Bilkent Senfoni Orkestrası yine çok güzel bir konsere imza attı. Bu sene 14.sü düzenlenen Film Müzikleri Konseri bu sene de büyük bir ilgi ile karşılandı. Odeon’a girdiğimizde daha yarım saat olmasına rağmen salonun dörtte üçü doluydu ve konserin başlamasına yakın salona baktığımda Odeon tamamen dolmuştu. Sonra orkestra yerlerini almaya başladı. Vurmalılar, üflemeliler, yaylılar ve şef… Konser başladı.
Indiana Jones‘un bilindik melodisi ile başladı konser. Harry Potter ikinci sıradaydı. Melodiler ilerledikçe filmlerin içine daha da girdim. Sahneler gözümün önüne geldi. Hermione , Harry ve Ron büyücü satrancı oynarken yanlarına gelip kütüphanede yasaklı bölüme gitmelerini istiyordu. Titanik geldi sonra bu gemi hiç batmayacak diye yolcularına tanıştırıldı, Rose gemiye bindi ve Jack kumarda biletieri kazandı, tanıştılar, yunusları izlediler birlikte… Starwars‘da Darth vader oldu Anakin Skywalker. Scent of a Woman’da Frank Slade vals yaptı…Ve böyle devam etti.
Frantic’deki Julian Lupu’nun trompet solosu cidden beğendiğim bir başka yerdi, Frantic izlemediğim üç filmden biriydi ama yine kırmızı gömleği, fötr şapkası ve trompetteki ustalığıyla filmin içinde olma gereği duymadan çok eğlendim.
Film seçiminin çok önemli olduğunu düşünüyorum ve burada da kesinlikle çok güzeldi çünkü popüler kültür ile klasiklerin bir harmanıydı. Cinema Paradiso, Lord Of The Rings, Shindler’s List gibi klasiklerin yanı sıra Mission Imposible, Superman, Pirates Of The Caribbean gibi daha yeni ama unutulmaz melodileri konsere katmışlardı.
Ben konserde bir kaç şarkıyı özellikle bekliyordum. Shindler’s List de bunlardan biriydi ve tam muhteşem keman solosu başlayacak derken, herkes susmuştu, orkestra şefi, Işın Metin seyirciye döndü ve sordu ‘Bu parçayı mikrofonlar açık olmadan dinlemek ister misiniz?’ tüm salon evet dedi tabi ki kim bir klasik müzik konserine gidip de saf keman sesi dinlemek istemez ki. Sonra Toğrul Ganiyev başladı ve gerçekten hakkını verdi. Bu seferse kendimi fabrikanın içinde buldum ve Shindler’in mezarında…
Konserin can alıcı noktalarından biriydi şüphesiz şu an anlatacağım olay. Lord Of The Rings bittikten sonra salonda birden bir ayaklanma oldu, bazı seyirciler çıktı. Orkestra şefimiz ise döndü ve el salladı, gülerek. Ama geri kalan seyirci sadıktı ve biz buradayız devam edin dinliyoruz diye öyle bir alkışladı ki arabalarında bile duyduklarını tahmin ediyorum çıkanların.
Ben altıncı sınıftayken annem ve babamla Kızılordu Korosu’na gitmiştik. Kalinka, en ünlü eserleri, çalındıktan sonra çok alkış almıştı ve hala alkışlarken annemin kulağıma eğilip ‘Yeterince alkışlarsak bir daha çalarlar.’ dediğini hatırlıyorum. Bu konserin sonunda da tam aynı olay oldu ama bu sefer söyleyen kişi bendim. Bitirip selam verdikten sonra şef iki kez geri döndü ve sonunda Shindler’s List’i bir daha çaldı orkestra ve çok güzeldi yine.
Son olarak bulduğum bir eksikliği belirtmek istiyorum. Bu konserde çok güzel sözlü şarkılar da vardı, Titanik’te My Heart Will Go On ve Evita’da Don’t Cry For Me Argentina ve melodik yorumlarını ne kadar beğensem de bir soprano konuk olarak çağrılıp konser bir adım daha ileri götürülebilirdi.
BSO’nun sonraki konserleri Eylül ayında devam edecekmiş, dört gözle bekliyorum.
Mehmet Dalaman
Merhaba,
Konsere giden birisi olarak yazını merak edip okudum.Yorumların çok başarılı ve çoğuna katılıyorum. Fakat konser finalinde çalan Pirates of Caribbean dan hiç bahsetmemişsin. Bu inanılmaz finalden ve sonrasında tüm Odeon’un Işın Metin’i alkışlayarak içeri göndermeyip tekrar kısa bir şeyler çaldırmasından da mutlaka bahsetmeliydin. Ayrıca konser sırasında çekilmiş bir fotoğraf bu yazıyı okurken konsere gidemeyenlerin atmosferi rahatlıkla görmesini sağlayabilirdi. Nacizane önerilerim bunlar. Elinize sağlık