Bilim-Kurgu köşesinde bu sefer Lucy yer alıyor. 2014 yılında yayınlanan popüler bilim kurgu filmlerinden biri olan Lucy, alanındaki diğer bütün filmler gibi birçok farklı eleştiriye maruz kaldı. Yönetmeni Luc Besson, baş rol oyuncuları Scarlett Johansson ve Morgan Freeman ile dikkatleri çekmeyi başaran, ama yayınlandıktan sonra bilimsel bir efsaneyi temel almasından ötürü olumsuz yorumlar toplayan bu filmi nötr bir şekilde değerlendirmek istedim. Bu yazıda filmin ana noktalarını hatırlatıp fark edebildiğim detayları ve bilimsel gerçekleri sizlerle paylaşacağım.

Dikkat: Bu yazı film hakkında spoiler içermektedir.

Bir hücrenin mitoz bölünmesini gösteren simulasyonu takip eden bir “maymun”un su içmesiyle devam eden ve Scarlett’in “Yaşam bize bir milyar önce bahşedildi. Biz onunla ne yaptık?” sorusu ile başlıyor.

  • Hücrelerin bilgilerini (DNA) aktarabilmek için çoğalmasının filmde verilmek istenen mesajı anlattığından ilk görüntü olması oldukça güzel bir ayrıntı. Takip eden sahnede ise aslında insanların ilk atası olarak kabul edilen türün bilinen ilk fosili Lucy görülmekte. Hominid türü maymun ile insanı birbirinden ayıran ilk tür olarak kabul ediliyor. İki ayak üzerinde dik bir şekilde yürümesi bu ayrımın temel sebeplerinden ve Lucy onlardan biri. [1]
  • Dünyada yaşamın tam olarak ne zaman oluştuğuna dair kesin bir bilgi olmasa da bilinen en eski yaşayan organizma fosili 3770 ile 4280 milyon yıl öncesine ait. [2]

Çin’de eğitimini sürdüren Lucy, bir haftalık bir ilişki geçmişi olan Richard’ın ölüm korkusuyla mafyaya teslim edemediği CPH4 isimli uyuşturucuyu istemeyerek teslim etmek zorunda kalıyor. Bu esnada ise Prof.Norman’ın konferansından görüntüler ekrana geliyor. Prof.Norman bir insanın beyninin sadece %10’unu kullanabildiği teorisini; insan beyninde  100 milyar nöron hücresi olduğunu ve bu hücreler arasındaki bağlantı sayısının yıldızların sayısından daha fazla olduğunu; hücrelerin elverişli bir ortama sahip değillerse ölümsüzlüğü; eğer elverişli bir ortama sahiplerse çoğalmayı seçeceklerini anlatıyor.

  • Eleştirilerin odaklandığı nokta bu teori. Gerçekte böyle bir teori değil de bir efsane var. İnsana olası mükemmeliyeti düşündürdüğünden midir bilinmez, birçok kişi hala bunu sorgulamadan kabul ediyor fakat gerçek bu değil. İnsan beyninin her yerini yani %100’ünü kullanıyor. Sadece bilinçli olarak yaptığımız şeylerle uğraşmıyor beyin; nefes almak, organlarımızın çalışması vücudumuzda bilinçli olarak yapmadığımız her şey de beynimizin kontrolü altında. Evet beynimizi hala tam olarak çözemedik fakat, nöronların çekirdekleri beynin %10 civarı bir kısmını oluşturmakta ve bu kısma gri madde demekteyiz; geriye kalan kısımda ise nöronların bilgi iletimi için var olan uzantıları (aksonlar) ve glial hücreler (görevleri tam olarak keşfedilemedi ama şimdiye kadar tespit edilen görevlerinden biri nöronların enerji ihtiyacını karşılayabilmek için glikozu laktata çevirmek) yer alıyor ve bu kısma da beyaz madde diyoruz. Dolayısıyla bu demek değil ki beynimizin sadece %10’unu kullanıyoruz. [3]
  • 2009 yılında yapılan bir araştırmaya göre beynimizde 86 milyar nöron hücresi var. 14 milyarın lafı mı olur demek istemedim. [4]
  • Bir insanın vücudunda bulunan hücreler arası bağlantı sayısının 10 üzeri 14 civarında olduğu düşünülmekte fakat sadece Samanyolu Galaksi’sinde 10 üzeri 11 yıldız olduğu tahmin ediliyor ve bir o kadar da galaksi olduğu varsayılırsa 10 üzeri 22 gibi bir sayıya ulaşabiliyoruz. [5]

