Akademi her yıl film endüstrisinde yılın en iyilerine birçok dalda ödül verir. Gösterişli ama aynı zamanda seçkin bir tören hazırlanır ve dünya çapında ünlü onlarca oyuncu yönetmen vb. kişiler törende boy gösterir. Fakat, her yıl kırmızı halıda yürüyen ünlülerimizin ne giydiklerine kadar konuşulan bu törende verilen kararlar herkesi tatmin ediyor gibi gözükmüyor.
Ödül sisteminin nasıl çalıştığını yüzeysel bir şekilde anlatmaya başlayarak asıl konumuza yavaş yavaş geçebiliriz. Süreç şöyle başlar; sayısı meçhul olan akademi üyelerimiz kendi alanlarındaki ödül aday adayları arasından beş adet seçim yaparlar ve asıl aday listesini belirlemek için oy kullanırlar. Seçilen adaylar akademi üyelerinin ilgi alanlarını gözetmeksizin tekrar oylamaya alınırlar. Sonunda ise her yıl merakla beklediğimiz sonuçlar canlı bir şekilde televizyonda yayınlanır.
Nizami bir şekilde yerine getirilen tüm bu aşamalar sonucunda kazanılan Oscar’ın bütün dünyada ayrı bir prestiji olduğu aşikar. “Akademi ödüllü film”, ” akademi ödüllü oyuncu”, “ akademi ödüllü yönetmen” ibarelerini hepimiz görmüşüzdür. Hatta görmekle kalmayıp gördüğümüz bu ibareye güvenerek birçok filmi sorgusuz izlemişizdir. Dünya çapında bu mertebeye ulaşmış bir ödül töreninden beklenen ise basit; her yıl hak eden filmlere aday oldukları dallarda ödüllerinin verilmesi. Peki bu ödüllerin gerçekten adaletli bir şekilde sahiplerini bulduğu doğru mu?
Bu yazıda bu olayları uzun uzadıya anlatmayıp daha belirleyici, popüler ve ben de dahil olmak üzere tüm dünyanın hem fikir olduğunu düşündüğüm bir haksızlığa değineceğim: Leonardo DiCaprio’nun akademi ödülüne senelerce layık görülmemesi… Bu, dönem dönem sosyal medyada alay konusu olsa da böyle değerli performanslar sergilemiş bir oyuncunun bu denli prestijli bir ödülü alamaması birçoğumuz için şaşırtıcı bir durum. O zaman hızlıca ilk adaylığından akademi ödülünü alana kadarki süreci özetleme kısmına geçebiliriz.
Leonardo DiCaprio ilk Oscar adaylığını 1994 yılında “What’s Eating Gilbert Grape”adlı filminde gösterdiği inanılmaz performansla yardımcı erkek oyuncu olarak aldı. DiCaprio’nun akademi serüveninde, bu adaylığın nihai sonucu şüphesiz ki beni en çok üzenidir. Filmde, mental rahatsızlıkları olan, genç yaşlarda ölmesi beklenen ve 18.yaş günü için gün sayan bir genci canlandıran DiCaprio oldukça gerçekçi bir oyunculuk sergiliyor. Hatta doğruluğundan tam emin olmadığım bir söylentiye göre bazı insanlar filmin yayınlandığı dönemde DiCaprio’nun gerçekten bazı zihinsel problemleri olduğunu düşünmüş ve törende gördükleri kişi karşısında oldukça şaşırmışlar. Film seyri devam ederken de karakterin gerçekliğinden hiç tereddüt etmeksizin filmi gerçek bir ailenin görüntülerini izliyormuş gibi akıcı ve doğal bir şekilde izliyorsunuz. Tabii ki bu oyuncu kadrosundan yönetmenine kadar herkesin ortak çalışmalarıyla oluşan bir bütünlük. Yazının ana karakteri DiCaprio’ya dönersek, henüz 20 yaşındayken sergilediği bu performans benim nezdimde en başarılı performanslarından biridir. O yılın Oscar kazananı Tommy Lee Jones “Kaçak” filminde çok güzel bir performans sergilemiş olsa da Leonardo DiCaprio’nun sergilediği performansın ödülün gerçek hak edeni olduğunu düşünüyorum.
Böyle bir kariyer çizelgesinde başarılı performanslar çorap söküğü gibi gelmeye devam ediyor. DiCaprio, 2005 yılında “The Aviator”, 2007 yılında “Blood Diamond” ile en iyi erkek oyuncu ödülüne aday gösterilerek yine Oscar’da isminden söz ettirdi. İkisi de birbirinden değerli olan bu performansların akademide ödül alamaması üzücü de olsa rakiplerinin başarısı dolayısıyla akademiyi bu konuda suçlamak haksızlık olur. Fakat, 2014 yılında “The Wolf of Wall Street” filminde (aynı zamanda en iyi film adayı) oynadığı Jordan Belford karakteriyle tüm Oscar izleyicilerine “bu sefer mi?” dedirtti. Birçok film eleştirmeni tarafından bu filmde sergilediği oyunculuğun kariyerindeki en iyi performans olduğu söylendi. Fakat aynı yıl aday olarak gösterilen ve tüm dünyada adını epeyce duyurup takdir alan “12 Years a Slave” filmi ile Solomon Northup ödülü kazanmaya layık görüldü. Oynadığı filmde değinilenlerin önemi ve hassasiyeti, filmin konusu ve tabii ki inanılmaz oyunculuklarıyla çok dişli bir rakip olan Northup’la girdiği bu adaylığı kazanamamasını da kendisinin şansızlığı olarak değerlendirebiliriz.
