sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin
1961 yazı ortalarında Küba’nın resmini yapabilir misin
çok şükür çok şükür bugünü de gördüm ölsem de gam yemem gayrının
resmini yapabilir misin üstat
yazık yazık Havana’da bu sabah doğmak varmışın resmini yapabilir misin
Nazım Hikmet- Saman Sarısı şiirinden
Nazım Hikmet Küba Devrimi’nin ilk yıllarında yakın arkadaşı Nicolas Guillen’in davetlisi olarak Havana’ya gider ve burada sosyalist dünyanın önemli insanlarının toplandığı Birinci Sanatçılar ve Yazarlar Kongresi’ne katılır. Küba’ya, Havana’ya olan büyük sevgisi ise Saman Sarısı ve Havana Röportajı isimli şiirlerinde karşımıza çıkar. Fakat Nazım’ın gittiği Küba, Castro’nun tabiriyle “yanki emperyalizminin Amerika’daki ilk büyük yenilgisini “ kutlarken, ondan 63 yıl önce dedesinin geldiği Küba ise tam bir savaş alanıdır. Ne işi vardır peki dedesinin Küba’da?
Nazım Hikmet’in dedesi Hasan Enver Paşa 1867 yılında İstanbul’da doğar. Babası Polonya asıllı Constantin Borzecki’dir. Borzecki 1848 ayaklanmalarına katılmış, Prusya’nın müdahalesi ile bastırılan isyan sonucu bir süre hapis yatmış, hapisten çıkınca kendini güvende hissetmediği için Osmanlı’ya sığınmıştır. İstanbul’a geldikten sonra sarayın hizmetine giren Borzecki, Müslüman olur ve Mustafa Celaleddin Paşa isim ve unvanını alır. (Nazım hikmet 1951 yılında Türk vatandaşlığından çıkarıldıktan sonra Polonya’ya vatandaşlığına geçmiş ve büyük dedesinin eski soyadı olan Borzecki’yi kullanmıştır.)
Padişahın yaveri olan Enver Paşa da babası gibi sarayın gözdelerinden biridir. (Ne kadar anlaşılmış olsa da burada şunu açıklamak yerinde olacaktır: Bahsi geçen Enver Paşa, meşhur İttihat ve Terakki’li Enver Paşa değil.) Paris’te eğitim aldıktan sonra Avrupa’da ateşemiliterlik yapmış, 1897 Yunan harbi sırasında Yıldız Sarayı’ndaki askeri idare ve gözlem ekibinin içinde bulunmuştur. Yazı içinde göreceğimiz üzere Küba’ya gitmesinin yanında, ilerleyen zamanlarda Çin’deki Boxer Ayaklanması sebebiyle gözlem ve nasihat için Çin’e gitmesi gibi daha birçok yurt dışı görevi de kariyer envanterinde mevcut. Peki, Hasan Enver Paşa’nın yolu nasıl Küba’ya düştü?
Uzun yıllar İspanya’nın kolonisi olarak kalan Küba’da 1895 yılında mevcut emperyalist düzene karşı bir bağımsızlık mücadelesi baş göstermiştir. 1898 yılına kadar çok kanlı geçen bu mücadele sonucu İspanya ateşkes ilan etmiş ve Küba’ya kısmi özerklik verilmesini kabul etmiştir. Ancak günümüzden aşina olduğumuz bir biçimde, Amerika savaş sırasındaki zulüm ve işkenceleri neden olarak gösterir ve Küba’ya “özgürlük” getirmek için İspanya ile bir savaşın içine girer. Savaştan sonra imzalanan Paris Antlaşması ile İspanya bütün kuvvetlerini Küba’dan çekmiş ve Küba’nın bağımsızlığını tanımıştır.
Sultan Abdülhamid’in binlerce kilometre uzaktaki bu olaya merakı ise şu şekilde açıklanabilir: Abdülhamid bölgedeki siyasi ve ekonomik belirsizlikleri takip etmek, bölge ile ilişkilerini geliştirmek, aynı zamanda da benzer tarafları bulunan Girit İsyanı’nda yararlı olabilecek bir yol haritası oluşturmak istemektedir. Mirliva (Tuğgeneral) Hasan Enver Paşa’nın birçok dili konuşabilmesi ve gözlem yeteneği bu önemli göreve seçilmesini sağlar ve saray tarafından Küba’ya gönderilir.