Lucy uyuşturucu mayfası tarafından alıkonularak kendisinin bilinci yerinde değilken karın boşluğuna CPH4 içeren bir torba konuluyor ve gerekli yere teslimatı gerçekleştiğinde özgür bırakılacağı söyleniyor. Tutulduğu yerde karnına darbe aldıktan sonra vücuduna yayılan uyuşturucu, Lucy’nin beynindeki diğer hücreler ile iletişim kurmasına yani %10’dan daha fazlasını yönetmesine olanak sağlıyor. Beynindeki hücrelere her geçen dakika daha çok ulaşabilen Lucy giderek duygulardan ve hislerden uzaklaşarak etrafındaki her şeyi hissetmeye, beyninin derinlerinde kalmış anılara ulaşmaya başlıyor. Öyle ki insanların görebildiği dalga aralığından çok daha fazlasını görüp analiz edebiliyor veya anne karnındayken kemiklerinin oluşmasının hissiyatını hatırlayabiliyor. Çevresinde olup bitenlerin ardındaki bilimi kolayca kavrayabildiği için giderek daha çok bilgi sahibi oluyor. Bu farkındalığa kısa sürede hayatının sona ereceği bilgisi de dahil tabii ki. Çok az zamanı olan Lucy Prof.Norman’a ulaşıp ne yapması gerektiğini soruyor. Prof. Norman ise hücrelerin yaptığı gibi bilgiyi sonraki nesillere aktarması gerektiği tavsiyesini veriyor.

  • Gözlerimizle gördüğümüz şeyler ışığın algılayabildiğimiz dalga boyu, aslında telefon sinyalleri de, mikro dalga ışınları da ışığın farklı dalga boyları. Filmdeki %10 beyin kapasitesi teorisine göre bir insan beyin kapasitesi arttığında yunusların sonar dalgalarla iletişim kurabildiği gibi yeteneklere sahip olabileceği belirtilmekte. Bu açıdan Lucy’nin elektrikli aletleri kontrol edebilmesi ve var olan dalgaları analiz edebilmesi mümkün oluyor. (telefon konuşmalarını uzaktan dinleyebilmesi gibi)
  • Norman’ın tavsiyesi filmin ilk sahnesini anlamlı kılmaya başlıyor.

Lucy, kendisini bu duruma sokan mafya babasına haddini bildirmek için gittiğinde filmde en sevdiğim repliklerden birini söylüyor.

“Artık beynimin çok daha derinlerine ulaşabiliyorum ve bizi biz yapan şeylerin ne kadar ilkel olduğunu açıkca görebiliyorum. Bizi biz yapan şeyler aslında engeller. Bunlar sana bir şey ifade ediyor mu?”

Nihai amacına ulaşmak için, kendisiyle beraber taşımacılık yapacak olan diğer üç kişiyi de yakalattırıp bu süreç içerisindeki fiziksel engelleri kendi vücuduna ait olmayan hücreleri ve maddeleri kontrol edererek altediyor.

  • Uyuşturucuya maruz kaldığı andan beri duygularından yavaşça sıyrılan Lucy insanı insan yapan şeylerin duygular ve fiziksel hisler olduğunu ve farkındalığı yakalayabilmenin önünde bunların en büyük engel olduğunu görüyor. Fakat insan olmanın güzel yanları olduğunu da fark etmiş olmalı ki polis Pierre Del Rio’nun ona yardım edebileceği tek şeyin onu bir hatırlatıcı olarak gördüğünü söylerek onu öpüyor.

