Kültür Sanat Dosyası: En Etkileyici 6 Albüm PART II

Elif Gündemir & Sudenur Soysal

Satılık – Yavuz Çetin

Yavuz Çetin’in albümü Satılık, 2001 yılında TMC Müzik tarafından çıkarılmıştır. Albüm şarkılarının tamamının söz ve müziği Yavuz Çetin’in eseridir. Yavuz Çetin gitar ve vokalde olup bas gitarda Sunay Özgür, davulda Turgut Alp Bekoğlu ve orgda İlke Hatipoğlu sanatlarını icra etmişlerdir. Hepsinin başarısıyla albüm dinleyiciye ulaşmıştır ulaşmasına ama zorlu bir yoldan geçmek durumunda kalmışlardır özellikle de Yavuz Çetin. Maalesef kendisi albümünün çıkışına tanık olamasa da şarkılarını dinleyip onu anmak, nihayetinde dinleyicinin hüzünle yaptığı bir aktivite haline gelmiştir. Hem hüzünle hem hayretle, bol bol da beğeniyle…

İçindeki öfkeyi, yalnızlığı ve tüm duygularını müziğiyle ortaya koymuş bir sanatçı. Blue Blues Band ile kariyerinin ve gelecekten silinmeyecek adının temelini attı. Yalnızca başarılı bir gitar virtüözü değildi Çetin. İçinde kopan fırtınalara hükmetmeye çalışan bir eş, baba ve sıra dışı bir müzisyendi. Blues’u Türkiye’ye tanıttı, müziğini ortaya koydu ve barındırdığı tüm duygu ve düşüncelerle aramızdan ayrılmaya karar verdi. Ölümünün ardından ünlenmesi gerçeği ise her zamanki şeyler işte sevgili okur… 
Geriye bıraktığı “Satılık” ise ölümünden sonra piyasaya sürülen 10 şarkılık bir albüm. Her şarkısı ayrı duyguların yansıması olan bu albüm, Yavuz Çetin’in içinde bulunduğu dalgalanmalara ve hayata, topluma karşı düşüncelerine ayna tutar nitelikte. Gitar hakimiyetini kanıtlamasının yanında şarkı sözleri de gözlerinde yaşlarla yazılmış gibi hırçın ve acılı.

Billur Güven & Şevval Türkileri

The Book of Secrets – Loreena Mckennitt

Kelt müziğine uygun bir yapıda besteleyip seslendirdiği şarkılarıyla tanınan Kanadalı sanatçı Loreena McKennit, bugüne kadar dünya çapında 14 milyondan fazla albüm satmıştır. The Book of Secrets, ünlü müzisyenin 1997 yılında çıkardığı, dünya çapında dört milyonu aşan satış rakamlarını yakaladığı ve belki de en başarılı işlerini içeren albümü. İnsanın ruhuna dokunan sesi ve müziğiyle her bestesinde farklı hikayeler anlatan sanatçının bu altıncı albümü, nişanlısının ölümünün ardından müzik hayatına ara vermeden önce çıkardığı son albüm olma özelliğini taşıyor.

 Çıktığı sene dünyayı kasıp kavuran albüm, ülkemizde de sevilmiş ve listelerde bir numara olmayı başarmış, özellikle albümün ikinci parçası The Mummers’ Dance hala Loreena McKennitt deyince akla gelen ilk şarkılardan. Loreena McKennitt’in müzik tarzına hakim değilseniz, her ne kadar kendisi isimlendirmelerden pek hoşlanmasa da ‘’new age’’, ‘’dünya müziği’’ veya ‘’halk müziği’’ kavramları size biraz fikir verebilir.

