Yüzyıllar boyunca kadın yazarlar eserlerini, kadın yazarların başarılı olamayacağını düşünen okurlara yazdılar. Toplumda kadının görevleri belirli ve sınırlıydı ve yazarlık bu görevlerden bunlardan bir tanesi değildi. Buna rağmen kadınlara karşı olan bu önyargılı tutum onları susturamamış fakat bazı hileler yapmaya itmiştir.
Özellikle 19. yüzyılda kadın yazarlar, gerek toplum tarafından ciddiye alınmama kaygısı gerek de satış oranlarının endişesiyle yazılarını erkek isimleriyle yayınlamışlardır. Erkek ismiyle yayınladıkları romanlar toplumun ilgisini çektiğinde bile gerçek kimliklerini açıklamaya cesaret edememişlerdir. Yazar olarak saygı görmek adına erkek ismi kullanan kadınlardan bir tanesi George Elliot‘dur. “Middlemarch” ve “Kıyıdaki Değirmen” gibi şaheser kabul edilen eserlerin sahibi Marry Ann Evans, George Elliot ismini kullanmayı seçmiştir; çünkü Victoria Devri İngiltere’sinde bir kadının yazı yazması ve başarılı olması hayal bile edilemezdi. Marry Ann Evans, güçlü bir feminist olmasına rağmen eserlerini erkek ismiyle yayınlamayı tercih etmiştir. Anlaşılan feminizminden ödün vermesini gerektirecek kadar büyük bir tabuyla karşı karşıyaymış. Erkek ismi kullanmasına rağmen yazılarında feminist düşüncelerini hiç saklamamıştır. Belki de erkek ismi altında kadın haklarını savunması bu eşitsizliğe karşı yaptığı ironik bir eylemdi ve çok da başarılıydı. Her şeye rağmen George Elliot ismi ona sayısız başarı ve asırlardır süren ününü getirmiştir.
İngiliz Edebiyatı’nın klasikleşmiş eserlerinden biri olan Emily Bronte’nin “Rüzgarlı Bayır” (Uğultulu Tepeler) romanı da aslında Ellis Bell ismiyle yayınlanmıştır. “Rüzgarlı Bayır” yayınlandığında çok şaşırtıcı ve hayranlık uyandırıcı bulunmuştur, çünkü bir erkeğin duyguları böylesine derin işlemesi alışılmış bir şey değildi. Bunun üzerine Bronte’nin kadın kimliği açıklanarak kitabın sonraki baskıları Emily Bronte’nin kendi adıyla çıkartılmıştır. Sadece Emily Bronte değil kardeşi Charlotte Bronte de kendine bir erkek ismi seçmiştir. “Jane Eyre” ve “Shirley” eserleriyle tanınan Charlotte Bronte, kendisine Currer Bell ismini seçmiştir. Emily Bronte ve Charlotte Bronte yazar isimleriyle kendilerine “Bell Biraderler” demişlerdir. Kadın yazarların eserlerinin basit ve aşırı duygusal olacağını düşünen çoğunluk Bell Biraderler’in duygusal eserlerine büyük ilgi göstermiştir.
Erkek ismi kullanan bir başka kadın yazar ise “Indiana”, “Leone leoni”, “Threse ve Laurent” gibi eserleriyle ünlü Fransız yazar Aurore Dupin’dir. Aurore Dupin de kendi ismi yerine bir erkek ismi olan George Sand’i kullanmayı tercih etmiştir ve eserleri hala George Sand ismiyle yayınlanmaktadır. Sand, kadınların daha özgür ve bağımsız olmaları adına yazdığı eserlerini ne üzücü ki bir kadın ismi kullanarak yazamamıştır. Dönemin gerektirdikleri çerçevesinde sesini duyurmak ve bir fark yaratmak için susmayan, erkek ismi altına saklansalar bile yazmaya devam eden kadınlar şimdi Dünya Edebiyatı’nın olmazsa olmazlarıdır.