Ve geldik 2016 yılına… “The Revenant” filminde sergilediği performansla sonunda birçoğumuzun beklediği o an gerçekleşti ve Leonardo DiCaprio akdemi ödülünü eline aldı. Ayıyla dövüştüğü sahneyle sosyal medyada çokça konuşulan bu performansından, yapımcılarının arasında DiCaprio’nun da yer aldığı ve bizzat sunduğu “Before The Flood” isimli belgeselin bir kısmında kısaca bahsediliyor. Filmde gördüğümüz zor doğal şartlarının birebir aynısı olmamasına karşın oldukça yorucu koşullarda sergilenmiş bu oyunculuk şüphesiz takdire şayan. Ancak tam bu noktada ironik bir şekilde benim için işler tersine döndü. Bence ‘The Danish Girl” filmiyle Eddie Redmayne o yılın en güçlü adayıydı. Fakat içimde ukde kalan DiCaprio’nun kazanması isteğinden midir bilmem o yılki ödülün beklediğim kişiye verilmemesi beni hayal kırıklığına uğratmadı. O yıl düzenlenen ödül töreniyle ilgili konuşulması gereken bir diğer şey ise DiCaprio’nun milyonlarca izleyicinin karşısında yaptığı o konuşmaydı. Senelerce bu ödüle aday gösterilmesine karşın kazanamamış ve bu durumla da çokça gündem olmuş bir kişiden, gerekli kişilere teşekkür edip kariyerinden bahsettiği bir konuşma beklenirken DiCaprio ödülü aldığı performansıyla olduğu gibi ödül konuşmasıyla da bizi şaşırtmayı başardı. Küresel ısınma, iklim değişikliği, nesli tükenen hayvanlar gibi doğanın insan kaynaklı yaşadığı problemlerle yakından ilgilen DiCaprio, konuşmasında da bu konulardan bahsetti. İklim değişikliği gibi önemli bir konudan milyonlarca insanın pür dikkat izlediği bu konuşmada bahsetmesi de kendisinin konu hakkındaki hassasiyetini tekrar ortaya koydu.
Son olarak 2019 yılında “Once Upon a Time in Hollywood” filminde sergilediği performansla en iyi erkek oyuncu olarak yine aday gösterildiği akademi ödüllerinden eli boş döndü ve yılın popüler filmi olan Joker’in başrol oyuncusu Joaquin Phoenix ödülü almaya hak kazandı.
2021’de çıkması beklenen Netflix yapımı “Don’t look up” filmiyle tekrar ,beyaz perdede olmasa da, bir internet platformunda göreceğimiz DiCaprio’nun bu filmle de birçok ödül töreninde adaylıklar alacağını birçoğumuz gibi ben de tahmin edebiliyorum. Çok güçlü bir oyuncu kadrosu olan bu film seneyi kapatırken bir süredir arayışında olduğumuz kaliteli film keyfini bize yaşatacağa benziyor.
En nihayetinde, DiCaprio’nun akademi ödülleriyle yaşadığı tüm bu olaylar haksızlık mıdır yoksa birçoğumuz bu olaya benim gibi objektif mi bakamıyor bilmem ama ilerleyen zamanlarda da etkili ödül konuşmalarıyla kendisini elinde Oscar heykelciğiyle sahnede tekrar görmek eminim hepimizi mutlu edecektir. Bolca Leonardo DiCaprio övücülüğü yaptığım bu yazının sonuna gelmiş bulunmaktayız.
KAYNAKÇA:
https://tr.wikipedia.org/wiki/En_İyi_Erkek_Oyuncu_Akademi_Ödülü
https://tr.wikipedia.org/wiki/En_İyi_Yardımcı_Erkek_Oyuncu_Akademi_Ödülü https://t24.com.tr/yazarlar/cemal-tuncdemir/oscar-kazananlar-kim-tarafindan-nasil-seciliyor,6268
https://www.pristineauction.com/a2623335-Leonardo-DiCaprio-Signed-The-Wolf-of-Wall- Street-16×20-Photo-PSA-COA
https://www.indyturk.com/node/299551/kültür/dont-look-netflix-leonardo-dicaprio-ve-jennifer- lawrenceın-başrolleri-paylaştığı