Tarih yaprakları 1829 senesini gösterdiğinde Anadolu toprakları döneminin en önemli yazarlarından birini ağırlıyordu. Osmanlı-Rus Savaşı sebebiyle yıkım ve korkunun hüküm sürdüğü topraklardan geçen isim, Rus edebiyatının kurucusu olarak kabul edilen Aleksandr Puşkin’den başkası değildi. Rus ordusu ile ilerleyen Puşkin, Kars ve Erzurum’da kalmış, dönemin Batılı yazarlarından çok daha farklı bir şekilde dönemin Kafkasya’sını ve Kuzeydoğu Anadolu’sunu anlattığı “Erzurum Yolculuğu” adlı eserini yazmıştı.

Aleksandr Puşkin

Henüz daha 15 yaşındayken bile bir edebiyat dehası olarak gösterilen Puşkin eğitimini tamamladıktan sonra Rus çarının himayesi altında çalışmaya ve eserler üretmeye başladı. Okuldan yeni mezun olmuş, siyasete hevesli bir genç olarak o dönemde çarı ve çarlık rejimini eleştiren bir grup arkadaş edindi. Siyasi görüşlerini eserlerinde de göstermeye başlayan Puşkin, Rus çarının gözündeki albenisini kaybetti ve sürüldü. Aynı dönemde Puşkin’in arkadaşlarının da içinde bulunduğu bir grup, girişimlerini Aralık ayında yaptıkları için Aralıkçılar olarak anılmışlardır, Rus çarını devirmeye çalıştı. Büyük bir hüsran ile sonuçlanan bu girişim Puşkin’in arkadaşlarının da sürülmesine neden oldu. Ne var ki, Puşkin son derece soylu bir aileden geliyordu. Puşkin’in büyük babası Afrika’da bir kabilenin reisi iken Osmanlılar tarafından esir edilmiş ve sonrasında Rusya’ya satılmış olan, Rus Çarı Deli Petro’nun vaftiz oğlu Abram Gannibal’dı. Aralıkçılar Sibirya’ya ordu hizmetinde çalışmak için sürülürken, Puşkin annesinin Karadeniz kıyısındaki evine gönderilmişti. Annesinin evi ile başlayıp sonrasında Moldova’ya kadar uzanan sürgün dönemi Puşkin’in en verimli dönemi olarak geçer. Puşkin, bu dönemin başlarında Türklere ve Kafkas halklarına karşı büyük hayranlık beslemiştir. Zaman içerisinde eleştirilerini daha yaratıcı şekilde dile getirmeye başlayan Puşkin, sürgününün son dönemini Moldova’da geçirmiş ve burada Masonluğa ilgi duymaya başlamıştır.

Puşkin’in sürgününün son yılları 1828-29 yıllarındaki Osmanlı-Rus Savaşı’na denk gelmiştir. Aralıkçı arkadaşlarının Sibirya’dan gelip Doğu cephesinde yer aldığını öğrenen Puşkin, Rus Çarı’ndan aldığı izin ile orduya gözlemci olarak katılmıştır. Bu yolculuktaki günlüğünde Kafkas kavimleri ve Türkler hakkında detaylı analizlerde bulunan Puşkin, notlarını uzunca bir süre yayınlamamıştır. Rus basını tarafından bu kadar önemli bir yazarın bu kadar önemli bir yolculuk hakkında yazdıklarını paylaşmaması üzerine yaptığı baskılara dayanamayan Puşkin, gitgide ağırlaşan borçlarının da etkisiyle 1836 yılında kitap haline getirip yayınlamıştır. 

Rus edebiyatının kurucu babası, bu topraklardan geçerken Türk halkının o dönemki fakirliğini, Osmanlı subaylarının başarısız yaklaşımlarını, ve 1915 olaylarından yaklaşık bir asır önce Ermenilerin Osmanlı idaresinden olan hoşnutsuzluğunu da günlüğüne yazmıştı.

Dönemin Kafkasyasını ve farklı kültürleri anlattığı bu günlük Puşkin’in  siyasi olarak Kafkasya’nın fethi ve bölge halklarının asimilesi görüşüne yakınlaşmaya başladığı bir dönemde yazılmıştı. Yayınlandığı dönemde ise Puşkin, Yunanistan’ın Osmanlı’dan bağımsızlığı amacıyla kurulmuş olan Filiki Eteria’nın bir üyesiydi. Bu durum Puşkin’in anlatısının biraz taraflı olduğunun hissettirse de bir Türk şehidini anlattığı ”Yolda yanlamasına uzanmış yatan genç bir Türk’ün cesedi önünde durdum. 18 yaşlarında bir delikanlıydı bu. Bir kızınkini andıran solgun yüzü henüz tazeliğini yitirmemişti. Sarığı tozlar içinde, yatıyordu. Tıraşlı ensesinde bir kurşun yarası vardı…” cümleleri Puşkin’in insancıl bakış açısını korumayı başardığını göstermiştir.

Puşkin’in Anadolu’da geçirdiği günler eski arkadaşlarını ve bir dönem sadece okuyup eserlerinde kullandığı halkları yakından görmesini sağlamıştır. Erzurum yolculuğundan son derece keyif aldığı için başka ülkelere de gitmek istemesine rağmen Rus yönetimi Puşkin’in yurt dışına çıkmasını yasaklamıştır. Bundan ötürü Türkiye, Puşkin’in bulunduğu tek yabancı ülkedir. 

 

Anadolu yolculuğu sonrasında sürgünden kurtulan, başkente yerleşip evlenen ve Rus sosyetesinin gözde bir ferdi haine gelen Puşkin, belki de hayatının bu son dönemlerinde sürgünden daha zor zamanlar geçirmiştir. Kumar borçları ile psikolojik sorunlar yaşamaya başlayan Puşkin, büyük bir aşkla evlendiği ve o dönem Rusya’nın en güzel kadınlarından biri olarak gösterilen eşinin ihaneti hakkındaki dedikodularla birlikte hayatının en zor dönemini yaşamıştır. Hayatı girdiği bir düello ile son bulan Puşkin, Ruslar için edebiyatın kurucu babasıdır. Türkiye’den yolu geçmiş bu büyük edebiyat dehasının Türkiye anılarını “Erzurum Yolculuğu” adlı kitapta bulabilirsiniz.  

 

KAYNAKÇA

PUŞKİN, Aleksandr (1999), Erzurum Yolculuğu, Türkiye İş Bankası Yayınları (İlk baskı 1836)

https://erzurumportali.com/shf/4743/Puskin-Erzurum-Muzesi

http://factsanddetails.com/russia/Arts_Culture_Media_and_Sports/sub9_4b/entry-5028.html

https://en.wikipedia.org/wiki/Abram_Petrovich_Gannibal

http://www.hurriyetdailynews.com/museum-honoring-russian-poet-pushkin-opens-in-turkey-141495

GÖRSELLER

http://blogtest.kia.com.tr/sanati-konus/puskin/

http://erzurumarsivi.com/savas-yillari/

Leave a Reply

2 comments

  1. Anonim

    Sade bir dille çok fazla bilgiyi kısa bir yazıda aktarmış olmak büyük başarı. Tek solukta okudum.

  2. Anonim

    Bu kadar çok bilgiyi bu kadar sade bir dille kısa bir yazıda toplamak büyük başarı. Bir solukta okudum.