Ukrayna, batı ve doğunun karşılaştığı bir sınır bölgesi olmasından ziyade muhteşem güzelliklerle, bereketli topraklarla ve zengin bir tarihle dolu bir ülkedir. Ukrayna bayrağındaki mavi renk gökyüzünü, sarı renk ise uçsuz bucaksız buğday tarlalarını yani refahı temsil ediyor. Bu toprakları, tarih boyunca birçok devletin elde etmek istediği topraklar olarak ifade edebiliriz. Dolayısıyla Ukrayna, birçok kanlı savaşa tanıklık etti. Yabancı ülkelerin bu isteklerinin farkında olan Ukrayna ulusu ise vatanlarını müdafaa edebilmek için her zaman fedakarlıklar yaptılar. Vatanı koruma duygusu, onlara çeşitli savaş stratejileri geliştirmeye öncülük etmiştir. Bu stratejilerden biri ise savaş döneminde saf değiştirmek olarak örnek verilebilir. Mesela, 17. Yüzyıl ortalarında Kazak Hetmanlığı’nın kurucusu Bohdan Hmelnitski, Polonya ile olan barış antlaşmasını bozup daha güçlü olan Rusya’nın yanında saf tuttu. 50 yıl sonra, Rusya ve İsveç arasındaki savaş şiddetini arttırdığı vakitlerde Kazak lideri Ivan Mazepa, Rusya ile olan ittifakı bozup İsveç’in yanına geçti. Böylelikle Ukraynalılar topraklarını bir müddet daha koruyabildi. Hem Batı’nın hem de Doğu’nun gözü olan bu topraklar, geçtiğimiz günlerde başlayan Rusya’nın işgali ile tekrardan Ukraynalıları bir savaşa soktu. Bu yazı serisinde, Ukrayna’nın yakın tarihini, bu işgalin sebeplerini ve olası sonuçlarını inceleyeceğiz.
1941’de Naziler dünya tarihinin gelmiş geçmiş en kapsamlı askerî harekâtı olan Barbarossa Harekatı’nın başlattığında Ukrayna, Sovyetler Birliği’nin bir parçası idi. Bu harekatta Naziler 3 hata ayrılacaktı: Leningrad’a giden hat, Kiev üzerinden Stalingrad’a giden hat ve Moskova’ya giden hat. Harekât başladıktan bir süre sonra Ukrayna, Almanların eline geçti. Ukrayna’nın batısında bulunan halk, bu işgalden ilk başta hoşnut kaldı çünkü onlar Rus egemenliği altında yaşamak istemiyordu. Buradaki halk ile Ukrayna’nın doğusundaki halk çok farklıydı. Doğu tarafı Rusya ile ilerlemek istiyor, diğer taraf ise Rusya’dan ayrı tek ve birleşik bir Ukrayna devleti içinde yaşamak istiyordu. Bu işgali fırsat bilen bazı Batı Ukraynalılar, Almanlar ile iş birliğine girdi. Lakin bu iş birliği bir süre sonra bozuldu. Artık Ukraynalılar hem Nazilere karşı hem de Ruslara karşı savaşıyordu.
1929’da Ukrayna’nın batısında kurulan Ukrayna Milliyetçiler Örgütü, Nazilerle iş birliği yapanlardan bazılarıydı. Bu örgütün amacı etnik açıdan ari bir Ukrayna kurmaktı. Bayrakları ise kırmızı ve siyah renkten oluşuyordu; kırmızı kanı, siyah ise toprağı gösteriyordu. Örgüt ortadan kalktıktan sonra bile bu bayrak Ukrayna faşistleri tarafından kullanılmaya devam etti. Bu örgütün en meşhur lideri ise Stepan Bandera idi. Kendisi inanılmaz derecede Yahudi ve komünist düşmanıydı. Öldükten sonra da fikirleri ve inanışları bazı Ukraynalılar için bir yol haritası oldu. Onun ideolojisi asla ölmedi ve nesilden nesle geçti.
