BASTIĞIN TOPRAKLARI TANI: ATİNA’NIN SERÜVENİ

Atina, MÖ 11. yüzyıla kadar varlığının izini sürebildiğimiz, dünyanın en eski şehirlerinden biridir. 1987’de Yunan İdari Reformu ile Attika bölgesinin hakimiyeti altına girmiştir ve bölgenin yönetim merkezi olmuştur. 2024 itibariyle 3 milyonluk nüfusa sahip Atina, Yunanistan’ın en büyük şehri ve başkentidir.

Atina’nın gelişiminin açıklanması, New York’un ya da rastgele seçeceğiniz, muhtemelen herhangi şehrinin gelişimini açıklamaktan daha karmaşık ve dolayısıyla zordur. Çünkü Atina şehir tarihini konuşmak aynı zamanda felsefeden, sanattan, bilimden, edebiyattan konuşmak anlamına da gelir. Zira şehir bunlarla beraber gelişimini tamamlamış, bugünkü haline gelmiştir. Bu yazımda, farklı dönemlerde pek çok milletin hakimiyeti altına giren Atina topraklarının bugüne kadar geçirdiği dönemeçleri hem benim bilgimin hem de kelime sınırının el verdiği kadarıyla aktarmaya çalışacağım. Şimdiden keyifli okumalar diliyorum.

Monastiraki Meydanı ve Akropolis

Attika bölgesinin varlığı Paleotik ve Neolitik çağlara değin uzanmaktadır. Bölgedeki arkeolojik buluntularda Anadolu’daki Neolitik buluntulara özgü nitelikleri paylaşması nedeniyle Anadolu’dan bölgeye yoğun bir göç olduğu düşünülmektedir. Göçler ve istilalar Yunanistan’ın kaderi olmuş, dolayısıyla yerli halk istilacılar tarafından sürülmeye alışmışlardır. Ancak bu durum Attika bölgesi için pek geçerli olmamıştır, çünkü Atina’nın fakir ve verimsiz toprakları, o dönemde istilacılar tarafından arzu edilmemiştir. Bu sayede, uzun süre savaşlardan ve yağmalamalardan kaçınmalarını sağlamış, yerli halkı korumuştur.

Akropolis

MÖ 12. yüzyılda Ön Asya’daki göçmen saldırılarından doğan karışıklıklar Mikenler’i de etkilemiş, Dorlar’ın istilası ile bölgeden sürülmüşlerdir. Bu karışıklıklar sonucunda Bronz Devri’nin güçlü devletleri yıkılmış, kültürel bakımdan gerileme sürecine girilmiştir. Böylece iki yüz seneyi bulan Karanlık Dönem başlamıştır.

MÖ 800’lerden itibaren, demokrasinin filizlendiği ve Atina’yı Yunan Klasik Dönemi’ne hazırlayan Arkaik Dönem başlar. Bu dönemde Atina gelişerek; anıtsal ve dini binaların, akropolisin olduğu; merkezde devlet işlerinin görüşüldüğü resmi binaların, şehir meydanı işlevi gören agoraların, pazar meydanlarının ve düzgün sokaklara sahip mahallelerin olduğu, surlara sahip bir polis halini almaya başlamıştır.

Dionysus Tiyatrosu

Klasik Dönem, bugüne Antik Agora, Dionysus Tiyatrosu ve Akademi gibi turizm rotalarına pek çok lokasyon bırakmıştır. Bunlardan en bilinenlerinden biri Antik Yunan tanrıçası Athena’ya atfedilmiş ve altın oranın insanoğlu tarafından ilk uygulamalarından biri olan Partenon’dur.

Hemen hemen her yerden görülebilen, görüldüğünde sonu denize çıkan sokakların enerjisini paylaşan Partenon’un inşası, Demokratik Yunan devletinin tarihiyle paralel ilerlemiştir. Düşünce sisteminin zenginleşmesiyle yükselen de karışıklıklarda ilk hedef gösterilen de odur. En son, Osmanlı’ya karşı bağımsızlık hareketlerinden nasibini almış, 1826’da açılan top saldırısında büyük zarar görmüştür.

