2001 yılında üniversitemiz kimya bölümünden mezun olan Ömer Kaan Karahan ile yapılan röportajın bir kısmını sizlerle paylaşıyoruz:
+Kimya bilimine ne zaman ilgi duymaya başladınız?
-Temel bilimlere çocukluğumdan beri meraklıydım. Lise yıllarında TÜBİTAK proje yarışmalarına katılmıştım. Fizik olimpiyatları seçmelerinde iyi bir derece elde etmiştim. Bilkent’te kimya okuduktan sonra bir süre özel sektörde çalıştım. 2005’te ABD’ye gittim. Gök cisimlerinin kubbe şeklindeki bir ekrana küresel bir projektörle yansıtılıp izleyicilere gösterildiği Planetorium sistemini Türkiye’ye getirmeyi hedefliyordum. Sistemi pazarlayan şirkette işe başladım. Hedefim bu platformu ülkemize taşıyıp okullarda astronomi konusunda bir farkındalık yaratmaktı. Üç yıl çalışıp Türkiye’de şartların oluşmasını bekledim; fakat ABD’deki ekonomik kriz nedeniyle projemden vazgeçerek Türkiye’ye geri dönmek zorunda kaldım. Okullardaki kimya derslerinde kullanılabilecek, öğretmenler için de kılavuzlar içeren deney setleri üretmeye başladım. Benzer uygulamalı eğitim etkinliklerini artık ortaklarımla birlikte Yaratıcı Zihinler Eğitim ve Yayıncılık Ltd. Şti. çatısı altında ve daha geniş bir kapsamla sürdürüyorum.
+Yaratıcı Zihinler projenizde hangi eğitim modellerini kullanıyorsunuz?
Ortaöğretim yaş grubundaki çocuklar için bilim atölyeleri düzenliyoruz. Az önce bahsettiğim deney setlerine devam ediyoruz. Bir de bilim tiyatrolarımız var.
+En çok ilgi gören eğitimleriniz hangileri?
-Bilim tiyatrosu çok ilgi çekiyor. Bilkent’teyken Jearl Walker’ın The Flying Circus of Physics kitabını okumuş ve çok sevmiştim. Bu nedenle tiyatromuza Bilimin Uçan Sirki adını koydum. Bilim içerikli konular seçerek ekibimizle sahneye çıkıyoruz; sonra gösterinin arkasındaki bilimsel dokuyu onlara anlatıyoruz. Örneğin, çocuklara nefes aldırıp verdiriyoruz; o arada aldıkları nefesin ne kadarının oksijen, ne kadarının azot olduğunu aktarıyoruz. Sonra azotla kontrollü bir patlama gerçekleştiriyoruz, ufak bir patlama. İşte o şaşkınlıkta çocuklarda azot farkındalığı oluşuyor. Deneyde çıkan alev ve ışık dikkatlerini çekiyor, bilgiyi hemen özümsüyorlar. Şeker deneyimizde bir jelibonu potasyum klorat içerisinde yine kontrollü bir şekilde yakıyoruz. İşte bu esnada karaciğerden bahsediyor, besinlerin nasıl yavaş yavaş yakıldığını anlatıyoruz. O sırada potasyum içinde oksijen veren bir madde olduğunu söylüyoruz; uzayda oksijen olmadığı için roket yakıtlarında yanma işleminin potasyum klorata benzeyen maddelerle sağlandığını belirtiyoruz. İşin içine uzay ve roket girince merakları iyice artıyor. Yurtdışında bilim merkezleri veya müzelerinde yapılan, Türkiye’de de uygulanan kısa etkinlik dizileridir bunlar. Bazen okullarda, bazen belediyelerde yaptığımız bu gösterileri, sponsor bulursak, tüm Türkiye’ye yaymak istiyoruz.
+Ya atölye çalışmaları?