Yok olmadan önce sahip olduğu tüm bilgiyi paylaşabilmek için Prof. Norman ile buluşan Lucy tek ölçütün zaman olduğunu, onun dışındaki klasik bilimdeki ölçülerin her şeyin açıklaması için doğru olmadığını anlatıyor. Farkına vardığı her bilgiyi aktarabilmek için gerekli kapasiteye ulaşması gerekiyor. Bu sırada yine çok beğendiğim bir diyalog geçiyor:

“İnsanlığın bu bilgiye hazır olduğundan emin değilim. Biz güce aç varlıklarız. İnsanın doğasıyla oynamak dengesizlik ve kaos getirecektir.” -Prof. Norman

“Kaosu cehalet getirir, bilgelik değil.” – Lucy

Lucy, kalan uyuşturucuları kanına enjekte edip kendisini etraftaki elektronik cihazların enerjisini kullanarak bir maddeye çevirirken kısa sürede beyninin %100’üne ulaşıyor. Zamanı kontrol edebilen Lucy filmin başındaki “maymun” ile parmaklarını dokunduruyor ve günümüze dönüp bir organizma olarak yok oluyor.

  • İnsanın ne kadar aç gözlü olduğuna dair bu replik filmdeki önemli mesajlardan bir diğeri. Bilim uğruna icat edilen veya bulunan şeylerin insalık tarihine nasıl darbeler vurduğunu hepimiz biliyoruz.
  • Parmak dokundurma sahnesi filmin başlarında Prof. Norman’ın insanların %10 kapasite ile başardıkları kısmında gösterilen Michalengelo tablolarından Adem’in Yaratılışı resmine gönderme olarak çekildiğini düşünüyorum. Kadınların erkeklerden üstün olduğunu göstermeyi seven yönetmen bu şekilde Lucy’i öylesine yüceltiyor ki filmin sonunda da ufak bir tanrı göndermesi bile yapıyor. (I am everywhere) [6]

Etraftaki maddeleri ve hücrelerini kullanarak oluşturduğu bilgisayar günümüz insanlarının anlayabileceği şekilde bilgi sunabilen USB oluşturup parçalara ayrılıyor. Filmin sonunda ise Scarlett “Yaşam bize bir milyar önce bahşedildi. Şimdi onunla ne yapacağınızı biliyorsunuz.” diyerek sona ulaşıyor.

  • Filmin başındaki soruya cevap veren bu replik baştaki sahnenin anlamını tamamlıyor: Bilgi düzenin temelini oluşturur ve devam edebilmek için bilgiyi paylaşarak aktarmamız gereklidir.

 

Bilimsel olarak doğru olmayan bir temeli olsa da detaylar ve mesajların önemi, aynı zamanda bütün filmin kendi içerisindeki tutarlılığı oldukça güzel ve bence izlenmesi gereken filmlerden biri Lucy.

Görseller:

Ana Görsel: https://blog.sanatkardan.com/index.php/2017/12/19/lucy/

Yazı Görselleri:

https://www.mnn.com/earth-matters/animals/blogs/facts-about-lucy-australopithecine

https://asd.gsfc.nasa.gov/blueshift/index.php/2015/07/22/how-many-stars-in-the-milky -way

http://www.fireflylifi.com/visible-light-communications.html

https://en.wikipedia.org/wiki/The_Creation_of_Adam

Kaynakça:

[1] https://iho.asu.edu/about/lucys-story

[2] https://www.nature.com/articles/nature21377

[3] https://www.huffingtonpost.com/olympia-lepoint/movie-review-lucy-a-thril_b_5644623.html

[4] https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/19226510

[5] http://www.esa.int/Our_Activities/Space_Science/Herschel/How_many_stars_are_there_in_the_Universe

[6] https://www.wired.com/2014/07/luc-besson-lucy-2/

 

Leave a Reply