Tanıdık bir ismin eski bir fotoğrafıyla ve belki de başka bir anlam içeren mesajıyla başlamış olsak da bu yazıya, açıkçası bu söz grubu tam da şu anki duruma uyuyor. Avrupa’da yılların ardından değişen bir şey pek yok: Irkçılık ve benzeri birçok davranış hala kendisini gösteriyor. Dolayısıyla son yaşananlar sonrasında kaleme aldığım bu yazıda Avrupa’da yükselen aşırı sağın futbolda doğurduğu sonuçlara göz atacağız.
Öncelikle siyah ırk mensubu oyuncuların yaşadıklarından başlayalım. Balotelli’nin İtalya serüveninde yaşadıkları hepimizin malumu, zaten farklı bir kafa yapısına sahip olan oyuncu bir de ırkçı yöntemlerle hedef alınması sonrasında kariyer bazında toparlanamadı ve üst seviye kulüplerde istikrarlı bir şekilde forma şansı göremedi. Bunun sebebi İtalya’da Almanya’dan farklı olarak, Mussolini faşizminin hala sayıca önemli miktarda taraftarının var olması. Hatırlarsanız Lazio’nun eski oyuncusu Di Canio da aşağıda verdiği selam sonrasında sadece İtalya’da değil, dünyada gündem olmuştu. Çizme içerisinde sadece Balotelli değil, Moise Kean ve Romelu Lukaku gibi isimler de bu eylemlerin kurbanı oldular.
Yaşadığı acı tecrübe sonrasında diğer ülkelere nazaran ırkçılıkla daha çok mücadele eden Almanya’da ise kimi zaman siyahi oyunculara, kimi zaman da milliyet ve din farklılığı sebebiyle başka oyunculara bu muameleler reva görüldü. Yakından tanıdığımız Mesut Özil “kazandığınız zaman Alman, kaybettiğinizde göçmen oluyorsunuz” ana temasıyla ayrıldığı Alman Milli Takımı tecrübesinde bunu tamamen hissetmiş – öyle ki yöneticileri bile bunu bir şekilde itiraf ettiler. Keza Torsten Ziegner ve Roman Weidenfeller gibi oyuncuların da siyahi rakiplerine karşı, ırkçılığa varan hakaretleri oldu ama Almanya’nın diğer Avrupa ülkelerine göre daha fazla hassasiyet sahibi olduklarını ve az çok yaptırım uyguladıklarını söyleyebiliriz.
Ve Fransa’ya gelelim. Günümüzde devlet başkanı Macron’un yaptığı ve Le Pen gibi ırkçı din düşmanlarının de desteklediği terbiyesizliklere ses çıkarmayan bu ülkede, toplumun %15-20’si göçmen kökenli ve çoğunluğu da İslam dinine mensup. Buna rağmen Patrice Evra gibi isimlerin de söylediği gibi, “Fransız futbolunun ırkçılık içermediği iddiası saçmalık”. La Graet’e verdiği bu yanıtta belirttiği gibi, maymun imasında bulunan bir sürü mesaj alan tek isim Evra değil. Neymar ve Alvaro Gonzalez arasında yaşanan ve benzer ırkçı küfürler içeren kavgada da olduğu gibi, yaptırım uygulama konusunda Fransa çok geride ve Patrick Vieira gibi eski yıldızlar da buna dikkat çekiyorlar. Müslüman ve Afrika kökenli bir oyuncu olan Zinedine Zidane gibi, tarihlerinde birçok göçmen isim bulunan bu toplumun girdiği yol -sırf futbol tarafından bakılsa bile- gerçekten de karanlık görünüyor.
Sonuç olarak, Paul Pogba gibi yıldız isimlerin milli takımlarını bırakacağı iddiası -asılsız olmasına rağmen- bize gösteriyor ki Avrupa futbolu bu sorununu hala çözebilmiş değil, siyasi olarak da aşırı sağ yükseldikçe daha çok Fransa benzeri skandalı göreceğiz gibi. Umalım ki dünya stabilize oldukça bu söylemler de yerini aklı selim tavır ve davranışlara bıraksın, yeşil sahalar ırkçılığa kırmızı kart göstersin. Yazımı tamamlarken pandemi döneminde herkese sağlıklı günler diliyorum.
*Kapak fotoğrafı businessinsider.com (insider.com) sitesinden, diğer fotoğraflar sırasıyla apnews.com (googleapis.com), theguardian.com (guim.co.uk), thearabweekly.com ve goal.com (daznservices.com) adreslerinden alınmıştır.