Bunları Neden Biz de Yapamayız

Modern sanat ve onunla bağdaştırılan kavramlar, karakterleri gereği tartışılmaya müsaitler. 19 ve 20. yüzyıllarda sosyal ve ekonomik hayatın getirdikleri ile şekillenen ve temel odağı insan olan eserler, bir yandan basitleşmişler gibi görünseler de, bu eserleri değerlendirmek geleneksel güzel sanat anlayışı ile çatıştıklarından daha zor bir hal aldı. Kimi insanda “Bunu ben de yaparım!” algısı oluşturan bu modern sanat eserlerini bir bağlama oturtmadan anlamak çok güç. Bu yazımda karmaşık konseptler ve terimler içinde kaybolmadan, bu sanat eserlerinin bilinen iki örneğinden ve neden göründükleri kadar basit olmadıklarında bahsetmek istiyorum.

“Campbell Çorba Konservesi”

Andy Warhol, 1968

Andy Warhol. “Campbell’s Soup Cans”.1962.

20. yüzyılda sanatın en tanınmış isimlerinden olan Andy Warhol, klasik güzel sanatlar anlayışına kafa tutması ile modern sanat dünyasında, özel olarak Pop Art akımında ünlenmişti. 1950’ler ve 60’larda seri üretim, tüketim çılgınlığı ve en iyi bilinen örneği Marilyn Monroe olan ünlüleri, eserlerinde başlıca temalar olarak görmek mümkün. Bu eserlerin bir örneği de “Campbell Çorba Konservesi”.  Parlak renkler kullanılan basit bir baskı tekniği ile oluşturulmuş bu eserin otuzdan fazla kopyasından oluşan sergisinde, tuvallerini bir süpermarket rafını andıran bir biçimde duvarlara dayalı olacak şekilde sergilemeyi tercih etmişti. O dönemde nüfusun hemen hemen her kesiminin oldukça aşina olduğu domates çorbası konservesinin birbiri ile neredeyse aynı olan kopyalarına bakmak, çoğu insan için “gerçek” diye adlandırılan sanat eserlerine bakmak ile aynı kefede değildi. Warhol’un da anlatmak istediği tam olarak buydu. Sanatın ve sanat eserlerinin ne olduğunu ve geleneksel sanat eserlerine neden bu denli saygı duyulduğunu sorgulamıştı ve eserlerini görmeye gelen insanlara da bunu hissettirmişti. Özgünlük, bireysellik ya da bunun aksi sayılabilecek seri üretim kavramlarını sanatında göstermek için bir domates çorbası konservesini seçmesi tesadüf değil. Çok tercih edilen bir ürün olmasının dışında, ürünü satın alan herkese her şeyde ya da her alanda rastlanılması zor olan bir eşitlik imkânı sunuyordu. En zengininden en fakirine, Warhol’un kendisi de dahil herkes, konserve domates çorbası içerken aynı şeyi deneyimliyordu. Warhol’un sanat eserleri de onları görmek isteyen herkese benzer bir eşitlik duygusu vadediyor.

“Torba”

Gavin Turk, 2000

Gavin Turk. “Trash”. 2000.

Gavin Turk’ün bu bronz heykeli, dikkat etmeyen insanların bir heykel olduğunu fark etmedikleri bir eser. Ancak bu durum Turk’e göre heykelin değerini ve heykelin ardındaki anlamın doğruluğunu göstermekte. Barok döneminin hayran olunan tekniklerinden biri olan “trompe l’œuil” (göz aldatma) tekniği ile boyadığı eser, toplumun bazı eserlere saygı duyarken bazılarını da haksız yere göz ardı etmesini eleştirmek istemişti. Bu sebeple müzelerinin en gösterişli salonlarında sergilenen eserler ile arasında teknik bakımından bir fark bulunmayan bu heykelin çoğu zaman bir sanat eseri olarak görülmemesi Turk’ün eleştirisini haklı çıkarmakta. Ancak bir çöp torbasının obje olarak tercih edilmesinin altında da ayrı bir anlam mevcut. Turk’e göre ihtiyaç duyulmayan ya da istenmeyen şeyleri barındıran çöp poşetlerinin içindekiler, müze salonlarında saklanan şeylere kıyasla toplumu daha iyi tanımlıyor. Sanatçı, teknik yeteneğin gerçek anlamını sorgulatmanın yanı sıra, “provokatif” sanat alanının en önemli eserlerine sahip.

Kaynakça:

https://www.moma.org/learn/moma_learning/themes/what-is-modern-art/

https://www.moma.org/collection/works/79809

http://gavinturk.com/artworks/image/1407/

https://www.vanityfair.com/style/2018/11/andy-warhols-campbells-soup-paintings-exhibition

Leave a Reply