12 Eylül ihtilali sonrası ülkücülerin hapishaneye atılması ve sağ cenahtaki yüksek motivasyon kaybı dolayısıyla merhum Galip Erdem, rejimin sansürcü tutumunu aşmak için Beşiktaş Nasıl Kurtulur* isimli bir yazı ele almış; o dönem küme düşmek üzere olan Beşiktaş üzerinden mefkuresine gönül verenlere bir yol rehberi çizmişti. Yıllar yıllar sonra bugün; Türk futbolu yine büyük bir takımının, Fenerbahçe’nin talihsiz akıbetini evhamla izliyor ve aynı zamanda vatansever Türk gençleri siyasal konjonktürün karamsarlığıyla umutlarını her geçen gün daha da karanlığa gömüyor. Mademki Erdem’in bu unutulmaz yazısı 30 sene evvel pek çok kişiye bir deva olmuş, o halde ben de bir Fenerbahçe’yi kurtarma yazısı yazıp ülkelerinin akıbetinden ümitsiz Türk gençlerine naçizane bir yol göstermek isterim. Şimdi yüzyıllık tarihi, geçmişindeki efsane oyuncu ve kaptanlarıyla şu an önünü pek de göremeyen Fenerbahçe; “hali ne olacak” diye sorduğumuzda gün geçtikçe daha da bilinmez bir cevaba gebe olan Türkiye’miz olsun. Ve gelin konuşalım, Fenerbahçe nasıl kurtulur?

Öncelikle başarısızlığın sorumlularını belirlemek gerek. Nice Avrupa şampiyonlarını yenen Fenerbahçe’nin, şimdi 5 senelik takımlarla müsabaka ederken berabere kalmasını kendine yeter gören bu yönetim ve kadro tabii ki hezimetin asıl sorumlusudur. Kervan yolda düzülür diyerek oturmuş ne varsa kaldırıp iyi kötü bakmadan yenisini dikmeye çalışmak, yapılan ilk büyük hatadır. Bir ülkenin milli hasılası olabilecek meblağın, yeni ve ses getiren projeler denerek transferlere dökülüp hiçbir işe yaramaması ise takımı hem madden hem manen yıkan en büyük hatadır. Bu transferler tutmadı. Çünkü takım ruhları yoktu içlerinde.

Eskiden öyle milyon dolarlık oyuncuları yoktu Fenerbahçe’nin; ama bir ruhu, bir coşkusu vardı. Deplasmanda bile yenilse, oyuncusundan teknik direktörüne tüm takım, taraftara karşı bir hicap duyar; otobüse binince ağızlarını bıçak açmazdı. Ama şimdi korkunç yenilgilerden sonra bile oyuncular üzgünlük belirtisi dahi göstermiyor, otobüse biner binmez kahkahalarla selfie çekip paylaşıyorlar! Fenerbahçeli olmak ne demek bilmiyorlar, oyunu Fenerbahçe için değil gol başı alacakları bonus için oynuyorlar.

Peki bu ruh ne zaman kaybedildi? Eski taraftarlar: “Çubuklu formamızı ne zaman ki daha çok reklam geliri için raflara kaldırdık, işte o zaman kaybettik biz bu takımın ruhunu” diyor. Bir geleneğimiz, yıllarca maçlarda ter dökenlerin üstünde imgeleşmiş çubuklu formamız, çok daha ender giyiliyor artık.

Ancak kadroda ruh kalmadı diye taraftar öldü mü ki umut kesilsin Fenerbahçe’den?

Asla! Şunu unutmamalıyız ki köklü takımlar bir sendelemede düşecek kadar zayıf değildir. Puan tablolarında sıraları ne olursa olsun, taraftarları vardır bir kere. İşte bu taraftarlara, hele ki genç taraftarlara çok iş düşüyor Fenerbahçe’yi kurtarmak için. Taraftarlık yalnızca şampiyonken “ben Fenerbahçeliyim” demek değildir evvela. Takımının zor zamanında da o stada gidip yağmur çamur demeden sesin kısılana kadar bağırman, emek vermen, ter dökmen gerekir takımın için. “Niye ki?” demeyin. Çünkü Fenerbahçeli olmak bir tutkudur içten gelen, çünkü seni sen yapan Fenerbahçe’dir. Sevdiğin, sevmediğin oyunlarıyla; futbola olan bakış açını teziyle ve antiteziyle Fenerbahçe oluşturmuştur bir defa.

Şimdi, “Fenerbahçe zor zamanında, güzel oyun izleyemiyoruz” diye Avrupa takımlarını izlemeye giden taraftarlar var. Olur mu hiç öyle! Fenerbahçeli olmak sadece takım formundayken mi tezahürat atmaktır? Hem siz hiç dilini bilmediğiniz Bundesliga takımının maçını izlerken keyif alabilir misiniz Kadıköy’deki gibi? Güzel oyun izlersiniz kabul. Ama maçın tadı hiç çıkar mı o seyyar köfte-ekmeğin kokusu, göğsünüzün üstünde sarı lacivertli forma olmadan? Ne kadar sayıp sövsek de kanımız sarı lacivert akıyor bir kere, Fenerbahçe söküp atılır mı insanın içinden?

Atılmaz. Fenerbahçe taraftarsız, taraftar Fenerbahçesiz yapamaz. Şimdi Fenerbahçe en dipte. Taraftar sevdasının, yönetim sorumluluğunun sınavını veriyor. Fenerbahçe nasıl kurutulur biliyor musunuz? Samimi Fenerbahçeli ile samimiyetsiz mutlak suretle ayrılsın, evet. Hatta yönetimde bile böyle samimiyetsizler varsa tek tek yapılsın tahkikatı. Ama bir eleştiri yapınca direkt Galatasaray ajanı olmakla suçlanmasın taraftarlar.

Şu ruhu tekrar bir kazanalım. Tekrar kenetlenelim, ne taraftarlar olarak biz pes edelim ne yöneticiler gözlerini kapatsın hatalarına. Galip Erdem’in yazısının son paragrafındaki “Beşiktaşları” “Fenerbahçe” yaparak son vermek istiyorum kurtuluş reçeteme:

Fenerbahçeliler, inanan insanlardır. İnanan insanlar güçlüdür, güçlü insanlar sabırlıdır. Fırtına dinecek, bulutlar dağılacak, hava açacak, güneş yeniden doğacak, eski günler yeniden gelecektir. Takımımızın puan cetvelindeki sırasına üzülmeyin. Bütün büyüklerin hayatında böyle talihsizlikler vardır. Birbirinizden kuvvet alın, birbirinize kenetlenin, güzel günleri bekleyin. Dâva büyüktür ve elbette çetindir. Ama mutlaka kazanılacaktır ve Fenerbahçe düşmemekle kalmayacak, mutlaka şampiyon olacaktır…

 

 

*Galip Erdem, Mektuplar, Beşiktaş Nasıl Kurtulur, Milli Eğitim ve Kültür Yayınları, 1.Bsk, Ankara, 1984, 122 sf. (sf. 18-21)

İnternet üzerinden okumak için bkz: https://galiperdem.wordpress.com/makaleleri/

**Görsel kaynağı: https://www.dailymail.co.uk/sport/football/article-2307651/Rubin-Kazan-beat-Chelsea-Luzhniki-Stadium.html

Leave a Reply