Son zamanlarda gerek dönem dizilerinde, gerekse siyasi tartışmalarda tarihin gündemde olduğunu fark etmemek elde değil. Toplum olarak hemen hemen her yerde karşımıza çıkan bu olguyla beraber tarihe olan ilgimiz de belli bir artış göstermekte. Madem gündemimiz asırlar öncesinde yaşananlarla kesişmekte, biz de yaklaşık 100 yıl geriye gidip bu topraklarda futbolun nasıl yeşerdiğini ve futbol ile siyasetin nasıl buluştuğunu konuşalım.

Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü'nün ilk ve tek fotoğrafı.

Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü’nün ilk ve tek fotoğrafı.

Aslında Osmanlı topraklarında kurulan ilk futbol takımlarına 1900’lü yılların öncesinde rastlamaktayız, fakat kurulan ilk Türk kulübü olan ‘Siyah Çoraplılar Futbol Kulübü’ (Black Stockings Football Club), Kırmızı-Beyaz renkleriyle 1901’de meydana çıktı [1]. İstanbul ahalisinin ilgisini çeken bu oyun gittikçe daha fazla izlenmeye ve her yere yayılmaya başladı -zaten düz olan alanlar bir topla beraber futbol sahalarına dönüşüveriyordu o zamanlar. 10-20 sene sonra ise futbol bir oyun olmanın yanı sıra, milletin sahada yabancılara karşı kazanılan zaferlerle teselli bulmak, moralini düzeltmek için takip edeceği bir meşgale haline gelecekti. Konumuza dönmek gerekirse, Siyah Çoraplılar’ın kapatılması sonrasında da hepimizin az çok bildiği hikayelerle 1903 yılında Osmanlı Beşiktaş Terbiye-i Bedeniye Mektebi (futbol oynanma tarihi 1911) oluşacak, 1905 Ekim’inde Mekteb-i Sultani sıralarında Galatasaray kurulacak, iki sene sonra da Sarı-Beyaz renklerle Fenerbahçe teşkil olacaktı. Her kulübün kuruluş belgesinde farklı sözlerle ifade olunan gaye aslında aynıydı: Vatana ve millete hayırlı olmak. ([2],[3],[4]).

34. Osmanlı padişahı II. Abdülhamit.

34. Osmanlı padişahı II. Abdülhamit.

Tarih sadece siyah ve sadece beyaz figürlerden oluşmuyor elbet. Abdülhamid-i Sani de Osmanlı tarihinde yer alan önemli karakterlerden biri. Kendisinin eğitim, bayındırlık hizmetleri gibi önemli icraatleri olsa da, bu dönemi de her dönem gibi iyisiyle kötüsüyle incelemek gerekir. 1878’de 93 Harbi sonrasında Meclis-i Mebusan’ı kapatması ile başlayan dönemde, bahsettiğimiz spor kulüplerinin çoğunun ağır bir baskı altında kaldığını söylemek hiç yanlış olmaz. Bu baskının ilk hedeflerinden Beşiktaş’ın sporcuları Serencebey’deki toplanmaları basıldığında kendilerinin futbol oynamadıklarını, sadece jimnastik ile uğraştıklarını belirttiler. Beşiktaş’ın resmi sitesinde belirtilen şekilde aktarmak gerekirse: “…siyasi hareketler dolayısıyla her türlü toplanmadan ürkerek hafiyeler dolaştıran 2. Abdülhamit’in adamları…” sayesinde oluşan bu durumdan, ilginçtir yine 2. Abdülhamit’e yapılan bir başvuruyla özel bir izin alarak kurtulmuş olundu ve Beşiktaş kulübü Mart 1903’te hayatına başladı [5].

Beşiktaş'ın futbola başlamadan önceki yıllarından bir fotoğraf.

Beşiktaş’ın futbola başlamadan önceki yıllarından bir fotoğraf.

