Takımların yeni sisteme adaptasyon süreci ve oyuncuların form tutması açısından çok önemli haftaları geride bıraktık. Dokuz ve onuncu turlar ile birlikte normal sezonun üçte birlik kısmını arkamızda bırakırken gelin temsilcilerimiz bu kritik haftalarda –dokuz ve onuncu haftalar- EuroLeague arenasında neler yapmış, bakalım.
Anadolu Efes
Sezon başındaki silik ve sistemsiz görünütüsünü yavaş yavaş üzerinden atmaya başlayan temsilcimiz Efes, bu iki haftayı Kızılyıldız ve Maccabi’ye karşı galibiyetlerle (100-79 ve 86-77) kapataraktan yükselişini sürdürdü ve gelecek adına taraftarlarına iyi sinyaller verdi.
Kızılyıldız maçında pota altını Derrick Brown ve Tyler Honeycutt’ın insanüstü performansları sayesinde domine eden temsilcimiz Efes ribaundlarda kurduğu 49-25’lik üstünlüğü gayet verimli bir şekilde değerlendirdi. Sene başında Perasoviç tarafından rotasyonda pek tercih edilmeyen milli oyuncumuz Cedi Osman ise kendisine verilen şansı çok iyi kullandı ve süre aldığı 20 dakikada hiç şut kaçırmadan 12 sayı üretti. Granger ise her zamanki bekleneni veremeyen Granger gibiydi…
Tel Aviv deplasmanında son çeyereğe eşitlik ile girmeyi başaran Efes, izleyenleri baya baya şaşırtarak son çeyreği iyi bir şekilde oynayarak galibiyet alabildi ki bu bile bazı şeylerin olumlu anlamda değiştiğinin göstergesidir. Önceki hafta fevkalade performanslar gösteren Brown ve Honeycutt’a Dunston da eklenmesi ve Maccabi pota altında gereken cevabı verememesi Efes’in işini kolaylaştıran şeylerdendi. Maccabi adına Goudelock ile Sonny Weems’in her zamanki görüntülerinden uzak olması da temsilcimizin işine geldi ki bu hale olmalarının asıl sebebi olarak Efes’in yapmış olduğu iyi savunma gösterilebilir. Granger bu hafta da her zamanki gibi takıldı durdu…
Darüşşafaka Doğuş
Sene başında çoğu basketbolseverin sürpriz atı konumunda olan Daçka sallantılı bir döneme girmiş durumda ne yazık ki. Çok güzel bir 7 haftadan sonra üstüste gelen 3 mağlubiyet takımın kendine olan güvenini sarsmış olsa gerek ki yeni oyuncular ile silbaştan kurulan bir takımda bu sarsılmadan daha doğal bir şey yoktur. Bu konuda David Blatt’a büyük iş düşmekte ki Blatt bile yapamayacaksa kim yapacak…
Panathinaikos karşısında çok kötü bir ilk yarı oynayan temsilcimiz her ne kadar ikinci yarıda geri dönüş için çabalasa da Yunanistan’dan galibiyet çıkaramayarak (80-86) mutsuz ayrıldı. Temsilcimizin kısaları her ne kadar iyi oynasa da uzunlarından yeterli katkıyı alamayan Daçka, Bourousis’i de sık sık faul çizgisine göndermek zorunda kalaraktan kendi kuyusunu kendi kazmış oldu tabiri caizse.
Onuncu haftada kendi evinde bir diğer Yunan temsilcisi olan Olympiacos’u konuk eden ekibimiz kötü gidişata bir dur diyemeyerek 71-77 mağlubiyet ile ayrıldı. Daçka, önceki maça oranla uzunlarını daha iyi kullansa da kısalar beklenen seviyede katkı yapamayınca yenilgi kaçınılmaz oldu. Lojeski’nin kritik anlarda sazı eline almasıyla ivmeyi yakalayan konuk ekibe Clyburn dışında direnmeye çalışan olmadı. Kötü geçen bir ilk yarından sonra takımın önceki haftalardaki gibi geri dönüş için kendini parçalamaması Daçka adına son haftalarda görülen en önemli eksiklerden.
Fenerbahçe
Üst üste alınan üç mağlubiyetten sonra geçen sezondan çok uzak bir performans göstermekle çok eleştirilen Fenerbahçe, dokuz ve onuncu haftaları galibet ile kapatarak mağlubiyetlerden sonra üst üste üçüncü galibiyetini alarak kendisini eleştirenlere en iyi şekilde cevap verdi.
Dokuzuncu haftada EA7 (Emporio Armani Milan) deplasmanına giden temsilcimiz bu sene geçen seneki performansından bambaşka bir seviyede oynayan Kostas Sloukas’ın etkili oyunu sayesinde rakibini 79-70 mağlup etti. Gentile ve Kalnietis’in çok kötü bir görüntü çizmesi ve EA7’nin kısalarımızı iyi savunamaması temsilcimizin işini kolaylaştıran başlıca etkenlerdendi.
Taraftarları arasında son yıllarda kan davası misali ciddiyet kazanan eşleşmelerden olan Fenerbahçe-Real Madrid eşleşmesinin bu ayağını da Fenerbahçe kazanarak Real Madrid’e karşı olan galibiyet serisini 5 maça yükseltti. Hakemlerin rezil rüsva yönetimini taraftarı ile eşitlemesini bilen temsilcimiz, Nunnaly’nin sezonun patlamasını yapmasıyla maçı 78-77 kazandı. Alınan bu galibiyet bu sene EuroLeagu’teki 3. tek sayılı galibiyetimiz ki bu da temsilcimizin maç sonlarını ne kadar iyi oynadığını ve kazanma alışkanlıklarının belirli bir seviyede olduğunu gösterir.
Galatasaray Odeabank
Deplasmanlardaki kötü gidişatı devam etmekte olan temsilcimiz Galatasaray’ın kendi evinde biraz da olsa kıpırdanmasıyla EuroLeague daha da heyecanlı bir hal almaya başladı. Bu kritik haftaları kendi evinde Barcelona galibiyeti (78-64) ve deplasmanda Baskonia mağlubiyeti (69-62) alarak geçen temsilcimiz için işler sene başına göre daha iyi diyebiliriz.
Seyircisinin desteği ile Barcelona’ya salonu adeta dar eden Galatasaray, rakibi düşük dış sayı yüzdesinde tutarak maçı kazanmasını bildi. Geçen seneki Eurocup zaferinin mimarlarından olan Sinan, Schlib ve Micov’un eski günlerinden resital sunmasıyla temsilcimiz için galibiyete uzanmak pek de zor olmadı.
Çok kötü bir ilk çeyrek çıkararak maça adeta handikaplı bir şekilde başlayan temsilcimiz sonraki çeyreklerde çok çabalasa da gösterdikleri çaba galibiyete yetmedi. Son haftaların formda isimleri Schilb ve Pleiss’a ayak uyduran başka oyuncu çıkmayınca ve Daye’nin sezon başındaki görüntüsünden ortada eser olmayınca İspanyol ekibinin galibiyeti kaçınılmaz oldu. Ribaund olarak rakibin üstünlüğünü kabul etmesi ve felaket derecede dış yüzdeye sahip olması Galatasaray için mağlubiyetin başlıca nedenlerindendi.
*fotoğraflar euroleague.net adresinden alınmıştır