Atina Akropolisi, Parthenon Tapınağı

MÖ 5. yüzyılın sonlarına doğru Persler’in istilası ile pek çok yapı yerle bir edilmiştir. Persler’in yenilgisiyle sonuçlanan savaşlar sonrasında Perikles’in hükümranlığı başlamış ve şehir tekrar inşa edilmeye başlanmıştır.

Bu dönem çok uzun sürmemiş, hemen ardından tüm Yunan şehir devletlerini içine çeken Peloponez Savaşları başlamıştır. Sparta’nın üstünlüğüyle biten bu savaşlar Yunan devletlerini zayıflatmış, meydana gelen büyük insan kayıpları ve ekonomik buhran, Makedonya kralının MÖ 338’deki istilasına karşı koyamamalarına neden olmuştur. Yunan polisinin siyasi bağımsızlığı böylece sona ermiş ve Makedonya egemenliği altına girmiştir. Helenistik kültür oluşmuştur.

Atina, en büyük dönemeçlerinden birini MÖ 168’de Roma etkisi altına girmesiyle yaşamıştır. Octavian Sezar, MÖ 31 yılında, Aktium Savaşında Mark Antony ve Kleopatra’ya karşı kazandığı zaferinin ardından Yunanistan’ı da Roma İmparatorluğunun bir parçası haline getirmiştir. Bu yıllarda, Yunan kültürüne duyulan sempati ile Atina’ya da pek çok yatırım yapılmıştır. Olimpos Zeus Tapınağının inşası tamamlanmış, Roma Agorası, Herodes Attikus Odeonu, Hadrian Kütüphanesi kurulmuştur. Panathinaiko Stadyumu genişletilerek restorasyon yapılmış ve neredeyse bugünkü haline gelmiştir.

Parthenon

381’de İmparator Theodosios’un Hristiyanlığı imparatorluğun resmi dini ilan etmesiyle Atina’da dini geçişler olmuştur. Hemen ardından Romanın bölünmesiyle Atina, Doğu Roma’nın payına düşmüştür ancak Konstantinopolis’in yanında çok sönük kalmış ve yatırımlar azaltılmıştır. İlerleyen dönemde ise Parthenon kiliseye çevrilip, felsefe okulları kapatılınca eski ihtişamlı günlerinden adeta eser kalmamıştır.

Atina, 7. yüzyıldan Osmanlı hakimiyeti altına gireceği 1458 yılına kadar Venedikliler, Latinler, Sırplar ve Slavlar dahil olmak üzere pek çok istilacı tarafından el değiştirmiştir. Bu süreçte var olan pek çok yapı zarar görmekle birlikte Antik Yunan’ın görkemli ve kadim uğraşlarından da çokça uzaklaşmışlardır.

Batı’da hakimiyet alanını genişletmeye çalışan Osmanlı, kesintiler olmakla beraber neredeyse 400 yıl hakimiyeti altında tutacağı şehri, İstanbul’un fethinden sonra, Latinlerden devralmıştır. Aynı dönemlerde Osmanlı, Yunanların hakimiyetinde olan pek çok bölgesinde de üstünlük kurmuş ve neredeyse bir Osmanlı Yunanistan’ı oluşturmuştur. Osmanlı hakimiyetinde bulunduğu yıllarda Akropolis yönetim merkezine, Partenon ise camiye dönüştürülmüştür.

Edward Dodwell, Public domain, via Wikimedia Commons

Fransız Devrimiyle ateşlenen milliyetçilik akımı, özellikle imparatorlukları derinden etkilemiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nda Sırpların başkaldırısıyla başlayan ayaklanmaların en sistematik gerçekleşen ve yıkıcı etkiye sahip olanı Yunan ayaklanmaları olmuştur. 1829 Edirne Anlaşması imzalanmış ve Yunan Krallığı’nın tohumları atılmıştır.