Küba’daki karışıklıklar, İspanya’nın Küba’ya kısıtlı özerklik vermeyi taahhüt etmesi, ABD’nin bağımsızlık hareketini desteklemesi ve Küba’yı ilhak etme fikri Girit Sorunu’nu akla getiren çeşitli benzerlikler… Çünkü Osmanlı Devleti Girit’in özerkliği kabul etmiş, fakat Yunanistan bu teklifi reddederek Girit’in ilhakı için savaş yoluna gitmiştir. Girit’e özerklik verilmesi sonrasında sürecin nasıl işleyeceği konusunda Küba’daki sürecin incelenmesi Abdülhamid’e göre önemli etkiler doğurabilecek niteliktedir. Bu sebeple Enver Paşa ve beraberindeki heyet uzun bir deniz yolculuğu sonrası önce Washington’a geçmiş, burada bazı temaslarda bulunduktan sonra Havana’ya ulaşmıştır. Buradaki incelemeleri sonucu 28 Mart 1898 tarihli raporunda Enver Paşa Küba’nın durumunu Girit Sorunu’na benzetmiştir:
“Rum bankerlerinin Giritlilerle yaptıkları nakdi yardımlar gibi Amerikalı servet sahipleri de Kübalılara önemli yardımlarda bulunmuşlardır. 15 milyon dolara ulaşan bu yardım Kübalılara borçlanma yoluyla verilmişti. Ada cumhuriyete dönüştükten sonra paranın yüksek bir faizle geri ödenmesi taahhüt altına alındığından adanın başlı başına bir hükumet oluşturması için ABD’nin müdahalesi meydana gelmiş…”
Diğer bir raporunda, Kübalıların bağımsızlıklarını kazanmak için Amerika’ya karşı da savaşacaklarını belirtmektedir. Enver Paşa bulunduğu süre zarfında Küba hakkında coğrafi ve sosyal konular dâhil birçok konu hakkında detaylı rapor göndermiştir.
Heyetin adaya gittiği vakit çatışmalar çok yoğun bir şekilde yaşanmaktadır. Amerikan donanmasının bombardımanı sırasında ölüm tehlikesi geçiren Enver Paşa ateş altında yaralanmış ve sonrasında New York’a geçmiştir. Bunu bildiren raporu ise şu şekilde:
New York’da Enver Paşa Kullarından
Küba’da dehşetli bir hal-i mechuriyetten kurtularak ateşemiliterlik mütebakisiyle avdetle New York karantinahanesinden çıktık. Tafsilat posta ile arz edilecektir.
23 Temmuz 1998
Osmanlı’nın tipik bir Latin ülkesi olan Küba ile ilişkilerinin çok yoğun olmadığı bir gerçek. Ancak Girit Sorunu’na bir model oluşturması noktasında Abdülhamid’in dikkatini çekmiş, gelişmeleri takip etmek için yaveri Enver Paşa’yı da Küba’ya göndermiştir. Nazım Hikmet’in Küba’da ne kadar ünlü ve önemli biri olduğunu biliyoruz. Ancak ondan yaklaşık 63 yıl önce Havana’ya gelen dedesi Hasan Enver Paşa’yı da bir nebze tanıtan bu yazıyı okuyarak onu da tanımış olduk. Ne mutlu bize.
Kaynakça
Yalçın, Soner, Türk’ü Avrupa’ya anlatan ilk aydın: M.Celaleddin Paşa, Sözcü, 12 Ekim 2014
Çelik, Mehmet, II. Abdülhamid’in Dış Politikası Çerçevesinde Küba’ya Gönderilen Enver Paşa Ve Faaliyetleri, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 10, Mart 2015, s. 603-611
Ernesto Gomez Abascal Röportajı, Oda Tv, http://odatv.com/enver-pasa-kubada-ne-yapti-1902091200.html
Burak
Çok güzel olmuş kardeşim. Zevkle okudum ellerine sağlık helal.