“Yerçekimi” Filmi Gerçek Olabilir mi?

Yerden 372 mil yukarıda ne sesi taşıyacak bir şey var, ne hava basıncı, ne de oksijen… Uzayda yaşam imkânsızdır!

2013’ün en iddialı yapımlarından biri olan Yerçekimi (Gravity) adlı film bilim camiasında kısa sürede adından çok söz ettirmeyi başardı. Sandra Bullock, George Clooney gibi ünlü isimleri bünyesinde toplayan üç boyutlu yapım, iddialı hikâyesi ve görsel öğeleriyle ünlü astrofizikçiler ve NASA çalışanları tarafından oldukça beğenildi,  fakat bilimsel açıdan pek çok eleştiriye maruz kaldı.

Yerçekimi, uzun mesailer ve büyük bütçelerle hazırlanmış bir film. Gerek hikâye kurgulanırken, gerekse çekimler sırasında pek çok bilim danışmanın fikri alınmış, ancak kurgusal olması itibariyle elbette bilimsel gerçekçiliği göz ardı eden pek çok bölümü var. Filmi izlemeyenler için kısaca özetlememiz gerekirse, Hubble Teleskobunda keşfe çıkmış birkaç NASA görevlisi bir felaketle karşılaşır, yerle olan bağlantılarını kaybeder ve uzayda yapayalnız kalırlar. Dünyaya dönmek için tek şansları başka bir uzay istasyonu bulmaktır, böylece uzayda macera başlar.

tumblr_mua25jmc7h1qz8vumo1_500

Öncelikle, ABD’li astrofizikçi Neil Degrasse Tyson, sosyal medyadaki ilk eleştirilerinden birinde filmde felakete yol açan uydu imhasının gerçek olabileceğini söylüyor. Kimi zaman devletler askeri veya teknolojik sebeplerden ötürü uydularını imha ederler. Ancak bu işlem basit bir hesaplamayla diğer uydulara zarar vermeden gerçekleştirebilir. Hesaplamadaki hata sonucu Rus uydusunun imhasından doğan zincirleme reaksiyon NASA ekibinin bulunduğu Hubble Teleskobuna çok düşük bir ihtimalle zarar verebilir. Asıl bilimle çelişen kısım ise filmde adı geçen üç uzay istasyonu arasındaki geçişlerin gerçek hayatta imkânsız olmasıdır. Hubble Teleskobu yerden 350 mil yukarıda iken, kahramanlarımızın ulaşmak istedikleri ISS (Uluslararası Uzay İstasyonu) 230 mil yukarıdadır. Yani bu iki istasyon arasında saniyede yaklaşık 100 metrelik bir hız farkı bulunmaktadır, Bullock ve Clooney’in birbirlerine bağlı olarak bu hıza erişebilmeleri mümkün değildir.

İstasyonlar arası geçişi imkânsız yapan elbette ki sadece irtifaları arasındaki fark değildir. Bu iki istasyon birbirinden tamamen farklı şekle sahip iki yörüngede bulunmaktadır, Hubble bir yörüngede 28,5 derece açıya sahipken, ISS Rusya’dan kolay ulaşım sağlanabilmesi için 51,6 derece açıyla durmaktadır. Bu kadar açı farkı varken bir yörüngeden diğerine geçiş tamamen filmin kurgusal yapısının eseridir. Yerçekimi’nde yer alan diğer bir istasyon ise Çin’e ait olan Tiangong. Her ne kadar film esnasında Bullock, ISS’den bakınca Tiangong ileride görse bile, iki uydu kesinlikle birbirinin görüş açısında değillerdir, bu durumu dünyadan bakınca başka gezegenlerin görülmemesine benzetebiliriz.

Senaryonun alt yapısını oluşturan diğer bir konu, Hubble zarar gördükten sonra NASA ile astronotlar arasındaki iletişimin kesilmesidir. Tyson’ın twitterda belirttiğine göre, iletişim uydularının konumu Hubble ve ISS’ye göre yerden 100 kat daha yukarıda bulunuyor, bu da demek oluyor ki, eğer kurmaca bir senaryo olmasaydı NASA, Bullock ve Clooney’in yerini GPS ile kolaylıkla tespit edebilirdi.

Yerçekimi’ni izlerken pek çoğumuzun anın duygusallığına kapılıp göremediği bir bilimsel çelişki daha var. Astronot Phil Plait’in ‘affedilmesi çok zor bir bilimsel hata’ olarak bahsettiği sahnede, Bullock Clooney’i kolundan tutarken sanki yerçekimi varmış ve birbirlerini bıraktıkları anda Clooney uzay boşluğuna düşecekmiş gibi davranılıyor. Ancak fiziksel yasaları çiğneyen bu sahnede, Clooney’in durağan halde üzerine etkiyen herhangi bir yerçekimi kuvveti olmadığı için çok hafif bir asılma ile yukarı çekilebilir, Clooney’in hayatı basit bir şekilde kurtulabilirdi.

0906b840edc8335129d74623a928c0e0_450x156

Yerçekimi’nin izleyiciye ‘yok artık’ dedirten daha pek çok yönü var. Bullock’un kendisini yangın tüpüyle Çin Uzay İstasyonu’na yönlendirmesi, yarım saat süren kıyafet çıkarma sürecinin 5 saniyede gerçekleşivermesi, basınçlı uzay eldivenlerinin acı vermeden kullanılabilmesi şaşırtıcı sahnelerden yalnızca birkaçı.

Tüm bunların yanı sıra, Yerçekimi’nin Leroy Chiao, Tom Jones, Phil Plait gibi NASA’nın ünlü isimleri tarafından övülen yanlarını da vermemek olmaz. Bullock’un gözyaşının boşlukta ilerlemesi, ISS’de çıkan yangının artan oksijen seviyesiyle büyümesi gibi çok ince düşünülmüş detaylar büyük beğeni toplamışa benziyor. Chiao’ya göre yörünge mekaniğinde ve fizikte yapılan tüm hatalar, özenle tasarlanmış kıyafetlerin, yıldızların ve uzay araçlarının gerçek görüntüleri arkasında seyirciler için görünmez olabilir. Tüm bu hataları unutup filmin tadını çıkarmak belki de en iyisi.

 

Kaynaklar:

https://twitter.com/neiltyson

http://science.time.com/2013/10/01/what-gravity-gets-right-and-wrong-about-space/

http://insidemovies.ew.com/2013/10/08/gravity-questions-science-experts/

Leave a Reply