhu çile dolu bir kulum” sözüyle başlayan film, 70 küsür dakika boyunca izleyiciyi olağandışı yoğunlukta bir imge bombardımanına tutuyor. Alışılageldik türde bir film izlemeyeceğinin farkında olmayan bir izleyiciyi ilk dakikalarıyla şok edici bir film diline sahip olan filmin yönetmeni Sergei Parajanov hakkında Mikhail Vartanov’un “Griffith ve Eisenstein’in film dillerini ve Bunuel’in Endülüs Köpeği’ndeki ekseriyetle kabul görmemiş tarzını saymazsak, dünya sineması Sayat Nova’ya kadar henüz devrim niteliğinde bir yenilik keşfetmiş değil” şeklindeki yorumu da yönetmenin kendine özgü bir tarzının olduğu gerçeğini ortaya koyuyor.
Şairin hayatının kırılma noktalarının hayal gücü ve sembollerin yardımıyla yansıtıldığı filmde enteresan görsel ayrıntılar mevcut. Kesik bir narın suyunun açık renkli bir kumaşa süzülmesi, suya bulanmış cilt cilt kitabın üzerine iri taşlar koyularak ıslaklığının giderilmeye çalışılması, bu kitapların kilisenin damına serilerek kurutulması, onlarca keşişin aynı anda nar dişlemesi gibi insana garip gelebilecek birçok unsur, izleyenlerin zihnine nüfuz edecek çeşitli imajlardan bazıları… Filmi benzersiz kılan ise bu estetik, gizemli, hatta korkutucu imajların, temposu düşmeyen bir bütünlük içerisinde, nerdeyse hiç diyalog kullanılmadan işlenmesi… Oldukça yaratıcı olan sahnelerin, “tableau vivant” diye tabir edilen, yani oyucuların, bir tablodaymış gibi, hareketsiz ve sessiz biçimde durduğu, ışık oyunlarının büyük rol oynadığı görsel sanatı andıran bir stilde canlandırıldığı filmde kameranın hiç hareket etmemesi ilgi çekici bir ayrıntı.
Filmde dikkat çekebilecek bazı Azeri Türkçesi diyaloglar da bulunuyor. İnternet üzerinden yapılabilecek ufak bir araştırmayla şair Sayat Nova’nın günümüze ulaşan eserlerinin çoğunun Azeri Türkçesi olduğunu ve “aşık” diye tabir edilen, bağlama eşliğinde halk şarkılarını icra eden halk ozanı prototipine birebir uyduğu öğrenilebilir.
Not: Filmin aşırı soyut ögeler barındırması ve her zihne farklı bir biçimde yansıyabileceğinden ötürü yazıyı kelimeler yerine bol bol resimlerle süslemeyi yeğliyorum. Gürcü asıllı Britanyalı şarkıcı Katie Melua’nın 2013 yılına ait Ketevan albümündeki “Love Is A Silent Thief” adlı şarkının klibinin de filmden sahneler barındırması ve şarkıda Sayat Nova’dan esinlenilmesi sebebiyle şarkıyı sizlerle paylaşmayı uygun gördüm.