Herkesin bildiği gibi ülkemiz bulunduğu coğrafi yapı itibariyle günümüze kadar birçok depremle karşı karşıya kaldı. Bu depremler arasında en çok kayıp verdiğimiz ve ülkemize maddi manevi en büyük zararı veren 17 Ağustos depremi oldu. TBMM Araştırma Komisyonu’nun 2010 yılında yayınladığı son raporda belirtilen resmi rakamlara göre depremde 17.480 kişi hayatını kaybetmiş, 43.953 kişi yaralanmış; 328.113 konut ve iş yeri zarar görmüştür. Fakat hak verirsiniz ki depremin meydana geldiği bölgeden dolayı ülkemizde ve ülke ekonomisinde yarattığı etki bunlarla sınırlı kalmamıştır. Marmara Depremi’nin Türkiye ekonomisine olan etkisi, bugüne kadar Türkiye’de meydana gelmiş diğer depremlerden farklıdır.
Bunun sebebi depremin Türkiye’nin üretim ve ihracatında büyük rol oynayan yedi ilde (İstanbul, Bursa, Bolu, Yalova, Kocaeli, Sakarya ve Eskişehir) meydana gelmiş olması.
Marmara Depremi çoğu otomotiv sektörüne ait bir çok yabancı şirketin Türkiye’deki yatırım alanında, yani Kocaeli/Gölcük’te meydana geldi ve en büyük hasar bu bölgede gerçekleşti. 1999 senesinde Türkiye’nin toplam ihracatının %67,3’ü depremin meydana geldiği Marmara Bölgesi’ne ait. Yine aynı yılda yedi ilin GSMH içindeki payı %34.7. Hak verirsiniz ki, ülke ekonomisinde rolü böylesine büyük bir bölgede meydana gelmiş bir depremin etki alanının küçük olması beklenemez. Aslında aşağıdaki tabloyu inceleyecek olursak birçok sorunun cevabını rahatlıkla bulabiliriz. Mesela depremin meydana geldiği illerin bütçe vergi gelirleri içerisindeki payı %58’ken bu illerin depremin yarattığı hasardan dolayı vergilerini ödeyememesinin ekonomiye yaratacağı etkiyi tahmin etmek hiç de zor değil.
1999 senesinde deprem zaten daralmacı politikalar izleyen ve ekonomik durumu iyi olmayan bir Türkiye’yi vurdu. Depremle beraber Türkiye diğer ülkelerden hem maddi hem manevi birçok destek aldı. Diğer ülkelerle olan ikili ilişkilerin bu yardımlar esnasında düzelmesi ve depremin yol açtığı sorunların finanse edilmesi için diğer ülkelerden alınan borçlar ve bağışlar sayesinde ülke ekonomisinin o dönem için bir hayli rahatladığını söyleyebiliriz. Hatta polyannacılık sayılmazsa bu dönemde inşaat sektörü başta olmak üzere bazı sektörlerin gelişme gösterdiği de bir gerçektir. Ancak bu rahatlamalar uzun sürmemiş, 2000 yılının ilk çeyreğinden sonra ekonomik sorunlar kendini yeniden hissettirmeye başlamıştır. İmalat sanayiinde meydana gelen hasardan dolayı, hem ihracatta hem de ithalatta ciddi düşüş meydana gelmiştir. Sayıyla ifade etmek gerekirse, bölgedeki 164 firmanın ihracatında 103,9 milyon dolarlık; 112 firmanın ithalatında ise 77,9 milyon dolarlık bir zarar söz konusudur. Ayrıca özel şirketlerin bankalardan aldığı kredileri geri ödeyememesi ve bu kredilerin ödenmesinin devlete aktarılması, dış borçların finanse edilememesi, vergi gelirlerinin ciddi oranda azalması gibi nedenlerle Türkiye tekrar ekonomik bir kaosun içine sürüklenmiştir.
Bütün bunları bir bütün olarak düşündüğümüzde sanıyorum ki 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizleri hiç de beklenmedik bir şey değildi. Özellikle artan alt yapı maliyetlerinin ve diğer zararların karşılanması için vergi arttırımlarının yetersiz kalmasından dolayı borçlanmaya dayalı bir politika izlenmesinin süreci hızlandırdığını söyleyebiliriz. Muhtemelen 1999 senesinde deprem öncesinde ekonomimiz daha iyi olmuş olsaydı, deprem bizi ekonomik açıdan bu kadar zorlamazdı.
Yani, Türkiye’nin şanssızlığı ekonomik açıdan böylesine yıkıcı etkiye sahip bir depreme zaten iyi olmayan koşullarda yakalanmış olması.
Diğer yandan yüzleşmemiz gereken bir başka gerçek ise ülke tarihimizde yer alan böyle büyük depremlerin bir sonunun olmadığı. Hatta yıllardır beklenen Büyük İstanbul Depremi için “kapıda” desek yanlış olmaz. Daha önce de belirttiğim gibi 1999 senesinde depremin meydana geldiği bölgenin ihracat toplamı ülke genelinin %67,3’ünü oluşturmaktaydı. Bu oran günümüzde çok da farklı değil. TUIK verilerine göre 2017 senesinn toplam ihracatının %68’i, 1999 senesinde depremin meydana geldiği bölgeye ait. Olası İstanbul Depremi’nin etkilemesi beklenen illerin (İstanbul, Yalova, Düzce, Çanakkale, Tekirdağ, Bursa, Kocaeli, Balıkesir) toplam ihracattaki payı %65 civarı, oluşacak ekonomik zararın ise 100 milyar doları bulması bekleniyor. Hal böyleyken tekrar Marmara Bölgesi’nde etkili olacak bir depremin bu sefer ekonomimizde yaratacağı direkt ve zincirleme etkilerden korkmamak elde değil.
Kaynakça;
Bibbee, A. et al. (2000), “Economic Effects of the 1999 Turkish Earthquakes: An Interim Report”, OECD Economics Department Working Papers, No. 247, OECD Publishing, Paris.
Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, ‘’Doğal Afetlerin Ekonomik Performans Üzerine Etkisi: 1999 Yılında Türkiye’de Meydana Gelen Depremler ve Etkileri’’
World Bank, ‘’Marmara Earthquake Assessment Report’’
https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem23/yil01/ss549.pdf
http://www.hurriyet.com.tr/gokce-sesimizi-yukseltmezsek-olasi-istanbul-de-40928341
http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1046