Geçtiğimiz yıllarda gündemde her ne kadar hak ettiği yeri tutmamış olsa da aşina olduğumuz direniş dalgasının niteliğini taşıyan, değerlerine tehdit oluşturan unsurlara “Dur!” diyebilen bir kitlenin sesiydi Emek Sineması Mücadelesi. Sinemanın kendisi gibi kolektif bir nitelik taşıyan bu eylemde, Emek Sineması’nın ve girişinde bulunduğu tarihi bina Cercle d’Orient (Serkildoryan)’ın tartışmalı restorasyonunun yürütülmemesi için mücadeleye başlanmıştı.
Hikayeyi anlatmadan önce Emek Sineması’nın ve Cercle d’Orient’ın tarihine göz atalım. Beyoğlu’nda bulunan bu tarihi binanın geçmişi 1800’lere uzanıyor. Türkçe adı İstanbul Avcılar Kulübü olan bu yerleşke 1884 yılında Abraham Paşa tarafından bir Levanten mimar Alexander Vallaury’e inşa ettirilmiş.¹
Görsel.1 Dış cephedeki figürler
Neoklasik tarzda inşa edilen bu yapının dış cephesinde barok unsurlar yer alıyor. Yıllar içinde çok farklı amaçlarla kullanılan bu alanda Rum Atletik Jimnastikhanesi bulunurdu, 1909 yılında bahçeye inşa edilen binada patinaj sporları yapılmaktaydı. 1918’de buraya bir tiyatro binası inşa edilerek operet sanatına sahne oldu. Mevcut binanın yıkılıp yerine yenisi inşa edilen ve 1924’te açılışı yapılan Melek Sineması adını perdenin iki yanında yer alan art deco tarzında iki melek figüründen ve içine geçişine izin verilen Melek Apartmanı’ndan almaktaydı. Sinema, dönemin en çok gala yapan filmlerine sahne oldu. 1957’de Emekli Sandığı’na satılmasıyla ismi “Emek Sineması” olarak değişti. Mülk sahibi olan Emek İnşaat’ın SGK-BAĞKUR ile birleşmesi sonucu tekrar el değiştiren sinema SGK’ye bağlandı. 1973’te yangın sonucu büyük tahribata uğrayan salon 1993’te kapsamlı restorasyonun ardından 2009’a kadar aktif olarak kullanıldı.
Görsel.2 Tarihi Emek Sineması
2000’lerden sonra AVM’lerin açılmasıyla Emek -tek sinema oluşu nedeniyle- tercih edilmeyen ve düşüşe geçen bir sinema salonu haline geldi… Neyse ki festivaller vardı. Zamanla onlar da sinemayı ayakta tutan tek etkinlik haline geldi. İKSV, en büyük salon olmanın avantajını bize hep yaşattı. Bu süreçte tek amacımız sinemayı döndürmek, kâr amacı gütmeden ayakta tutmak oldu…
– Son işletmecilerinden Süheyla Kurtuluş²
2006 yılında Beyoğlu Belediyesi tarafından başlatılan restorasyon süreci, Bakanlar Kurulu’nun 20.6.2006 gün ve 2006/10172 sayılı kararı ile Emek Sineması’nın yıkım sürecinin ilk adımı oldu. Bir yıl içinde meselenin çektiği tepkiler arttığı gibi Mimarlar Odası’nın açtığı dava sonucunda İstanbul 9. İdare Mahkemesi, telafisi güç veya imkânsız zararlar doğurabileceği gerekçesiyle projenin yürütmesinin durdurulmasına karar verdi. Daha sonra aynı mahkeme tartışmalı bilirkişi raporuyla projeyi onadı.