Galatasaray ise kuruluşundan beri aslen bir futbol ekibi olmasından mütevellit, bu baskıyı daha ağır hissetti. Bunu göstermek için ‘İlk Yıllar’ adlı resmi site sayfasındaki şu cümleyi aktarmak yeterli olacaktır: “…o dönemin II. Abdülhamit idaresi, spor kulüplerini kurmak bir yana, gençlerin bir araya gelmesini bile yasaklamaktadır.” [6]. Ancak buna rağmen gizlice, imkansızlıklar içinde oynamaya devam eden Ali Sami Yen ve arkadaşları, sonrasında Kırmızı-Beyaz olan kulüp renklerini bile değiştirmek zorunda kalacaklardır: “Osmanlı İmparatorluğu’nun giderek yükselen bir Türkçülük hareketinden korkması ile; bu renklerin kullanılması da yasaklanır.” [6]. 1908’de saltanatın yönetimdeki etkisinin azalması ve 2. Meşrutiyet’in ilanı ile bir nebze rahatlayan ortamda, Galatasaray bugünkü renkleriyle sahaya çıkmaya başlayacak ve başarılarına devam edecektir.

Muzaffer Galatasaray kazandığı bir kupayla poz verirken.

Muzaffer Galatasaray kazandığı bir kupayla poz verirken.

Fenerbahçe de az imkanla ve kurucu isimlerin gayretleriyle ayakta kalmaya çalışmıştır. Dernek kurulması yoluyla defalarca bunu deneyen Türk gençler, tek bir adamın ağzından çıkan bir söz sebebiyle henüz ilk maçlarında hafiye baskınlarına uğrayıp dağıtılıyordu. Daha uzun bir kuruluş süreci geçiren Fenerbahçe, “monarşi rejiminin engellenmesini önlemek amacıyla” yapılan “daha sert hafiye baskını” sonucunda yılmaya zorlanıyor, ama emelinden vazgeçmeyip sonunda 1907’de resmen kurulmuş oluyordu [7]. Birkaç sene sonrasında da Sarı-Lacivert renklerine dönecek olan Kadıköy ekibi, böylece diğer kulüpler gibi tek adam saltanatından nasibini almış oldu. Özetlemek gerekirse, genel olarak Türk futbolunun gelişimi ve lider takımlarının kuruluşları kimi zaman siyasi kararlar, kimi zaman da ekonomik yokluklarla sekmeye uğramıştır.

Fenerbahçe'nin kurulmaya çalıştığı dönemlerden bir fotoğraf.

Fenerbahçe’nin kurulmaya çalıştığı dönemlerden bir fotoğraf.

Sonuç olarak 1900’lü yıllar civarında başlayan futbol tarihimizin kurucuları, her türlü baskı ve yıldırma çabasına rağmen ayakta kalmayı başardılar ve II. Meşrutiyet’in ilanı ile beraber daha rahat bir şekilde etkinlik göstermeye başladılar. Sonraki yazımızda bu kahramanların ve daha genel olarak futbolun harp dönemlerinde vatan savunması ile nasıl iç içe geçmiş olduğundan bahsedeceğiz.

*Kapak resmi image.kanal7-cnd.com sitesinden, diğer resimler sırasıyla iskenderbaydar.com, trthaber.com, bjk.com.tr, galatasaray.org ve fenerbahce.org sitelerinden alınmıştır.

Referanslar

[1] http://www.webcitation.org/5y4OhRTxg

[2] http://www.galatasaray.org/s/galatasaray-nasil-kuruldu/13

[3] http://www.fenerbahce.org/detay.asp?ContentID=1004

[4] http://www.bjk.com.tr/tr/cms/tarihce/2/73/

[5] http://www.bjk.com.tr/tr/cms/tarihce/2/73/

[6] http://www.galatasaray.org/s/ilk-yillar/16

[7] http://www.fenerbahce.org/kurumsal/detay.asp?ContentID=3

Leave a Reply