Ukrayna Milliyetçiler Örgütü Bayrağı
Mihail Gorbaçov’un Sovyetlerin başına gelince uyguladığı perestroyka yani yeniden yapılanma veya glasnost gibi reformlar yıllardır süregelen Soğuk Savaş’ı biterse de Kremlin’in gücünü zayıflatıyordu. Kuvveti gitgide azalan Sovyetler Birliği Komünist Partisi, ülkede politik üstünlüğünü kaybetmişti. Böylelikle 25 Aralık 1991’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dağıldı. Bu dağılma, dünya için yeni bir çağa işaret ediyordu. Sovyetler Birliği’nde bulunan Ukrayna için de bambaşka bir devir başlayacaktı. Ukrayna bağımsızlığını kazandığı gibi vahşi bir özelleştirme ve kamu mallarını sömürme süreci başladı. Ukraynalı Milliyetçi Örgütlenme yani Ulusal Hareket, bu olaylar vesilesiyle doğdu. Bandera’nın ilkelerini temel alan Svoboda yani Özgürlük anlamına gelen bir parti kuruldu. Parti, Ukrayna’yı Ruslardan ve Yahudilerden temizleme gibi bir gaye taşıyordu. Böyle bir süreç devam ediyordu Ukrayna’da. Takvimler artık 2004’ü göstermişti.
2004 yılı Ukrayna için bir dönüm noktasıydı. Avrupa’nın doğusu adeta bir pimi çekilmiş bombaydı. Patlaması bir ana bakıyordu. Rusya ise NATO’nun genişleme politikasından rahatsızdı. 1991-2004 yılları arasında 3, 2004 yılında ise 7 devlet NATO’ya dahil olmuştu. Ukrayna için başkanlık seçimleri başlarken ortada sadece 2 aday vardı: Batı’nın desteklediği Yushchenko ve Rusya’ya dostluk gösteren Yanukovich. Seçim sonuçları açıklandığında görüldü ki Yanukovich yüzde üçlük bir farkla kazanmıştı. Oylar coğrafik bir dağılım gösteriyordu; Ruslara daha yakın olan Doğu Ukrayna Yanukovich’i tercih ederken Batı Ukrayna Yushchenko’ya oy vermişti. Bu seçimi kabullenemeyen Kiev halkı sokaklara indi ve istediğini aldı. Seçimler, hile karıştığı iddiasıyla tekrarlandı ve bu sefer Yushchenko kazandı. Tarihe “Turuncu Devrim” olarak geçen bu olay, Ukrayna’nın bağımsızlık tarihindeki ilk ayaklanmaydı. Lakin Yushchenko’nun başkanlığı çok uzun sürmedi. Reformları devam ettirmede başarısız oldu. Gitmeden de Ukraynalı Milliyetçiler Örgütü destekçilerine bir hediye verdi. Neo-Nazizm’in Ukrayna’daki temsilcisi Stephan Bandera’yı Ukrayna Kahramanı ilan ederek devlet nişanıyla onurlandırdı. Bu ödül, Avrupa Parlamentosu, Rus, Polonya ve Yahudi örgütleri tarafından kınandı ve bir sonraki Cumhurbaşkanı olan Yushchenko tarafından 2011 yılında kaldırıldı.
Turuncu Devrim (2004)
Yushchenko’nun başkan olmasından 4 sene sonra bir kriz daha yaşandı. Bu kriz, bir önceki kadar barışçıl olmayacaktı. Ukrayna’da yanan yangını daha fazla körükleyecekti. İnsanlar ölecek, Ukrayna’dan ayrılmalar olacaktı. 2014 ve 2015 senelerinde yaşanan hadiseler, bugünlerde yaşanan olayların başlangıç noktasıdır. Tarihte bütün hadiseler böyledir. Bir şey gitgide birikir ve en sonunda patlar. Mark Twain’in bir sözü vardır: “Tarih tekerrür etmez, sadece bazen kafiye yapar.” Yüzyıllardır işgal tehlikesi altında yaşayan bu mazlum halk, bir kez daha topraklarını kaybetme sınavından geçiyor. Bu sınav sadece Ukrayna’yı ilgilendirmediği aşikâr, tüm dünyayı dahil eden bir sınav bu. Çünkü bu olaylar da çok kötü şeylere sonuç açabilir. Her sonuç vakit geçtikçe bir nedene dönüşür tarihte. Burada yaşanacaklar bir başka olayın temeli olabilir. 2004’te Ukrayna’da yaşananlar ilk başta bir sonuçtu: Yıllar boyu birikmiş Rus egemenliğinden kurtulma isteğinin bir sonucu. Bu sonuç 2014’te ve 2015’te yaşananların nedeni oldu. Bir sonraki yazımızda bu senelerde neler yaşandığını anlatacağız ve bu olayların bugünle olan bağlantısına bakacağız. Kısacası, kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Kaynakça:
Oliver Stone- Ukraine on Fire (2016)