Görsel.3 Grand Pera AVM
Peki, bu sinemanın bir mücadele hareketini doğurmasındaki etkenler neydi? Buna birkaç cevap verilebilir. Kamer İnşaat tarafından yürütülen ve “Pera Projesi” denen, mekanın hem iç hem dış yenilenmesini içeren bu projede Emek Sineması’na düşen pay “taşınmak” oldu. Taşınma süreci yıkılma ve ardından yeniden inşa edilme aşamalarından oluşuyordu, Emek Sanat ve Kültür Vakfı Genel Müdürü Remzi Buharalı’nın açıklamasına göre yeni Emek aslıyla tıpatıp olacak şekilde rölöveleri alınarak monte ettirilmişti. Yeni haliyle oldukça temiz görünen ve eski ihtişamına kavuşan Cercle d’Orient’ın sanat etkinliklerine sahne olacağı söyleniyordu.³ Fakat ne yazık ki hemen ardında yükselen alışveriş merkeziyle Grand Pera’da Emek Sineması’ndan eser yok. Eskiden Yeşilçam Sokağı’na açılan kapısı ve tek sinema özelliği taşıyan bu bina artık alışveriş merkezinin beşinci katında ve etrafındaki mağazaların arasından yürüyen merdivenle ulaşılıyor. Bu noktada sorulması gereken soru, tarihi tarih yapanın ne olduğu ve imitasyonun tarihî bir değer taşıyıp taşımadığıdır. Tarihî değer, yer zaman ve kişilerden oluşur ki bu ögelerden birinin eksilmesi orada tarihin değişmesi demektir. Ne yazık ki yüz yıla yakın bir ömre sahip bu sinema binasının birtakım gerekçelerle yıkılıp yeniden inşa edilmesi kabul edilemez bir durumdur.
Bu yapılan, Emek Sineması değil. Yapılan yalnızca onun replikası yani düpedüz taklidi. Biliriz ki hiçbir taklit, gerçeğin, özgün olanın yerini tutmaz. Günümüzde, spekülatif kazanç uğruna mimarlık değerlerinin taklitleri üretilmekte. Emek serüveni, eskidiği, değerini yitirdiği varsayılan dedeyi öldürüp yerine, üretilen sahte dedeyi yutturma çabasıyla eşdeğer… Ne diyelim?
– Mimar Doğan Hasol ⁴
Görsel.4 Restorasyon fotoğrafları
Yürütülen proje yalnızca eskiyi yanlış şekilde restore etmiş olması sebebiyle problemli değil. Projenin başlardaki gayesinin Bakanlık destekli rant elde etmek olduğunu, Emek’in burnunun dibindeki diğer sinemaların akıbetine bakarak söylemek zor değil; Rüya ve İpek Sinemaları da benzer şekilde Demirören AVM’nin yanına inşa edilen alışveriş merkezlerine hapsedilmiş halde kaldılar. Ticaret kaygısı güden bu tarz projelerin toplumun kültürel mirasını da zedelediği; zira Sinema’nın yıkım kararıyla başlayan itirazların gösterdiği gibi seyircisinin de bu projeyi onaylamadığı aşikar. Yıllarca süren bu mücadele, hukuksuz başlayan bu ticari odaklı projenin halkın kültürel değerlerini hiçe sayacak şekilde ilerlemiş olmasıyla gittikçe güçlendi ve bir direnişin simgesi oldu. İstanbul’un turistik açıdan stratejik noktasında bulunan bu yapıların önce yıkılıp ardından kopyalanarak çok uluslu sinema şirketlerince işletilecek olması, yerleşmiş sinema kültürü ve zevkinin yaşatılacağı ortamların yok edilmesine neden oldu. Aktif olarak kullanıldığı dönemlerde İstanbul Film Festivali’nin galaları ve Film Ekimi’yle Hollywood’dan çıkma filmlerden uzak bir zevke sahip izleyici kitlesi için tercih edilen bir sinemaydı, bir ruhu yansıtıyordu. Her ne kadar projenin sahipleri burada karşılaşılan direnişe paralel gitmeye çalışarak burayı kültür-sanat merkezi haline getirmek ve yerleşik kültürün bir devamı oldukları yönünde bir çerçeve çizmeye çalışmış olsalar da bu tavır, hedeflenen şeyin niçin hukuksuz yolla yürütüldüğü ve halkın talebiyle tamamen zıt düştüğünü açıklayamıyor.
Görsel.5 Basın Açıklaması
…AVM’yi açamıyor olmaları aslında finansal bir batakta olduklarını gösteriyor… Demirören aynı şekilde, alt katları tamamen kapalı. Tarlabaşı’ndan mahalleleri sürdüler, inşaatlara başladılar ama şimdi orası da öyle kalakaldı. Kar odaklı düşünce yapısına göre, nereden baksanız elinizde kalan bir yatırım fiyaskosu zinciri. Beyoğlu’nun tarihi geçmişinden projeksiyonla daha uzun erimli bir çökme planı gündemde olabilir.