-Bilim tiyatrosu gösterilerimizin ardından çocukların öğrenme sürecine köprü kuracak bir aşama düşünüyorduk. Atölye fikri böyle ortaya çıkmıştı. Tiyatro çocuklarda bilime dair merak uyandırınca devreye bilim atölyeleri giriyor. Günümüz teknolojilerinden bahseden üç temel atölyemiz var: robot, malzeme ve 3 boyutlu tasarım atölyeleri. Akademi 3D adı altında müfredata paralel bir içerik de geliştirdik. Çocuklara bilgisayar derslerinde işleyebilecekleri bir tasarım altyapısı kazandırmaya gayret ediyoruz. Mesela bir çay bardağı tasarlayarak başlıyorlar. Bunun çıktısını alıyor, ailelerine gösteriyor, bir üretim sergilemiş oluyorlar. Zamanla daha da büyütebiliyorlar tasarımlarını. Belki de oyun oynamak dışında bilgisayarla ilk kez bir şey yapıyorlar. Üç boyutlu tasarıma aşina olmaları, ileride bir malzeme tasarlamalarının veya bir animasyon yapmalarının yolunu neden açmasın? Malzeme atölyesinde roket yapımı ve elektrokimya gibi çocukların ilgisini çekecek deneyler öne çıkıyor. Malzeme bilimi bu denli ilerlememiş olsa bugün belki cep telefonu ekranları tasarlanamayacak, çip teknolojisi gelişemeyecekti. Çocukların ileride bu teknolojilere yatkın olabilmeleri için 24 25 malzeme teknolojisinden haberdar olmalarını istiyoruz. Robot atölyelerinde ise önce temel fizik kurallarından başlıyoruz. Kaç eksen var, kaldırma kuvveti nedir, hidrolik ne işe yarar… Sonra elektrik motoru ne yapar, ana bileşenler ne işe yarar, sensörlerin işlevi nedir… Tabii ki çocuklar robot yapmıyorlar, sadece ön bilgi kazanıyorlar. Robotik hareketleri görmelerini, üç eksenli hareketlerin her bir aşamasını izlemelerini sağlıyoruz. Bilgileri arttıkça özgüvenlerinin güçlendiğini gözlüyoruz.
+Aldığınız geri bildirimlerden memnun musunuz?
-Öncelikle çocukların çok memnun olduğunu söylemeliyim. Bir şeyler ortaya çıkararak var olmak onları mutlu ediyor. Özellikle 3 boyutlu tasarım atölyelerinden bayağı olumlu geri dönüş var. Günümüz toplumu tüketim odaklı; tüketerek var olmak dayatılıyor insana. Biz bu gidişatı durdurmayı, çocuklarımıza üreterek var olabilmeyi öğretmeyi arzuluyoruz. Çocuklarla çalışmak çok güzel. Onların ilgisini çekebilecek bir sistem kurmak benim de yaratıcılığımı geliştiriyor. Veliler de son derece keyif alıyor. Edirne’de açtığımız atölyelere o kadar çok talep gelmişti ki valiliğin belirlediği kotanın dolmasına rağmen ücretini ödeyerek çocuklarını göndermek isteyenler olmuştu.
+Geleceğe yönelik planlarınız neler?
-Kısa vadede hafta sonlarına yönelik etkinlikler planlamaktayız. Bir de yaz okullarımız var. Geçtiğimiz yıl bunlardan birini davet üzerine Bursa’da gerçekleştirdik. Bir festival kapsamında, büyükçe bir çadırda ikişer saatlik seanslarla çocuklarla birlikteydik. Bu sene içeriği daha da geliştireceğiz. Aslında hayalimiz, tamamen uygulamalı eğitimle faaliyet gösteren bir okul açabilmek; her öğrencinin kendine ait bir proje gerçekleştirebileceği, sadece teoriyi ve uygulamayı bir arada keşfedebildiği bir eğitim kurumu düşlüyoruz. Çocuklarımız, a-b-c-d şıkları arasına sıkışmış durumda. Test çözerek de güzel sonuçlar alabilirler; ancak iş bir şey üretmeye geldiği zaman testler pek fayda getirmeyebilir. Bir şey yaratabilmek için önce bütünü görmelerini, bütünden parçalara gitmelerini, sonra da o parçalardan yeni alanlara yol almalarını istiyoruz. Bir şey üretmeye çalışsınlar, o şeyin nerede kullanılacağını merak etsinler… Çocuklara hem soru sorma hem de o sorunun cevabını arama alışkanlığını kazandırmayı amaçlıyoruz.
Kaynak: Dergi Bilkent, sayı 22, sayfa 22-25.