1832 yılında Bavyera Prensi Otto krallık tahtına geçirilmiştir. Kral Otto, yoksul Yunanistan’ın sorunlarını çözememiş ve 1862 yılında tahttan indirilmiştir. Syntagma Meydanı’nda yer alan ve bugün, her pazar günü gerçekleşen kılıç değişim töreni ile turistlerin ilgisini çekmeyi başaran Yunan Parlamento Binasını inşa ettirmesi, başarısız ve perişan geçen tahtının tek başarısı sayılabilir.

Parlamento Binası ve Syntagma Meydanı

1. Dünya Savaşı ardından yönünü Batı Anadolu topraklarına dönen Yunanlar, Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde verilen mücadele neticesinde 1922 yılında temelli olarak Anadolu’dan kovulmuşlardır. Bu gelişme neticesinden Atina şehir yapısı da derinden etkilenmiştir. 1924’te nüfus mübadelesiyle nüfusu 2 katına çıkan kent, bu kalabalığı kaldırabilmek için pek çok yönden genişlemiştir.

2. Dünya Savaşı sırasında Alman birliklerinin kenti işgali ile kent iyice düzensizleşmiş ve bakımsız hale gelmiştir. 1944’te işgalin sona ermesinden sonra ülkede bu sefer iç savaş baş göstermiştir. İngilizlerin Atina sokaklarına görevlendirdikleri kuvvetleri ve ABD’nin müdahalesiyle isyanları bastırılsa da 70’lerde Kıbrıs’ta, 90’larda Balkanlarda sergiledikleri saldırgan tutum yönetimin şehre yatırım yapmasının önüne geçmiştir.

1950’lerde inşaat patlaması ile kentin dışında kalan pek çok yer şehrin bir parçası olmuştur. “Polykataokia” modeli dikilen rastgele apartmanlar kentin görünümünü önemli ölçüde değiştirmekle birlikte neredeyse tüm mahallelerin birbirine benzemesine yol açmaktadır. Mahalleler arası değişmeyen bu mimari bugün de korunmaktadır.

Yunan bağımsızlık hareketlerinden beri Batı’da destekçisi artan Filhelenist akım sayesinde ayakta durmayı başarabilen, ekonomik gücünü kendi ellerinde tutamayan Yunanistan 2010 yılında bu sefer büyük bir ekonomik kriz ile karşılaşmıştır. Başta Almanya olmak üzere Avrupa devletlerinden aldığı destek yardımlarıyla ayakta durabilmiş olsa da var olan pek çok sosyal şehir eksikliği giderilememiştir. Bugün hala devam ettirdiği Ege ve Doğu Akdeniz’deki agresif tutumu, kaynak aktarımını ve yeni yatırımları engellemektedir.

Atina’ya ilişkin yorumların kabaca iki tarafta kümelendiği söylenebilir, bazıları büyük bir özlem ve tutkuyla şehre bağlıyken bazıları nefret eder. Sevenler gettoluğunu, kaotikliğini ve bir bakıma çirkinliğini çekici bulurken sevmeyenler basitçe estetikten bihaber sokaklarını göstermekle yetinebilir. Bense, tamamen kişisel tercihlere kalan bu seçimde ilkinden yanayım.

Akropolis Tepesi ve Şehir

Kaynakça:

https://ancientathens3d.com/athens-timeline/

https://www.ascsa.edu.gr/excavations/athenian-agora/about-the-excavations/agorahistory

https://www.greeka.com/attica/athens/history/

https://www.worldhistory.org/trans/tr/1-119/antik-yunan/

https://www.academia.edu/38078937/ANTİK_YUNAN_TARİHİ_Dr_Eren_KARAKOÇ_

Leave a Reply