Aşka Giden Yolda, Taç Bıraktıran Bir Hikâye -II-

Aşkları efsaneleştiren, çoğu zaman uğruna yapılan fedakârlıklardır. Edward aşkı için kraliyettenWallis-Simpson-Wedding-Day vazgeçerken gözünü bile kırpmamıştı. Her dönüm noktası gibi bu da tarihi değiştiren bir karar olsa da tahta giden bu yolda Edward’ın yaptığı seçim tarihi değiştirmesiyle değil, tüm dünyaya aşk uğruna tahttan bile vazgeçilebileceğini kanıtlamasıyla ün kazanmıştır. Çünkü o, başındaki tacı çıkarıp dünyanın en yüce duygusu olan aşkı taçlandırmayı tercih eden ilk İngiliz hükümdarı olmuştu. Bu süreçten sonra İngiliz kraliyet ailesinde ve halk arasında birçok farklı görüş oluşsa da annesi Kraliçe Marry her şeye rağmen oğlunu reddetmemiş, arkasında durup kararını destekleyemese de ona Dük ve Wallis’e de Düşes unvanı verilmesini istemiştir. Bunun üzerine 12 Aralık’ta taç giyen kardeşi  VI. George, Edward’ı Windsor Dükü yaptı. Kraliyet ailesi Edward ile tahttan çekilmesinden sonraki süreçte görüşse de Wallis’i hiçbir zaman resmi olarak kabul etmemiştir.

Zaman zaman soylular ve kraliyet tarafından dışlanmış olsalar bile tüm dünyanın aşkın sembolü olarak kabul ettiği çift,  3 Haziran 1937’de Fransa’da romantizmin doruklarında evlendiler. 20. Yüzyılın en büyük aşkı her türlü zorluğa rağmen mutlu sonlanırken, evlendikleri Cande Şatosu’nda sevinç dolu gözyaşları hakimdi.

Prinz Harrys Urgroßonkel Herzog von Windsor traf HitlerEdward ve Wallis’in sevenleri ve takdir edenleri olduğu kadar, haklarında sürekli olumsuzluklar üretip onları asla kabul etmeyenleri de vardı. Özellikle soylu kesim ve saray çevresi sürekli haklarında yeni sansasyonel haberler üretiyordu. Bu söylentilerden en bilineni; Wallis’in bir Alman ajanı olduğu ve Edward’ı da yanına çekerek Nazileri desteklediği yönündeki iddiadır. Bu iddianın dayandırıldığı temel ise Dük ve Düşes’in 1937 yılında Almanya’ya gidip orada üst düzey asker ve siyasilerle görüşme yapmalarıdır. Bu sırada Nazi lideri Adolf Hitler ile de görüşen çift İngiltere halkı tarafından “Nazi sempatizanı” olarak nitelendirildi. Hiçbir zaman çiftin bu konudaki fikirleri kesin bir şekilde bilenemese de görüşleri hakkındaki tek resmi açıklama Edward’ın 13 Aralık 1966’da Daily News’a yazdığı bir yazıda mevcuttur:

“Almanya’nın doğuya saldırıp komünizmi sonsuza dek yok etmesi için teşvik edilmesi Britanya’nın ve Avrupa’nın çıkarlarına uygundu … Naziler ve Kızıllar birbirleriyle dövüşürken geriye kalanımızın tarafsız kalabileceğini düşünüyordum.”

Edward ve Wallis bunun gibi siyasi veya sosyal söylentiler içinden hiçbir zaman kurtulamadı. Fakat onları seven ve aşklarına inanan herkes onları destekliyordu. Bununla birlikte, özellikle  Wallis’in yardımseverliğini takdir eden birçok insan da vardı. Kimsesiz çocukların eğitimi hakkında aktif olarak çalışan Wallis bu yüzden alçakgönüllülüğü ve yardımseverliği ile büyük beğeni toplamıştır. Ne yazık ki çiftin hiçbir zaman çocukları olmadı. Çocuk sahibi olamasalar da birlikte seyahatlerle ve aşkla dolu uzun bir ömür geçirdiler.

U1252797INP

1965 yılında Edward kanserden öldüğünde başucunda, ona son öpücüğünü veren sevgilisinden başka kimseyi istememişti. Kocasının ölümünün ardından Windsor Düşesi Wallis inziyava çekildi ve evden dışarıya çok az çıktı. Sosyal hayattan tamamen kopan Wallis yalnızca bazı arkadaşlarını ziyarete gitti. Hayatının son günlerinde doktoru dışında kimseyi yanına kabul etmedi. 1986’da ebedi aşkına kavuşarak Edward’ın yanına defnedildi. Zorlu ama rüya gibi bir ömrün ardından huzurlu bir uykuya dalan çift, dünyaya aşkı kanıtlamanın mutluluğu içinde uyurken halen aşklarının yankıları halkın arasında duyuluyordu.

2_e8c07b99ec69d05e0b39b4abbeec35f2_2Ömürleri boyunca birbirlerinden başka kimseye ihtiyaç duymayan ikili arasında mücevherlerin çok özel bir yeri vardı. Wallis parlak ve nadide takılardan çok hoşlanır, her zaman üzerinde Edward’ın ona aldığı zarif parçaları taşımayı severdi. Bu mücevherlerin her birinin anısı ve anlamı onların aralarında gizliydi. Edward aldığı her yeni parçanın üzerine yalnızca ikisinin anlayabileceği şifreli mesajlar yazdırırdı. Bu yüzden ölümlerinden yıllar sonra eşyaları ederlerinin çok daha fazlasına satılabildiler. Nisan 1987’de Cenevre’de toplanan insanlar için, açık arttırmada satılan mücevherlerin çok değerleri olmasının sebebi buydu:

Aşkları.

Pırlantaların ve değerleri taşların çok ilgi çekmesine rağmen ilgilenenler için, oradaki en değerli parçalar Edward’ın Wallis için kaleme aldığı 14 farklı aşk mektubuydu. Belki de dünyaya verdikleri son mesaj, taşlara eşyalara veya kağıtlara verilmesi gereken asıl değerin anılar olduğudur. Bu yüzden herhangi bir şeyin asıl ederini yükseltebileceğiniz en yüksek mertebe aşk olsa gerek.

Hiç unutmamak, hep hatırlamak dileğiyle…

Leave a Reply