Kolay kolay kimsenin yabancılık hissetmeyeceği isimler listesinde Harry Potter’ın yerini saptamak hiç zor olmamalı. Yedisinden yetmişine, insanların bu seriye dair mırıldanabileceği en azından bir iki tane tanımlayıcı faktör olduğunu düşünebiliriz. Fakat günümüz teknolojisinde düzenli medya kullanıcılığı yapan gençlerin seri hakkında söyleyecekleri hafif mırıldanmalardan çok daha fazlasını içerebilir. Son yıllarda, yayımına 1997’de başlanan serinin gündeme geldiği sebepler genelde yazarının ofansif sözleri yüzünden oluyor. Açıkça ve gururla transfobikliğini benimseyen J. K. Rowling, insanların sadece kendisine değil, yarattığı seriye ve dünyaya da karşı eleştirel ve saldırıya hazır konuma gelmelerini sağlamıştır.
Transfobik söylemleri ile başlayan popülarite çöküşü, sonrasında Rowling’in serinin yapımında atladığı noktalarla, uyuşmayan detaylarla, stereotipik betimlemelerle ve beyaz ırk odaklı bir dünya yapımıyla iyice pekiştirilmiştir. İnsanlar, çocukluklarının belirli dönemlerini kapsayan bu fantastik dünyaya karşı daha spekülatif bir bakış açısı geliştirdikçe de harcanmış potansiyeli sahip bir alt-hikaye görmüşlerdir: Marauders (Çapulcular).
1999 yılında basılan ve 2004’te ekranlara uyarlanan Harry Potter ve Azkaban Tutsağı, zaten ismen tanıdığımız James Potter’ın üzerine bize üç yeni karakter tanıtmıştı: Remus Lupin, Sirius Black ve Peter Pettigrew. Filmin ikinci yarısında bu dörtlü arasındaki dinamiklerin açıklığa kavuşturulmasıyla da The Golden Trio’dan (Harry, Ron ve Hermione üçlüsü) önceki Hogwarts’a dair ilk silik bakışımızı kazanmıştık. Öğrenciyken yaptıkları Marauders Haritası da kullanışlığı sebebiyle serinin geri kalanında karşımıza çıkmaya devam etmişti. Orijinal hikayede Marauders’a dair edindiğimiz bilgiler tek tük sözel anımsamalardan ve kısa çaplı flashback sahnelerinden öteye gidememiş, çoğu zaman okuyanın hayal gücüne bırakılmıştı. Ancak çağımızın medya kitlesinden meraklarına yenik düşmemelerini beklemek bir hata olur. Eğer istenilen hikaye J .K. Rowling tarafından anlatılmayacaksa hem kontrolü hem de kalemi eline alacak başkaları her zaman vardır. Uzun lafın kısası, fanfiction (hayran kurgusu) hayat kurtarır!
MsKingBean89, Marauders için ilk fanfiction yazarı mı, tartışılır, fakat 2017’de yayımlamaya başladığı eseri All The Young Dudes‘un bu kesimin en popüler gözbebeği olduğu inkar edilemez bir gerçek. Çoğu basılı kitaptan daha uzun içeriği olan ATYD, hem hayranların LGBTQ+ ve stereotipik betimlemelerden uzak ırk çeşitliliği ihtiyacını karşılıyor, hem de orijinal serinin önemli gerçeklerine sadık kalarak olabildiğince geniş kapsamlı, detay odaklı, duygu yüklü ve inanılmaz akıcı bir kitap olarak (evet, kitap) Harry Potter’dan soğumuş ve bıkmış insanların bile (en büyük örneği ben olabilirim) kalplerini kazanıyor.
Bu sefer, 1971 yılından başlayarak, Hogwarts’ı Remus Lupin’in gözünden izliyoruz. Çocukluğunda kurtadam tarafından ısırıldığı ve kısa süre içinde ailesiz kaldığı için yetimhanede büyüyen Remus, tıpkı Harry gibi, 11 yaşına girdiğinde, başta kendini bir parçası hissetmekte zorlandığı Hogwarts’a çağırılıyor. Gryffindor binasına seçilmesiyle beraber James, Sirius, Peter ve Lily (Harry’nin annesi) ile başlayan dostluğu ile bizi Harry Potter’ın hikayesinin sonuna kadar taşıyor. Anonim kalmayı seçmiş MsKingBean89, hikayeyi hem orijinal hikayede sadece ismi geçmiş karakterlerle (Marlene McKinnon, Mary Macdonald, Regulus Black) hem de kendi hayal ürünü olan karakterlerle (Grant Chapman) süslemekten çekinmiyor. Kadrosu genişledikçe hikaye çizelgesini hak ettiği komplikeliğe kavuşturan yazar, Hogwarts’ta ergenlik yıllarına dair de daha gerçekçi bir tutum benimsiyor. Elbette, bu gerçekçiliğe eşcinsel olduğunu keşfeden karakterler de dahil!
Sirius Black ve Remus Lupin arasında gelişmiş olabilecek bir aşk hikayesi her zaman hayranların bir umuduydu. Büyücü dünyasında cinsel hayat, gençlik asilikleri, cinsel kimlik keşifleri gibi olağan karşılanması gereken ama çocuk edebiyatı etiketi ve bildiğimiz gibi yazarının sığ bakış açılarından dolayı kısıtlamalarla yok sayılan gerçekçi bir dünya yapımını sağlayacak etmenler sonunda senelerdir süren ihtiyacı karşılıyor.
Şu an, bir fanfiction sitesi olan archiveofourown‘da, sayısız Marauders hikayesi var, çoğu birbirinden güzel. Benim tavsiyemle, bu serüvene All the Young Dudes ile başlamak verilebilecek en doğru karardır. Harry Potter hayranı olup olmamaktan bağımsız olarak, bu hikayenin size serotonin enjekte ederken bir yandan da kalbinizi söküp çıkaracağına özgüvenle söz verebileceğimi düşünüyorum. Çoğu karakterin yüzeysel kalmaktansa 3D gerçekçiliği katan anlatımıyla birden fazla kişiye bağlanacak ve kendinizi diğer hikayelere göz gezdirirken bulacağınızı öngörüyor gibiyim. Aslında sanal platformda bedavaya okunabilecek bu uzun kitabın okurlarında edindiği değeri anlamanın en kolay yolu da ekstra parasını verip üç kitaplık bir seri halinde (yazarın izniyle) bastıranları izlemektir.
Sadık kaldığınız sürece sizi hayal kırıklığına uğratmayacak bu hikayeye bir şans vermenizi bütün içtenliğimle öneriyor, eğer sizi ikna edebilseysem de şimdiden iyi gözyaşı dökmeler diliyorum! Son sayfayı okuduktan sonra insanın içini buruk bırakan, hayattaki amacını sorgulayarak varoluşsal krizlere sokan kitaplara özlem duyuyorsanız, nereye başvuracağınız artık belli!
Not: Yazarın da hikayenin giriş kısmında belirttiği gibi, bu hikayeye olan ilgi ve sevginin J. K. Rowling’in söylemlerinden bağımsız geliştiğine tekrar dikkat çekmek isterim. MsKingBean89’in ve yazdığı kitabın, hikayenin temeli dışında Rowling ile bir bağlantı içermediğini, okumaların da herhangi bir şekilde Rowling’in kendisine bir finansal katkı sağlamadığını söylemek istiyorum. Aksine, All the Young Dudes‘ta Rowling’in karşı çıktığı ve inkar ettiği çoğu detayı rahatlıkla saptayabilirsiniz.
İyi okumalar!