– Yönetmen Elif Refiğ⁵
Projenin başlangıcından bitimine kadar yüzlerce sanatçı ve sinemasever bu haksız yıkımın son bulması için mücadele etti. Zamanla gelişen direniş ruhu, ileride insanları yıkıma karşı sokağa dökecek Gezi Direnişi’ne önayak oldu. Bu ruhla beslenen protestolarda orantısız zor kullanan polis müdahalesi eksik olmadı. 2013’te aralarında ünlü yönetmenler ve tiyatro sanatçılarının bulunduğu kalabalık göz yaşartıcı gazla dağıtılmak istendi, çok sayıda insan tutuklandı.
Görsel.6 Protesto
Görsel.7 Emek Bizim İstanbul Bizim
Bugün halen boykot edilerek sürdürülen bu mücadelenin bir meyvesi de direniş esnasında birbirinden bağımsız şekilde kaydedilen ses ve görüntülerin zengin arşiviydi. Emek Bizim İstanbul Bizim İnisiyatifi’nin üstlenmesiyle bir araya getirdikleri bu görüntülerden oluşan bir örgü ile Özgürleşen Seyirci: Emek Sineması Mücadelesi belgesel oldu. Kendi filmini çeken seyirciler diye de anabileceğimiz direnişçiler, mücadelenin devamlılığını, filmin her yeni eklemeyle zenginleştirilebilmesiyle sağladılar. Filmin sonundaki “Emek sineması mücadelesi devam ettikçe bu filmin kurgusu da devam edecektir. Görüntü havuzu herkese açıktır.” notuyla “tamamlanmamış film” özelliği taşıyor. Böylece seyirci, mücadelenin devamlılığını anlatıcı ve sergileyici olmaktan ziyade yaşayan bir öge oluyor. “Seyirci olmak, hem bilmek kabiliyetinden hem de eylemek kudretinden kopmak demektir.”⁶ Sinema ve tiyatronun seyretme eyleminin olumsuz algısını yok etmeyi hedefleyerek seyirciyi etkin olmaya iten ve filmi sokağa taşıyarak kolektif hareketi ve direnişi deneyimleyen seyircinin filmi oluyor.⁷
Görsel.9 Özgürleşen Seyirci
Değerlerinin ellerinden hukuksuz yolla alınıp bundan ekonomik çıkar elde etmeye çabalayan zihniyetin karşısında durmak üzere bir araya gelmiş insanların haklı mücadelesinin yaşatıldığı bir belge ve bir hikaye oldu Emek Sineması Direnişi. Kamunun faydasını göz ardı eden, devlet kurumlarının veya özel şirketlerin çıkarını baz alarak hareket etmeyi kendine hak gören hükûmetin bu gibi kolektif dirence tanık olması; sonraki adımlarını atarken halkın hiçe sayılması önünde bir duvar, bir ruh olmakta ve kendi varoluş amacının kamusal olana fayda sağlamak olması gerektiğini hatırlatmaktadır. Bu mücadelelerin, barış odaklı sürdürülen her mücadelenin önünü açacak enerji olması dileğiyle.
Kaynakça
diken.com.tr/emek-bizim-inisiyatifinden-dokuz-soruda-emek-sinemasinin-yikim-hikayesi/
¹ gokhanakcura.blogspot.com/2010/04/emek-sinemasinda-son-perde.html
² radikal.com.tr/kultur/emekin-isletmecisi-ilk-kez-soze-girdi-yalan-1340901/
³ sanattanyansimalar.com/remzi-buharali-eskv-genel-muduru/420/
⁵ diken.com.tr/emek-mucadelesi-belgesel-oldu-kendi-filmini-ceken-seyirci/
⁶ Jacques Rancière, Özgürleşen Seyirci, İstanbul: Metis, 2013.
⁷ ozgurlesenseyirci.com/2017/06/16/emekle-ozgurlesen-seyirci/
Görseller
1, 2 gazeteduvar.com
5,7 emeksinemasi.blogspot.com/
6 140journos
8 ozgurlesenseyirci.com/2017/06/16/emekle-ozgurlesen-seyirci/