8 parçadan oluşan The Book of Secret, akdenizin ezgileriyle harmanlanmış besteleriyle ve her biri farklı hikayeleri anlatan sözleriyle de dikkat çekmektedir. Mesela giriş parçası Prologue’u dinlerken ezgiler size çok tanıdık geliyor, çünkü verdiği bir röportajda Mckennitt’in de söylediği gibi, parçada Türk motiflerinden yararlanılmış. Albümün son parçası Dante’s Prayer ise McKennitt ve plak şirketi sahibinin yeni albüm çıkarmadan önce ihtiyaçları olan dinginliği bulmak için çıktıkları Trans Sibirya Ekspresi yolculuğu sırasında McKennitt’in Dante’nin İlahi Komedya’sını okumak için fırsat bulması sayesinde bestelenmiş. İçinde Çerkeslerin ve Keltlerin etnik bağını vurgulayan Night Ride Across The Caucasus; 13.yüzyılda Asya’yı keşfeden kaşifin adını alan Marco Polo; Alfred Prentice’in şiirinden uyarlama The Highwayman gibi parçaların bulunduğu albüm çok çeşitli kültürlerden melodiler barındırıyor.  Özellikle Marco Polo isimli şarkısında yoğun olarak hissedilen doğu- batı müziği harmanı ile Loreena McKennit, sufi ezgileriyle birleştirdiği bestesiyle dinleyenleri enfes bir yolculuğa çıkarıyor.Gerek Türkiye’de, gerekse dünyada çok tutan bu albüm McKennitt’in en çok sevilen çalışmalarından biri olmayı sonuna kadar hak ediyor.

Anıl Tahmisoğlu & Defne Karakoç

808s & Heartbreak – Kanye West

Hem içerik olarak hem de müzikal anlamda bir müzik türüne bu kadar nüfuz etmiş bir iş bütün endüstri ele alındığında bile eşine az rastlanır bir olaydır. Hip Hop kültürünü belki tamamı ile değil fakat çok önemli bir kısmıyla değiştiriş bir albüm 808s & Heartbreak.

Bundan on yıl önce belki birçoğumuzun hala hatırlayabileceği yani çok da uzak olmayan bir geçmişe kadar, rap dünyası çoğunlukla “sert” konularla, sokaklarla ilgiliydi. Duygulardan, kalp kırıklıklarından, hayatın içinden belki de basit görünen taraflarından bahsetmek zayıflıktı. Duygusallık “feminen” olarak görülürken zehirli bir erkeklik algısı tarafından yönlendiriliyordu rap şarkıları.

2008 yılında ise Kanye West annesinin ölümünün ardından hem prodüksiyon hem de bağlamsal açıdan basit ama vurucu bir albümle ortaya çıktı. Hem tarzıyla hem de kişisel tarafıyla albüm o zamana dek yapılmış işlerden çok daha farklı bir yerde duruyordu. Kanye West hem şarkı söylüyor, çok yoğun bir biçimde “autotune” kullanıyordu bir yandan da deneysel sayılabilecek basit “pop-vari” altyapılara sahipti.

Sadece rap şarkılarında veya Hip-Hop kültüründe değil pek çok müzik türünde izlerini görebileceğimiz bazı yapısal yeniliklere sahip bir albüm. “Autotune” başta gelmek üzere pek çok endüstriyel ve elektronik bileşenin kullanılması ile aslında sadece içerik açışından değil müziğin kendisinden de bir şeyler katıyor diğer albümlere.

Belki en iyisi değil ama en etkili albümü olan 808s&heartbreak, Kanye West’in dördüncü stüdyo albümü. Bu albümünde Kanye’nin kalp kırıklıklarını, pişmanlıklarını, hayatının eksik bulduğu yönlerini kendi ağzından dinleme fırsatına sahip oluyoruz. Daha önce bize ballandırarak anlattığı zengin, başarılı, ünlü hayatının daha karanlık ve üzücü yanlarından bahsediyor, özellikle de “Welcome To Heartbreak” şarkısında bunu görmek mümkün. Yıllardır gözümüzde oluşmuş Kanye West imajını biraz da olsa değiştirerek, sahip olmadığını düşündüğümüz yanlarını ortaya koyuyordu bu albümle ve göründüğünden daha fazlası olduğunu gösteriyordu dinleyenlerine. “Kanye West’in tarzını sevmiyorum.” diyenlerin bile sevebileceği, hatta onlara Kanye’yi sevdirmeyi başaracak kadar farklı bir çalışma olan 808s&Heartbreak, zamansız albümler arasında yerini almayı başarmış durumda. Seveni de sevmeyeni de çok bir albüm bu, fakat ardında bıraktığı etkiye bakarak bir klasik olduğu da bir gerçek. 

Kaynakça

Kapak görseli için yazarımız Bengisu Şimşek’e teşekkür ederiz.

www.inverse.com

echoes.org

www.onedio.com

Leave a Reply